Kazak Birliğinin
Kurucusu,
Ulu Kazak Hanı Abılay (1711-1781)
Abılay Han, Kazak
Bağımsızlık hareketini başlatmış olan liderlerden birisidir. Asıl adı
Ebu’l-Mansur”, kazandığı başarıdan dolayı, tarihteki Türk Hakanları
örneğinde olduğu gibi “Abılay Han” adı verilmiştir. Kazakistan’ın yakın
çağlarda yetiştirmiş olduğu büyük devlet adamı, komutan ve yaşadığı
devrin önde gelen bir diplomatı olarak bilinir. Abılay Han, Cuci
sülalesinden, Kazak Hanlığı’nı kurucusu Jangir Han’ın beşinci neslinden
gelmektedir.
Ebu’l-Mansur’da tıpkı
Moğol İmparatorluğu’nun kurucusu Cengiz Han gibi, çocukluk yılları sıkıntılı
geçmiştir. Kazakların tarihinde karanlık ve sıkıntılı bir dönem olarak
bilinen 1723 felaketinde Ebu’l-Mansur’un babası da öldüğü için,
Mansur yetim kalır. Kazak tarihinin üç bilge kişisinden birisi olan Töle
Biy( diğer ikisi Ayteke Biy ve Kazbek Biy) bu yetim çocuğu himayesine alır.
Mansur’un bundan sonraki hayatı Töle Biy’in koyun ve atlarını otlatmakla geçer,
Mansur bu sırada henüz 13 yaşlarında yani çocukluk devresini geride
bırakıyordu.
Töle Biy, bu yetenekli
genci bir çoban değil, bir oğul gibi görür ve tecrübelerini ona
aktarır.Bilhassa da,Töle Biy, aklını, ferasetini, halk yönetimi kabiliyetini ve
amansız düşmana karşı sadece Kazak halkının birliğiyle direnebileceği
hususlarını öğretir. Abılay 20 yaşındayken cesaretiyle, yiğitliği ile
kanlı bir savaşta halkın gözüne girer. Tahminen 1730-1733 yılları arasında
gerçekleşen bu savaşta göstermiş olduğu olağanüstü başarısından dolayı da Büyük
dedesinin ruhuna sığınarak, yüksek sesle “Abılay, Abılay” sloganıyla düşmana
saldırır. Zaferle sonuçlanan savaşın ardından, Abılay Orta Cüz Hanı
seçilir ve Kazak bozkırının en itibarlı şahsiyeti olarak kabul
edilir. Bundan böyle Ebu’l-Mansur ismi unutulur ve Abılay olarak
tanınmaya başlar. 1730-33 seneleri arasında Orta Cüz askerleri ile Congar ve
Kalmuk askerleri arasında birçok büyük savaşlar olmuştur. 1732’de ise Congarlar
7 binden fazla askeriyle Orta Cüzün doğusundaki köylere saldırırlarsa da
Kazakların karşı taarruzla düşmanı püskürtürler. Çin tarihi belgelerinde “1733
yılında ve Abılay henüz 20 yaşında iken, Kazak ve Kalmuklar arasında
büyük bir savaş olduğu” ifadesi geçmektedir. Özellikle 1730-1740 yıllarında
yapılan savaşlarda Abılay, askeri cesareti, uygulamış olduğu tekniği,
komutanlık kabiliyetini ortaya koymuştur. Meşhur kanlı savaşın yiğitleri
arasında adları geçen; Karakerey Kabanbay, Şakşak Janibek, Karakalpak Kılışbek,
Şapıraştı Navrızbay v.b. de Abılay ile birlikte savaşmışlardır.
Bu olaylardan sonra
Abılay, Kazak halkının kurtuluşunu kabileler ve cüzler arasındaki
birliğin sağlanmasıyla mümkün olacağına inanmıştı. Bundan sonraki süreçteki
çalışmaları Kazak halkının birliğine yönelik olmuş ve bunu başarmıştır. Bundan
sonra iktidar, yavaş yavaş Tauke Han’ın torunu Abilmambet Han’ın elinden,
Abılay’a geçecektir. Abılay’ın yiğitliği, akıl ve ferasetine inanmış olan
Abilmambet, Abılay için adeta bir danışman konumunda olmuştur.
1738-1741 yıllarında
Abılay Han önderliğindeki Kazaklar, Congar işgalcilerine başarı kazanmışlarsa
da, 1742 yılında Congarların beklenmedik bir saldırısı sonucunda Abılay Han
tutsak düşer. Hanın, düşman elinde tutsak olması, Kazak toplumunda ciddi
sorunlara sebep olur. Töle Biy ve Abilhayır Han’ın, Orenburg yönetimine
müracaatları ve vermiş oldukları tavizlerin karşılığında Abılay Han, özgürlüğüne
kavuşması için başlatılmış olan görüşmeler semeresini vermiştir. Üç Kazak
Cüzü’nün temsilcileri, Töle Biy’in başkanlığındaki bir heyet, Orenburg’a gider,
yapılan görüşmelerden sonra, 5 Eylül 1743’te Abılay’ı özgürlüğüne
kavuşmuş olur.
Abılay Han’ın gerçek
iktidarı 1744 yılında Abilmambet’in Türkistan’a göç etmesinden sonra başlar.
Abilay, Kazak halkının, Kalmuklarla yapmış oldukları ağır savaşlardan dolayı
yorgun düştüğü için halkının eski gücüne kavuşabilmesi için diplomatik
işlemlere ağırlık vermiş ve bu konuda da başarılı olmuştur. Abilay Han,Kazak
halkını oluşturan kabile ve cüzler arasındaki birliği yeniden kurabilmek
amacıyla Çin İmparatoru ile siyasi ilişkilerini yoğunlaştırır. Abılay Han, bu
sırada Rusya ile Çin’in arasındaki anlaşmazlıklardan yaralanmak için böyle bir
tavır takınmış ve semeresini de almıştı. Abılay 1745’ te, Congarlar arasındaki
iç çekişmeler ve özellikle de, Congar Çin savaşından yararlanmıştır. Nitekim
Doğu Türkistan sınır bölgesindeki Kazak topraklarına yerleşen Oyratları buradan
kovarak, Kazak topraklarını geri almıştır. Bu süreçte, Kazak halkı arasında
birliği ve bütünlüğü sağlamayı başarır. 1745’te Orta Cüz Han’ı Abilmambet,
Abılay ve Barak’ın isimleri birlikte söylenirken, 3-4 sene sonra bu durum
tamamen değişmiş ve sadece Abılay Han’ın adı zikredilir. 1749 yılından itibaren
Orta Cüz Han’ı Abilmambet artık, Taşkent şehrinde oturmakta, yönetimden
de elini ayağını çekmiş, Barak sultan yapmış olduğu hatalardan dolayı yurdunu
terk etmiş olduğu için Orta Cüz’ün yönetimi Abılay Han’a kalmıştır.
Kazak halkının iki
asırdan beri devam eden Congar saldırılarına karşı bağımsızlık mücadelesinin
son dönemi, Kazak halkının(Alaş halkının) zihninde “Şandı Jorık”(Tozlu Sefer)
adıyla ebedileşir. 1771’de Edil Kalmukları Kazak toprakları üzerinden
Jongarya’ya göç eder. Kişi(Küçük) Cüz hanı Nuralı acil sefer düzenleyerek Jem
ırmağı boyunda Karmuklara ilk darbeyi vurur. Abılay Han idaresindeki Kazak
kuvvetleri, Balkaş Gölü yakınlarında, Kalmuk kuvvetlerini kuşatır. Kalmuk
reisleri Ubaş ile Seren, başka çareleri kalmayınca kayıtsız-şartsız teslim
olmak yani Abılay Han’ın yönetimine girmek istediklerini bildirirler. Kazak
Biyleri konuyu tartışırlar ve sonunda Abılay’ın, ”yenilen düşmanın kılıçtan
geçirilmesinin faydalı olmayacağı yönündeki görüşü kabul edilir.”
Edil’den göç eden Kalmuk’larla uzlaşıp, hiç olmazsa onların kolaylıkla
Congarya’ya geçmesini sağlamak suretiyle, doğuda bulunan komşu ile
gelecekteki ilişkiler düzene konmuş olur. Congarlar’dan elde edilen doğudaki
topraklara, Kazak köylülerinin yerleşmesi Abılay’ın politikasının uzun vadeli
olduğunu göstermektedir.
Abılay Han’ın atmış
olduğu adımlar ve uygulamaları, Kazak Halkının birliği, topraklarının bütünlüğü
temeline yönelik olmuştur. Taht kavgası sırasında Barak sultan Abilhayır Han’ı
öldürür. Bu sırada, Abılay Han’ın tek düşüncesi, Kazak halkının birliğini kurma
yolunda hata yapmamaktı. Abılay, savaş anında ve barışta yönetimi altında
bulunan halka, özellikle de askerlere karşı uygulamış olduğu disiplin
halkın ve askerlerin Han’a olan güvenlerini artırdığı gibi,
özellikle de askerlerin milli ruhunu canlandırır ve cesaretlerini
artırır. Bu durum Kazak askerlerinin başarısını olumlu yönde geliştirmiştir.
Abılay Han, düşman
askerinin sayıca fazla olmasına bakmaksızın, kendi kuvvetlerinden fazla
ordularla savaşmaktan çekinmez, ve savaşları genelde kazanırdı. Abılay
Han’ın dikkate değer en büyük özelliği, Kazak halkının gücünü birleştirmiş,
askeri bakımdan güçlü bir ülke konumuna ulaştırmıştır. 1771’de Abilmambet
Han’ın eceli ile ölümünden sonra, töre gereği, Orta Cüz’ün Hanı olarak ya
Abilmambet’in kardeşleri, ya da büyük oğlu Abilpeyiz seçilmeliydi. Ancak
ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılar da göz önünde bulundurularak, yetki ve
sorumluluk sahipleri özellikle de Abilpeyiz’in isteğiyle üç Cüzün yönetim
vekilleri Türkistan’da Abılay’ı Kazak Cüzlerinin ortak Han’ı olarak seçerler.
Böylece Abılay artık sadece Orta Cüz’ün Han’ı değil, artık Kazak Halkının “Ulu
Han”ı olarak tahta oturmuştur.
Dış politikada da, Çin
İmparatoru, Congar Hanı ve diğer Orta Asya Devletleri Abılay‘ı Kazak Hanı
olarak resmi türde tanırlar. Ancak onun hızla itibar ve şöhret kazandığından
ürkmeye başlayan Rus Çarı II. Katerina, Abılay’a sadece Orta Cüz Hanı muamelesi
yapar. Bu durum, emperyal güçlerin genel siyaseti olan “Böl ve yönet”
stratejik politikasının gereği idi.
Ş. Valihanov Abılay
Han’ın bütün kabileleri ve cüzleri birleştirmesi ile ilgili olarak, Abılay’ın,
başlatmış olduğu merkezileştirme yani Kazak birliğini kurma projesinin neticesi
olduğunu ifade etmektedir. Çünkü Abılay Han zamanına kadar, Kazak hanlarının
yönetimlerinin önünde konseyler, boylar reisler ve bağımsız hareket eden
sultanlardan oluşan ciddi manada engeller vardı.
Abılay Han’ın bu
başarısı, “Kazak halkının efsanelerinde, öykülerinde derin izler bırakmış ve
kıymetli eserler vücuda getirilmiştir. AbılayHan, haysiyetli, onurlu,
milliyetçi ve muhteşem bir kudrete sahip bir şahsiyet olarak bilinir.
Kaynaklar, Abılay döneminde, Kazak Halkının mutlu, güçlü ve birlik içinde
olduğunu doğrulamaktadır. Ulu Kazak Hanı’nın, seferleri, kahramanlıkları ve
zaferleri destanlara konu olmuş ve halkın ağzında nesilden nesile
ulaşmıştır. Hayatı boyunca Abılay Han’ın yanından ayrılmayan yandaşı, hem akıl
verdiği bilgin Bukar Jıray(Ozan) Kalkamanulı’nın: “Han’ım Altın Tahtın üstünde,
Üç Cüzün birleşmesini beraberliğini sağladın” mealindeki sözleri, aslında bir
gerçeğin ifadesidir.
Abılay Han, tıpkı
günümüzdeki Kazakistan Cumhuriyeti’nin bir yanında Rusya, diğer yanında da Çin
olduğu gibi o dönemde de bu iki büyük ve tehlikeli düşmanın arasında
yaşama mücadelesi vermiştir. Abılay Han, Kazak halkının jeopolitik
yapısına uygun düşen bir siyaset yürütmüştür. Abılay Han, Çin ordusu Congarları
mağlup ederek Kazakistan’a yaklaştığı sırada, Müslüman devletlerin bir araya
gelmesi yönünde ciddi adımlar atmıştır. Böylece Afgan Şahı Ahmad Durani ile
anlaşma yapar. Türkiye’ye(Osmanlıya) elçi göndermek suretiyle iyi niyetini
bildirir. Bu arada Çin ile ilişkilerini düzenlediği için Rusların isteklerine
boyun eğmemiştir.
Ekim 1779 yılında, Rus
Çarı’nın “hanlık sembolleri takdim etme” davetini reddederek Petropavlo
gitmemiş olması Abılay’ın Rusya karşısındaki konumunu göstermesi bakımından
önemlidir. Hatta Kazak kuvvetleri, Pugaçev savaşı sırasında 3 bin kişilik bir
kuvvetle “Hasret Beldesi” boyundaki Rus istihkamlarına baskınlar
düzenlemiştir. Ş.Valihanov’a göre: Abılay, “1771 yılında Han seçildiğinde
de, Rus sınırına yemin etmeye gitmemiş olması da Ruslar karşısındaki durumunu
göstermesi bakımından önemli” olduğunu ifade etmektedir. Nitekim Ruslar, 4 Ekim
1779 yılında Orenburg yönetimi, “Kazak ordasında Abılay’ın etkisini düşürme
maksadıyla, onunla çekişmeye girecek birini bulmak” gibi tedbirleri alır.
Abılay kahırlı bir idareci, aynı zamanda Kazak halkının manevi değerinden
beslenen, yetenekli bir saz(Küy) sahibidir. Abılay hayatının büyük bir bölümünü
at üstünde yani seferlerde geçirmiştir. Kazak Halkını birleştiren ve bağımsız
Kazakistan’ın temelini atmış olan bu ulu Han, Arıs ırmağı kıyısında 1781
yılında vefat etmiş, Kazakistan’ın manevi başkenti Türkistan şehrinde,
Hoca Ahmet Yesevi türbesinde, Kabirhane ve Aksaray arasındaki dehlizde ebedi
istirahatgahındadır. Ruhu şad olsun, Yüce Allah (c.c) kabrini nurla doldursun.
Abılay Han, Kazak
halkının nazarında büyük bir devlet adamı, cesur bir komutan, becerikli bir
diplomat olarak kalmıştır. Bağımsızlık uğruna verilen mücadelenin önderi olarak
Abılay Han’ın şahsiyeti, akıllı davranışları Bukar Jırau, Ümbetay, Şadi Töre
Jangirulı jırlarında(türkülerinde) geçer. K. Jumantayulı, M.Aytbayev gibi
şairlerin şiirinde, İ.Esenberlin’in, A.Kekilbayev’in, K.Jumadilov’n v.b. şair
yazarların eserlerinde yer almıştır.
1993 yılında
devletin milli para biriminde Abılay Han’ın resmi yer aldı. 2005
senesinde onun hayatını anlatan “Köşpendiler” filmi hazırlanmıştır. Bir de, son
dönemde Kazak araştırmacıları Çin arşivlerinde Abılay Han’ın Çin imparatorları
yapmış olduğu yazışmalar konusunda çalışma yapmaktadırlar. Abılay Han, dağınık
halde ve birbirleriyle mücadele halindeki Kazak halkını birleştirmeyi
başarmıştır. Bu dönemde Rus ve Çin politikasının kaynağını Roma
İmparatorluğu’ndan almış olduğu “Divide et imperium” yani “parçala ve
hükmet” stratejini alt-üst etmiş ve halkının birliğini, ülkesinin güvenliğini
sağlama konusunda üstün başarı göstermiş ve bu yönü ile de,
tarihe mal olmuş büyük bir devlet adamıdır. Abılay Han’ın bu akılcı
ve realist politikasının bugün kardeş Kazakistan Cumhuriyetinde de aynı
kararlılıkla sürdürüldüğünü görmek, bu güzel ülkenin ve halkının
geleceğinin aydınlık ifadesidir.
Prof.Dr. Abdulkadir
YUVALI
Kaynak: