28 Şubat 2017 Salı

KÜRDİSTAN BAYRAĞI (HABER MAKALE/İKTİBAS) "Kürdistan bayrağı tarihte ilk kez Türkiye'nin başkentinde Ankara Esenboğa Havalimanı'nda göndere çekildi"

KÜRDİSTAN BAYRAĞI
Sabah işe geldim.
Bilgisayarı açtım.
Mesaj yağmış…
“Kürdistan bayrağı tarihte ilk kez Türkiye'nin başkentinde Ankara Esenboğa Havalimanı'nda göndere çekildi, bu konuyu yazın lütfen.”
Nesini yazayım birader…
Pkk'nın tanık, TSK'nın sanık yapılmasına şaşmadın da, Kürdistan bayrağının dalgalanmasına mı hayret ettin?
“Diyarbakır'a karışırım” diyen Barzani'nin Akp kongresinde onur konuğu yapılmasından rahatsız olmadın da, Türkiye seninle gurur duyuyor diye alkışlanmasından rencide olmadın da, Kürdistan bayrağının göndere çekilmesini mi yadırgadın?
“Yaşasın Kürdistan, keşke sayın Öcalan da aramızda olsaydı” diyen Barzani'nin, başkanlık sarayını biz inşa etmedik mi?
Barzani'nin babasına anıt mezar dikmedik mi?
Kürdistan'ın başbakanlık binasını, içişleri bakanlığı binasını, merkez bankası binasını, üniversitelerini, altyapısını, alışveriş merkezlerini, toplu konutlarını, otellerini, parklarını biz yapmadık mı?
Kürdistan'ın havalimanlarını “milletin orasına koyacağım” diyen yandaş müteahhit yapmadı mı?
Barzani'nin yancısı Talabani “hiçbir pkklıyı Türkiye'ye teslim etmem, Türkiye'ye kedi bile vermem” derken, pkklıların ücretsiz tedavi edildiği hastaneleri biz yapmadık mı?
Kürdistan'da askeri faaliyet göstermeyelim diye kafamıza çuval geçirdiler… Teşekkür mahiyetinde, Kürdistan'daki Amerikan üssünü biz yapmadık mı? Kürdistan Amerikan Elçiliği'ni biz yapmadık mı?
Kendi vatandaşımıza 20 kuruştan verdiğimiz elektriği, Kürdistan'a yarı fiyatına, 10 kuruştan vermiyor muyuz?
Kürdistan'ın çöpçülük işini, çöp toplama işini biz yapmıyor muyuz?
Kürdistan silahlı kuvvetleri, takvimde başka gün yokmuş gibi, tam 29 Ekim'de, Cumhuriyet Bayramı'nda, topuyla füzesiyle Kürdistan bayraklarıyla, Türkiye topraklarında resmi geçit yapmadı mı?
Kürdistan silahlı kuvvetleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin bayrak taşıyıcısı THY uçakları tarafından taşınmadı mı?
Kürdistan silahlı kuvvetlerinin yediği lahmacunun parasını bile Türkiye Cumhuriyeti devleti ödemedi mi?
TC silinirken, Pkk bayrağı serbest bırakılmadı mı?
Pkk bayrağıyla alakalı suç duyurusunu inceleyen savcılık “sarı kırmızı yeşil renkler pkk sembolü manasına gelmez, Senegal'in Gana'nın Kamerun'un bayrağı da yeşil kırmızı sarıdır” deyip, takipsizlik kararı vermedi mi?
Bodrum'a tatile gelen yabancı turist, dövmeciye girdi, omzuna Türk bayrağı yapılmasını istedi, dövmeci Türk bayrağı yerine Pkk bayrağı kazıdı, turist şikayetçi oldu, dava açtı ama… Hapis cezasına çarptırılan pkk'lı dövmeci, sayın hükümetimizin yargı paketiyle affa sokulmadı mı?
Akp'nin başbakanı “ulus devlet ayrıştırıcıdır, ulusçulukla hesaplaşma zamanı geldi, bana serok Ahmet diyorlar, bana biji serok Ahmet diyen dillerinize kurban olayım, Kobani'ye selam ediyorum, Kobani'deki kardeşlerimin alnından öpüyorum” demedi mi?
Başbakan yardımcımız “Kandil'le direkt görüşülmesini arzuluyorum” demedi mi?
Tbmm başkanımız “Pkk bayrağı taşımayı suç olmaktan biz çıkardık” diye övünmedi mi?
Aynı Tbmm başkanımız “Abdullah Öcalan oruç tutardı, camiye giderdi, namazında niyazında çocuktu, kandırıldı” demedi mi? Gelmiş geçmiş en kanlı teröriste “zavallı apocuk” demeye getirmedi mi?
Akp milletvekili “pkk seçime girsin, seçilsin” demedi mi?
Akp milletvekili “bağımsız Kürdistan için silah kullanabilirsiniz” demedi mi?
Akp milletvekili “pkk terör örgütü değildir” demedi mi?
Akp genel başkan yardımcısı “Türk yoktur” demedi mi?
“Ulus devlet Allah'ın belasıdır, Türk kimliği bölücüdür, Türk bayrağı demeyelim Türkiyeli bayrağı diyelim, Öcalan çok karizmatik” diyenler, akil insan yapılmadı mı?
Türkülerinde “barutun kokusu düştü burnuma, dört bir yanı istiyorum dibinden patlatayım, tutmak istiyorum Kürdistanımı” diyen Şivan Perver'e, adeta “barış güvercini” muamelesi yapılmadı mı, Akp mitinginde düet yaptırılmadı mı?
Pkk'lılar Habur'da havai fişekle karşılanmadı mı?
Oslo'da masaya oturulmadı mı?
Apo'ya Diyarbakır meydanında Ulusa Sesleniş konuşması yaptırılmadı mı?
Pkk kurşunuyla tekerlekli sandalyeye mahkum olmuş, şeref madalyalı subayımız, Pkk itirafçısının yalanıyla intihar ettirilmedi mi?
Diyarbakır Akp teşkilatı temsili mahkeme kurup, şeref madalyalı şehit binbaşıyı müebbet hapis cezasına çarptırmadı mı?
Şehit babasına hapis cezası verilmedi mi?
Gazilerin protezlerine haciz gelmedi mi?
Şehit tabutu, portakal kasası gibi, kamyonette taşınmadı mı?
10 şehidimiz toprağa verilirken, başbakanımız şarkıcılarla birlikte Somali'ye gidip, Somalililere moral vermedi mi? Sekiz şehidimiz toprağa verilirken, dışişleri bakanımız Myanmar'a gidip, Myanmarlılara ağlamadı mı? 15 şehidimiz varken, Akp milletvekili stadyumda sünnet düğünü yapmadı mı? Sekiz şehidimiz toprağa verilirken, genelkurmay başkanı hulusi bey nikah şahidi olmadı mı?
Akp borazanı haline getirilen anadolu ajansı, Murat Karayılan'ın Kandil'deki basın toplantısını canlı yayınlamadı mı?
Nesini yazayım…
Irak Kürdistan'ı birinci çinko.
Suriye Kürdistan'ı ikinci çinko.
Tombala'nın eli kulağında mı diyeyim?
Eminim hatırlarsanız… Sınırötesi harekat yapmamıza karşı çıkan Barzani “Türkiye bizim topraklarımıza girerse, savaş anlamına gelir, karşılık veririz” dediğinde, asrın liderimiz esip gürlemişti, “Barzani muhabatım değil, haddini aştı, terör örgütüne yataklık yapıyor, söylediği lafların altında ezilir, bizim kim olduğumuzu tarih iyi bilir, biz aşiret değiliz, bedeli çok ağır olur” demişti. Abdullah Gül hiddetlenmişti, Barzani için Washington'a telefon etmiş, “susturun şu adamı, yoksa biz susturmasını biliriz” demişti. Bülent Arınç ağır konuşmuştu, “verdiğimiz ekmek bile hâlâ Barzani'nin kursağında duruyor, uyarıyorum, perişan olur” demişti. Akp grup başkanvekili tehdit etmişti, “Barzani'nin ağzından çıkanı kulağı duysun, sabrımızı taşırmasın, sonu Saddam'ın sonuna benzer” demişti. Sayın basınımız “Ortadoğu'nun dansözü, küstah Barzani, kukla Barzani, Osmanlı tokadı istiyor, günah bizden gitti, Barzani kaşınıyor, Barzani kudurdu” manşetleri atmıştı.
Breh breh breh…
Şimdi aynı Barzani, asrın liderimiz tarafından Mabeyn Köşkü'nde, binali bey tarafından da Çankaya Köşkü'nde ağırlandı mı diyeyim?
Devlet püskevit oldu mu diyeyim?
Bunların hepsi milletin gözünün önünde yaşanıyor… Sonra dönüp, aynı milletin gözünün içine baka baka “hayır diyenler pkklıdır” diyorlar mı diyeyim?
Bu kafayla gidelim, referandumda aynen devam edelim, Kürdistan bayrağını göndere çekerken, bari Türk bayrağını indirmediklerine şükredelim mi diyeyim?
YILMAZ ÖZDİL

22 Şubat 2017 Çarşamba

UMUR-U DEVLETTEN BİR DUAYEN KONUŞTU: "5 dönem Nevşehir Milletvekili, 1979-80 yılları Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Devlet Bakanı Dr. Esat KIRATLIOĞLU; Anayasa Değişikliği ile Referandum konusunda açıklama yaptı"

14., 16., 18., 19. ve 20 Dönemleri Nevşehir Milletvekili, 1979-80 yıllarının Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Devlet Bakanı Dr. Esat KIRATLIOĞLU; Anayasa Referandumu ve (Türk tipi denilen çakma başkanlık) Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi hakkındaki duygu, kaygı, bilgi ve düşüncelerini 22 Şubat 2017 günü kamuoyu, basın ve halka açıkladı:
DR. ESAT KIRATLIOĞLU’NUN BASIN AÇIKLAMASI VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ HALKINA MESAJI:
“Bu konuda 62 yıllık politik geçmişi olan, uzun yıllar Parlamentoda bulunan, Bakanlıklar, Genel Başkan Yardımcılıkları, Grup Başkanvekilleri ve 13 yıl Avrupa Konseyi Parlamento üyeliği ve yüksek tahsilini ile doktorasını Avrupa'da yapan birisi olarak düşüncelerimi sunacağım.
Cumhurbaşkanlığı sisteminin içeriğine şöyle bir bakalım:
Cumhurbaşkanı ve TBMM aynı günde ve 5 yıl için seçiliyor. Başbakanlık kalkıyor.
Cumhurbaşkanlığı yardımcıları ve bakanların tayinini Cumhurbaşkanı yapıyor. Bunların milletvekili sıfatlığı yok ama milletvekili dokunulmazlığı var.
Yüksek memurlar da Cumhurbaşkanlığınca atanıyor.
Hükümetin Kanun Tasarısını verme ve Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkartma yetkisi kalkıyor ve bakanların Meclis’e devamına lüzum kalmıyor.
KYK çıkartma yetkisi Cumhurbaşkanına veriliyor. Bakanlar hakkında Meclis’in denetim için vereceği gensoru ve sözlü soru kakkı kaldırılıyor. Bakan ancak milletvekilinin yazılı sorusuna cevap veriyor. Adeta bakanlarla milletvekillerinin ilişkisi kesiliyor.
Hükümeti tek başına yöneten Cumhurbaşkanı ve bakanlar hakkında TBMM'nin tek denetim yetkisi var o da cumhurbaşkanı ve bakanlar hakkında 301 imza ile soruşturma isteyebiliyor, 360 oyla soruşturmaya karar veriyor, 400 oyla Yüce Divana gönderiyor. (Meclis 600 üyeli) Ayrıca Cumhurbaşkanının Meclis’i fesih yetkisi var. Cumhurbaşkanı isterse Yüce Divanı engellemek için 301 imza verildiğinde Meclis’i fesheder, kendisi de Meclis’te seçime gider.
Aslında Yüce Divan da Cumhurbaşkanının emrindedir Yüce Divan görevini de yapacak olan Anayasa Mahkemesi'nin 15 üyesinin 12’sini cumhurbaşkanı doğrudan seçiyor (eskisi gibi), 3 üyeyi Meclis basit çoğunlukla seçiyor.
Cumhurbaşkanı aynı zamanda Parti Genel Başkanıdır. Meclis’teki bu seçim de onun kontrolü altındadır. Dolayısıyla Yüce Divana gitmek için 400 imza bulmak da imkânsızdır.
Bu şartlar altında Cumhurbaşkanı ve Hükümet, TBMM'nin denetimi dışındadır. Cumhurbaşkanı sorumsuzdur. Bu durumda TBMM'nin tek yetkisi kalıyor, kanunu yapmak.
Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçim aynı gün olduğu için; kazanan Partili Cumhurbaşkanının partisi de Meclis’te çoğunlukla olacaktır.
Cumhurbaşkanı KHK’larla ülkeyi yönetecek ve Meclis’te kanun çıkararak bu kararnameleri kaldırmak zorlaşacaktır ve Cumhurbaşkanının OHAL’de çıkaracağı KHK’yı kanun çıkararak kaldıramayacaktır.
Bir Cumhurbaşkanı ikinci defa seçildikten sonra, döneminin bitmesine 1 ay kala isterse Meclis’i fesheder. Bu durumda Anayasa O’na üçüncü defa seçilme hakkı tanıyor.
HSYK 22 üyeden 13 üyeye düşürülüyor. Bunlardan  6’sını eskisi gibi Cumhurbaşkanı seçiyor, 7’sini de Cumhurbaşkanının Genel Başkanı olduğu Parti'nin Meclis'teki çoğunluğu seçiyor. Dolayısıyla bu kurul da Cumhurbaşkanının emrindedir.
HSYK Yargıtay üyelerini seçiyor ve tüm savcılar ve hakimlerin amiri oluyor. Yargıtay Başsavcısı ve vekilini Cumhurbaşkanı atıyor. 90 üyeye indirilen Danıştay'ın 3’te 1’ini Cumhurbaşkanı, 4’te 3’ünü de Cumhurbaşkanının kontrolündeki HSYK seçecek, böylece topyekun yargı da Cumhurbaşkanının kontrolünde olacak.
Bütçeyi Meclis’e Cumhurbaşkanı getirecek. Meclis kabul etmezse, Cumhurbaşkanı yeni bütçe kabul edilene kadar, bir önceki yılın rakamlarını yeniden değerlendirme oranına göre artıracak ve uygulayacak, Meclis devre dışı kalacak.
ABD ve Güney Amerika, Afrika, Asya'daki devletler başkanlık sistemini uyguluyor. ABD hariç (Cumhurbaşkanlığı sistemi ona da uymuyor) diğerlerinin tamamı, diktatörlükle yönetiliyor. Buna karşılık Avrupa'da tüm devletler ise (yarı başkanlık Fransa dâhil) parlamenter sistemi uyguluyor. Çoğu koalisyonla, hatta bazıları 2.Cihan Harbi’nden beri koalisyonla yönetiliyor. Mesela Avusturya ve büyük manada Almanya... Hiçbirisi, hatta sıkça koalisyon hükümetleri yaşayan İtalya ve Yunanistan dahil, başkanlık sistemine geçmeyi düşünmüyor. İki başlılığı da önlemişler; esas parlamenter sistem olduğu için başlarında ya yalnız temsil sıfatı bulunan kral ya da halkoylamasıyla gelse dahi, yalnız temsil sıfatı bulunan Cumhurbaşkanı vardır. İki başlılık yok, vesayet yoktur. Hepsinde de milli gelir 40 bin doların üstünde.
Türkiye 1960 ve 1980 Türkiye’si değil artık.
İhtilal koalisyonları da olmaz artık. Halk sokağa ihtilal desteklemek için değil, durdurmak için iniyor.
Türkiye’de en büyük şikâyet konusu olan iki başlılığı önlemenin demokratik çözümü şudur: "Avrupa devletleri gibi parlamenter sistemdedir ve halkoylamasıyla gelse dahi Cumhurbaşkanına yalnız temsil sıfatı vermektir. Başkanlık sistemi, Cumhurbaşkanlığı sisteminin uymadığı ABD hariç, uygulanan tüm ülkeleri diktatör yapmıştır. Bunun nesini deneyeceğiz. Bir Arap atasözü vardır der ki; tecrübe edileni tekrar deneme, pişman olursun.”

21 Şubat 2017 Salı

21 ŞUBAT "ULUSLARARASI ANADİLLER GÜNÜ"!, ALMANYA'DA KUTLANDI

21 SUBAT ULUSLARARASI ANADİLLER GÜNÜ!
“AVRUPA BİRLİĞİ İÇİNDE DİL SORUNU VE TÜRKÇE”
TÜRK TOPLUMU TÜRKÇEYE SAHİP ÇIKMALI
[[DİENSTAG, 14.02.2017]] 
DR. AHMET ÜNALAN VE EĞİTİM ATAŞESİ VEKİLİ ÖZDOĞAN ALMANYA’DA TÜRKÇE’NİN GELECEĞİNİ ANLATTILAR
Duisburg Merkez Camisi tarafından organize edilen "Eğitim Semineri"nde T.C. Düsseldorf Başkonsolosluğu Eğitim Ataşeliği vekili Hacer Özdoğan, Kuzey Ren Vestfalya Eğitim Bakanlığı Müşaviri  ve Duisburg-Essen Üniversitesi öğretim görevlisi siyasetbilimci  Dr. Ahmet Ünalan Türkçenin geleceği ile ilgili sorunlara dikkat çekti.
GENÇLER HEDEFSİZ
Toplantıda, sayıları giderek düşen Türkçe öğrenimi gören, Türk ve Türkiye kökenli öğrencilerin, Türk toplumu ve Türkçenin geleceği ile ilgili sorunların habercisi olduğunun altı çizildi. Eğitim Ataşesi vekili Hacer Özdoğan, "Kısa bir süredir görevde olmama  rağmen, gençlerle sohbetlerimde gençlerin büyük bir oranda hedefsiz ve Türkçelerinin yetersiz olduğunu gördüm. Bu beni üzüyor" ifadelerini kullandı.
ANADİLİN ÖNEMİ
İki dilli olmanın önemine değinen Özdoğan "Araştırmalarda  iki dilli yetişen çocuklar daha başarılı. Ama bu okullarda olursa geçerlidir. Bunu dünyaca ünlü araştırmacılar araştırmaları ile destekliyorlar. İki dile gerçek manada hakim olan bireyler daha çabuk iş de bulabiliyorlar" ifadelerini kullandı.
TÜRKÇE ÖĞRENİM GÖRENLERİN SAYISI ÇOK AZ
DR. AHMET ÜNALAN, TÜRK TOPLUMUNDAN TÜRKÇE, TÜRK KÜLTÜRÜ VE KENDİ TARİHSELLİĞİNE SAHİP ÇIKMASININ BEKLENDİĞİNİ BELİRTTİ
Ataşe Vekili Özdoğan, "Düsseldorf Başkonsolosluğu bünyesinde kayıtlı Türk öğrencilerin, 2016 rakamlarına göre % 80'inin Türkçe derslerini almadığını belirtti. 2006'da oran % 50 iken bu oranın düşmesinin benliği kaybetme noktasında ürkütücü olduğunu söyledi. Katılımın azalmasıyla ilgili olarak Özdoğan, velilerin talebinin yetersiz olduğunu, ve okullarda Türkçe deslerinin konumuna dikkat çekti. Özdoğan, "Çocukların eğitimini istediğimizi çocuklarınıza hissettirin. Siz başarabilirsiniz prensibi ilehedef koymalarını sağlayın" dedi.
TÜRKİYE'DE STAJ İMKANI SAĞLANSIN
Eğitim seminerine katılan ve dört çocuğunun da üniversite eğitimi aldığını söyleyen  Şengül Süt, "Yarın Türkiye'ye gidecekmişiz gibi Türkçeyi, hep Almanya'da kalacakmışız gibi Almancayı öğrettim çocuklarıma" şeklinde Türkçeye verdiği önemi ifade etti. Şengül Süt Türkiye'den talebinin ise çocuklara Türkiye'de staj imkanı sağlanması olduğunu söyledi
Türkler Türkçeye ve kültürüne sahip çıkmalı
Dr. Ahmet Ünalan ise "Kimlik kaybetmekte olsaydık Türkçemize sarılırdık. Bu tehlike belirmeden, şu andaki sorunları ciddiye alalım, Türkçenin kültür edinmemiz ve kültürümüzü korumamız hususunda temel olduğunun kabulu ile Türkçeye sahip çıkalım" dedi. Aydın toplumların dil ve kimlik hususunda daha hassas davrandıklarını belirten Dr. Ünalan,Türk toplumundan da Türkçe, Türk kültürü ve kendi tarihselliğine sahip çıkmasının beklendiğini belirtti. 
TÜRKÇEYE  TALEP AZ
Ünalan KRV Eyaleti'nde Türkiye kökenli 240 bin öğrenciden sadece 10 bin öğrencinin seçmeli yabancı dil dersi olarak Türkçe dersi aldığını belirtti. Ahmet Ünalan, "Türkçeye dönük çabalarımız okullardan başlayıp, eğitim müdürlükleri, eyalet bölge valilikleri ve bakanlık nezdinde devam etmelidir. Şu anda Türkçe başvuruları ve buna dönük dilekçelerin sayısı oldukça az. Bu şekilde arz ve talep oluşturmak çok mümkün görünmüyor" dedi.
İSLAM DİN DERSLERİ DANIŞMA KURULUNDA DİTİB YOK
Dr. Ünalan "KRV‘ deki İslam din derslerinin tanınması konusunda DİTİB (Diyanet İşleri Türk İslam Birliği), İslam Kültür Merkezleri , İslam Konseyi  ve genelde  Arapların bağlı olduğu Müslümanlar Merkez Konseyi gibi  dört kurum ile müzakereler devam ediyor. Ciddi bir aşamaya da gelinmişti. Türkiye'deki olağanüstü durum ve DİTİB tartışmaları, DİTİB’in konumunu sekteye uğrattı. DİTİB bir süreliğine din dersi danışma kurulu üyeliğini askıya aldı. Diğer kurumlar ile istişareler devam edecek. Soruşturmalardan sonra umuyoruz ki DİTİB ile durumdan fazla etkilenmeden görüşmeler kaldığı yerden devam edecektir" açıklamalarında bulundu.
Murat Pehlivan/ DUİSBURG
http://www.muhabirce.de/2017-02-14/turk-toplumu-turkceye-sahip-cikmali
ANADİLİ KAMPANYASI YOL ALIYOR
FÖTEV (NRW Türk Veli Dernekleri Federasyonu) Ruhr Öğretmenler Derneği, NRW Türk Öğretmenler Derneği, Düsseldorf Eğitim Ataşesi Hacer Özdoğan, eğitime emek ve gönül veren sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin katıldığı bir basın toplantısı düzenlendi. Daha önce, eğitim dernekleri ile yapılan toplantılarda, anadili hakkında durum tespiti yapılmış, anadili derslerine katılan öğrenci sayısında ciddi azalma olduğu gözlemlenmişti. Öncülüğünü FÖTEV’in yaptığı toplantıda, anadili kampanyası için hazırlanmış olan çalışma planı üzerinde görüş alışverişinde bulunuldu. Aşağıda, hazırlanan çalışma planı kamuoyunun bilgilerine sunulmaktadır. ((EĞİTİM Haberi))
ANADİLİ KAMPANYASI YOL ALIYOR
“21 Şubat Dünya Anadili Günü Kutlu Olsun”
Ahmet Birinci/Dortmund: FÖTEV (NRW Türk Veli Dernekleri Federasyonu) Ruhr Öğretmenler Derneği, NRW Türk Öğretmenler Derneği, Düsseldorf Eğitim Ataşesi Hacer Özdoğan, eğitime emek ve gönül veren sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin katıldığı bir basın toplantısı düzenlendi. Daha önce, eğitim dernekleri ile yapılan toplantılarda, anadili hakkında durum tespiti yapılmış, anadili derslerine katılan öğrenci sayısında ciddi azalma olduğu gözlemlenmişti. Öncülüğünü FÖTEV’in yaptığı toplantıda, anadili kampanyası için hazırlanmış olan çalışma planı üzerinde görüş alışverişinde bulunuldu. Aşağıda, hazırlanan çalışma planı kamuoyunun bilgilerine sunulmaktadır.
“ FÖTEV (Türk Veli Dernekleri Federasyonu) 54 Türk Veli Derneğinin çatı kuruluşu olarak yaklaşık 15 yıl önce Kuzey Ren-Vestfalya’da kurulmuş olup gönüllülük esasına göre faaliyetlerine devam etmektedir. FÖTEV Türk kökenli aile ve öğrencilerin, eğitim ve uyum politikasındaki beklentilerini, endişelerini dile getirmekte, eğitim ile tüm kurumlarla, çok değişik çatı kuruluşlarıyla ve siyasi partilerle birlikte çalışmakta, ailelerin ve öğrencilerin sosyal ve siyasal katılımını teşvik etmekte ve bu yöndeki gelişmeleri de yakından takip etmektedir.
Dil kullanımı ve öğrenimi  tartışmaları konusunda şunu açıklığa kavuşturmakta yarar vardır. Almancanın yaşadığımız toplumla olan iletişimizde ve başarılı bir eğitim için anahtar durumunda olduğu, üye derneklerin de Almancanın önemini bu şekilde algıladığı katidir. FÖTEV’in beklentisi anadilinin kabulü, takdiri ve daha çok desteklenmesi olup çokdillilik, göçmen kökenli çocukların sosyalleşmesinde önemli ve vazgeçilmez bir unsurudur ve bu nedenle de daha fazla teşvik edilmelidir. Uluslararası Anadili Günü UNESCO tarafından Kasım 1999’da karara bağlanmış ve 21 Şubat 2000 yılından bu yana da kutlanmaktadır. UNESCO’nun kararında, anadilinin kişinin topluma uyum sürecinde önemli bir rol oynadığı vurgulanmaktadır. Yine bu kararda, çokdilliliği ve çokkültürlülüğü desteklemek, anadilini bilinçli bir şekilde kullanmak ve kültürel kimliğin gelişmesini sağlamaktır deniliyor.  Anadilini öğrenmek ve kullanmak insan hakları arasında gösterilmektedir.
Bu bağlamda FÖTEV, çokdilliliğin desteklenmesi “istisna değil usul halini alması gerekir” diye yeni bir düşünce ve uygulamaya gidilmesini talep etmekte ve desteklemektedir. Bunun için de bir anadili kampanyası başlatmış bulunuyoruz. İlk etapta KRV Eyaleti çapında başlatmış olduğu bu kampanya çerçevesinde Türkçenin hak ettiği itibarı ve konumu somut adımlar atarak sağlamayı hedefliyor. Bu bağlamda yapılacak çalışmalara ve atılacak adımlara Almanya Türk Veli Dernekleri Federasyonu (FÖTED) ile Almanya Türk Öğretmenler Federasyonu (ATÖF) tam destek verecektir. FÖTED ve ATÖF’ün yanı sıra birçok dernek, kurum ve kuruluş da anadili kampanyasını destekliyorlar.
Kampanya çerçevesinde atılmasını düşündüğümüz adımlar:
1-Değişik kesimlere (veli, çocuk. Alman kamuoyu ve siyaseti) göre sloganlar halinde   anadilinin önemi vurgulanacak.
2-Görsel afişlerle ve sosyal medya aracılığı ile kamuoyunun dikkati çekilecek. YouTube formatında kısa video ve kısa TV çekimleriyle kamuoyu bilinçaltı işlenecek.
3-İmaj çalışmaları (örnek okullar, müdürler) onore edilecek. Bakanlık nezdinde yazışmalar ile konu gündemde tutulacak.
4-Gerek federasyon olarak, gerekse yerel dernekler olarak velilere yönelik (okullarda, derneklerde, camilerde) anadilinin ve çokdilliliğin önemini vurgulayan  seri bilgilendirme seminerleri düzenlenecek. Veliler okullarda anadili derslerini talep etmesi için teşvik edilecek.
5-DİTİB, Alevi ve diğer dini kuruluşlarla  işbirliği geliştirilecek ve genişletilecek. Eyaletimizdeki Başkonsolosluklarla işbirliğinde Türk Kamuoyuna yönelik bilgilendirme toplantıları düzenlenecek.
Uzun vadeli olarak gerçekleşmesi gereken hedeflerimiz:
1-Çokdilliliğin ve özellikle de anadillerin okullarda kabulü ve desteklenmesi.
2-Koordineli bir şekilde hem anadillerinin hem de Almancanın desteklenmesi.
3-Kültürel çeşitliliğin  bir zenginlik olarak kabul görmesi.
Bu kampanyamızın olumlu sonuçlar verebilmesi için basının desteğine çok ihtiyacımız vardır. Bu nedenle FÖTEV Yönetim Kurulu adına eğitim-öğretime ilişkin görüş ve düşüncelerimizin kamuoyuna aktarılması konusunda vermiş olduğunuz destekten ötürü siz basın mensuplarına ayrıca teşekkür ederiz” denildi. FÖTEV  Başkanı Dr. Aysun Aydemir ve Eşbaşkan Dr. Ali Sak, anadili kampanyasını hep birlikte başarıya taşıyacaklarını söylediler. Halk ozanı Kazım Birlik, toplantının başında ve sonrasında günün anlamını taşıyan türküler söyledi.
http://almanyagundemi.eu/haber-anadili-kampanyasI-yol-alIyor-5853.html

10 Şubat 2017 Cuma

SON DAKİKA: Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan "REFERANDUM"u Onayladı

SON DAKİKA!.. 
“10 Şubat 2017, 13.00-ULUSAL HABER & ULUSAL AJANS”
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN REFERANDUMU ONAYLADI
Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, muhtemelen Nisan ayının ikinci haftası içinde Referandum'a sunulacak "anayasa değişikliği" teklifini onaylayarak, bu gün itibarıyla Başbakanlık'a gönderdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, TBMM'de kabul edilerek Saraya gönderilene Anayasa değişiklik teklifini onayladı.  Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, "Sayın Cumhurbaşkanımız, 6771 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”u, Anayasanın 175 inci maddesinin dördüncü fıkrası gereğince halkoyuna sunulmak üzere yayımlanması için Başbakanlığa göndermişlerdir." denildi.

9 Şubat 2017 Perşembe

ÇOK KİRLİ BİR OYUN OYNANIYOR!.. Rusya Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Aleksandr Botsan-Harçenko, PKK ile YPG'yi terör örgütleri olarak görmediklerini söyledi.

RUSYA: PKK VE YPG'Yİ TERÖR ÖRGÜTÜ GÖRMÜYORUZ 
Rusya Dışişleri Bakanlığı'ndan 8 Şubat 2017 Çarşamba günü yapılan açıklamada, PKK ve YPG'nin terör örgütü olarak görülmediği ifade edildi. Rusya Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Aleksandr Botsan-Harçenko, PKK ile YPG'yi terör örgütleri olarak görmediklerini söyledi.
Rus haber ajansı Sputnik’in haberine göre, Rus basınına konuşan Botsan - Harçenko, "Rusya'da bu örgütler resmi olarak teröristler listesinde değil. Bu bir gerçek, durum böyle" dedi. Yetkili, "Bunun yanında her somut olayı, faillerin suç düzeyine ilişkin araştırma sonuçlarına bağlı olarak terör eylemleri olarak değerlendiriyoruz" ifadesini kullandı.

8 Şubat 2017 Çarşamba

Efsane "MİLLİ EĞİTİM BAKANI TEVFİK İLERİ"nin Tek Oğlu "CAHİT İLERİ" Vefat Etti

EFSANE MİLLİ EĞİTİM BAKANI TEVFİK İLERİ’NİN TEK OĞLU CAHİT İLERİ VEFAT ETTİ 

İmam Hatip okullarının kurulmasında büyük emeği geçen Demokrat Parti Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri'nin tek oğlu, Gazeteci-Yazar, Mühendis Cahit İleri hakkın rahmetine kavuştu.
Merhumun cenazesi, yarın (09 Şubat 2017 – Perşembe) günü öğle namazını müteakip kılınacak Cenaze Namazından sonra Ankara Kocatepe Camii'nden kaldırılacak ve Cebeci’de Babasının Kabri yanında toprağa verilecek.

7 Şubat 2017 Salı

KKTC’DEKİ TÜP BEBEK MERKEZLERİNE GÜVEN AZALDI & HABER: Mert Beyoğlu

KKTC’DEKİ TÜP BEBEK MERKEZLERİNE GÜVEN AZALDI
HABER: (KKTC) Mert Beyoğlu
KKTC’de tüp bebek merkezi olarak hizmet veren Ada Hospital’ın adının yasal olmayan kürtaj iddialarına karışması Türkiye’den gelen hasta sayısının azalmasına yol açtı. KKTC’de tüp bebek tedavisi başlatan birçok hastanın tedaviyi yarım bıraktığı iddia edildi.
Kıbrıs Türk Serbest Çalışan Hekimler Birliği Başkanı Dr. Remzi Gardiyanoğlu da tüp bebek tedavisi gören hasta sayısında ciddi anlamda düşüş olduğunu ancak bunun tek sebebinin Ada Hospital’de yaşanan yasadışılıkların olmadığını belirterek, “Bundan bir buçuk ay önce geçen yasayla Türkiye’den gelen hastalara KKTC’de donasyon gibi işlemlerin yapılması yasaklandı. Hasta sayısının azalmasının bir nedeni de budur” dedi.
Son yıllarda kısırlık olarak nitelendirilen, “doğal yoldan çocuk sahibi olamama”nın artması, tüp bebek tedavisine ilgiyi artırırken, Kuzey Kıbrıs’taki tüp bebek merkezlerindeki yasal boşluklar, bebek sahibi olamayanların KKTC’yi tercih etmesine neden oldu. Türkiye’de isteğe bağlı gebeliği sonlandırmak için hamileliğin 10 haftayı geçmemiş olması şartı, KKTC’de daha büyük gebeliklerin sonlandırılmasının mümkün olması KKTC’ye ilgiyi artırmıştı. Daha önce “öğrenciler yumurtalarını satıyor” gibi olumsuz haberlerle gündeme gelen tüp bebek merkezleri tam bu olumsuzlukları unutturmuşken, Ada Hospital’daki skandalla sarsıldı. Sekiz aylık sağlıklı bebeklerin kalplerinin anne karnında durdurulduğu ve kişilerin, talepleri dışında farklı yumurta/spermlerle çocuk sahibi oldukları iddiaları gündeme bomba gibi düştü.
“Güvenmiyorum”
Haberal Kıbrıslı Gazetesi’ne konuşan M.T, 5 yıllık evlilikleri boyunca çocuk sahibi olamadıklarını, o yüzden tüp bebek merkezlerinden yardım almak zorunda kaldıklarını ifade etti. Türkiye’deki iki denemelerinde başarılı sonuç almadıkları için KKTC’deki bir merkeze başvurduklarını kaydeden M.T, şunları söyledi: “KKTC’deki tüp bebek merkezlerinden başarılı sonuçlar alındığını duymuştuk. Hatta cinsiyet seçme imkanımız olduğu bile söylendi. KKTC’de yaşayan akrabalarım olduğu için gidip gelmek zor olmayacaktı. Bundan 8 ay önce tedavinin ilk kısmına başladık. Birkaç ay sonra yeniden gelecektim ama orada yaşanan olayları duyunca tamamen güvenim sarsıldı. Eşim kendi sperminin başkalarına verilmiş olma ihtimalini duyunca sinirden deliye döndü. Benim de aklıma birçok kötü senaryo geldi. Sonuç olarak biz tüp bebek tedavimizi yarım bıraktık. Şimdi asla orada yaptırmayı düşünmüyorum çünkü güvenmiyorum. Sanırım Türkiye’deki merkezlerden birinde tedavimize devam edeceğiz.”
“Bizde sıkıntı yok”
Haberal Kıbrıslı Gazetesi’nin aradığı tüp bebek merkezlerinin çoğu, hasta sayısıyla ilgili rakam veremeyeceklerini söylerken,  bir tüp bebek merkezi yetkilisi de hasta sayısındaki düşüşün kulaklarına geldiğini ancak kendilerinin yasal prosedür çerçevesinde hareket etmelerinden ötürü rakamsal anlamda kendilerini zora sokacak bir düşüş yaşamadıklarını ifade etti.
Gardiyanoğlu: “Hasta sayısındaki düşüşün tek nedeni güvensizlik değil”
Kıbrıs Türk Serbest Çalışan Hekimler Birliği Başkanı Dr. Remzi Gardiyanoğlu da konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, tüp bebek tedavisi gören hasta sayısında ciddi anlamda düşüş olduğunu doğruladı. Ada Hospital’de yaşanan yasadışılıkların düşüşte etkili olduğunu belirten Gardiyanoğlu ancak tek sebebin bu olmadığına vurgu yaptı. Türkiye’den gelen hastalara KKTC’de birçok işlemin yapılmasının yasaklandığını açıklayan Gardiyanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ada Hospital’da yaşananlar düşüş sebeplerinin bir tanesi.
“TC vatandaşlarına donasyon yasak”
Bundan bir buçuk ay önce çıkan yasa da bir diğer sebep. Ada Hospital’da yaşanan olaylardan sonra Sağlık Bakanlığı bu konuda yeni yasal düzenlemeler yaptı. Buna göre Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına, tüp bebek uygulamalarının birçoğu yasaklandı. Donasyon da bunlardan biri. Dolayısıyla bu düşüşün iki nedeni olduğunu söyleyebiliriz. Eskiden bunlar yoktu.”
***
Türkiye’deki yasak KKTC’ye geldi
TC Sağlık Bakanlığı 2011 yılında “Üremeye Yardımcı Tedavi Uygulamaları ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezleri Hakkında Yönetmelik” ile başkalarına ait ya da sahibi belirsiz sperm ve yumurtalarla gebeliklere yasak getirmiş, TCK 231. maddesine paralel olarak tüp bebek uygulamaları ile ilgili hatalı, kanun dışı ve insanı suistimale yönelik iş ve işlemleri durdurmuştu.
TC Sağlık Bakanlığı’nın, “Başkalarına ait ya da sahibi belirsiz sperm ve yumurtalar ile gebelik elde etmek birçok gelişmiş Batılı ülkede olduğu gibi ülkemizde de yasaklanmıştır. Yönetmelikte yer almayan ’ırkın korunması’ gibi bir konu hatalı bir şekilde ön plana çıkarılmaktadır. Oysa bu konu kanunda geçtiği şekilde ’soy bağını’ yani babalığın belli olmasını esas almaktadır” şeklindeki açıklamalarında yer alan hususlar, KKTC’de yapılan yeni düzenlemeyle hayata geçirildi. Bir buçuk aydan bu yana yasa doğrultusunda hareket eden KKTC’deki tüp merkezleri, sundukları birçok hizmete rağmen hasta sayısının azalmasını sağlayamadı.