29 Ekim 2016 Cumartesi

Cumhuriyet Halk Partisi, nihayet Ana Muhalefet Partisi olduğunun farkına vardı!..

CHP Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU: 
‘DARBEYİ YÖNETEN MEHMET DİŞLİ’DİR’
CHP lideri Kılıçdaroğlu darbe girişimiyle ilgili, “Olayı yöneten adam Tümgeneral Mehmet Dişli, TSK’da kıta görevini tamamlamadan Genelkurmay merkeze getirildi. Kimin iradesiyle? Siyasi iradeyle” dedi.
‘DARBEYİ YÖNETEN MEHMET DİŞLİ’DİR’
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz darbe girişimini yöneten kişinin tutuklu Tümgeneral Mehmet Dişli olduğunu öne sürdü. Kılıçdaroğlu dün Habertürk TV’de şu iddiaları dile getirdi:
‘DEMEK Kİ BİNALİ BEY HAİN’
Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘FETÖ ile mücadelede yanımda milletimden başka kimseyi bulamadım’ diyor. Demek ki Binali Bey de yoktu. O zaman Cumhurbaşkanının gözünde Binali Bey ne? Hain. Öyle söylüyor ‘milletimden başka kimse yoktu’ diyor. Demek ki AKP grubu da millet değil, Binali Bey de millet değil. Millet olan kim? Sadece kendisine destek verenler.
‘İSİMLER SEÇİLİYOR’
(“Elinizde somut bir bilgi mi var? AK Parti içinde ByLock kullananların FETÖ mensubu olduğunu düşünürsek, AK Parti içinde FETÖ’cü olduğunu mu düşünüyorsunuz?” sorusu üzerine) Kesinlikle var, vardı da zaten. Bunlar uçaklarla hacca gider gibi Pensilvanya’ya gitmiyorlar mıydı? Onlar konuşuyor, onlar haberleşiyorlardı. O dönemde Fethullah Gülen’in gazete ilanı vardı tam sayfa bütün gazetelerde, baksınlar kimlere teşekkür etmiş orada. ByLock kullananların çözülen isimleri, seçilerek savcılığa gönderiliyor.” (“AK Parti içerisinden bir takım kişilerin ByLock kullandığı bilinmesine rağmen isimleri savcılığa bildirilmedi mi?” sorusuna) “Evet bildirilmiyor. Programı, yazılımı çıkarsın bağımsız bir kuruluşa versin. Bağımsız bir kuruluş yayınlasın.”
HAZIRLAYAN İRADE
“Türkiye bilinerek ve bilinçli bir şekilde darbe ortamına hazırlandı. Neden diyeceksiniz? Mehmet Dişli yani olayı yöneten adam Mehmet Dişli, TSK’da kıta görevini tamamlamadan Genelkurmay merkeze getirildi, kimin iradesiyle siyasi iradeyle. Özel bir daire oluşturulur orada kalması için sonra terfi eder, terfi edince o daireden ayrılması ve kıtaya gitmesi lazım. Tekrar değiştirilir, terfisine uygun daire tekrar orada tutulur. Sırf ‘Genelkurmay Karargahında kalsın’ diye ve Mehmet Dişli bu darbeyi yöneten kişidir. Mehmet Dişli’yi Genelkurmay Karargahında tutan siyasi irade, Türkiye’yi darbeye bilinçli olarak hazırlayan iradedir. Bu kadar açık.”
‘İADE ETMEYİN ANLAMI TAŞIYOR’
FetHullah Gülen’in iade sürecini nasıl değerlendirdiğine ilişkin bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, iade edilmesi gerektiğini ancak Amerika’ya gönderilen 180 dosyanın “iade etmeyin” anlamı taşıdığını ileri sürdü. Gülen’in iadesi konusunda darbe sürecine ilişkin hazırlanacak iki dosyanın yeterli olabileceğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Siz yüzlerce dosya gönderiyorsanız o ‘göndermeyin’ demektir. Yüzlerce dosyanın oturulup önce İngilizceye çevrilmesi lazım ve bu uzun bir süreçtir” dedi.
‘160 MİLİTAN DEMİŞTİM...’
Türkiye’de yargı bağımsızlığı olmadığını ve bunu yok edenin bizzat yargının kendisi olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, “Yargıtaya 160 Fethullahçı atandığı zaman isyan eden tek kişi benim. Grup toplantısında çıkıp dedim ki ‘Siz yargıtaya 160 militan atadınız’ dedim. Dönemin başbakanı, adalet bakanı hepsi beni suçladılar. Şimdi ben mi haklıyım onlar mı haklı?” dedi.
Kardeşi 'FETÖ'den tutuklanan AKP'li Şaban Dişli hakkında "İş adamını 'FETÖ'den hapse attırmakla tehdit etti" iddiası: "Valiyle, savcıyla yakınlığımı biliyorsun"
[BASIN: 09 Eylül 2016]
15 Temmuz’daki darbe girişiminin baş aktörlerinden biri olduğu belirtilen Tümgeneral  Mehmet Dişli’nin ağabeyi AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli memleketi Sakarya'da işadamı Yusuf Elturan ile mahkemelik oldu. 11 yıl AKP il başkan yardımcılığı yapan Elturan, Dişli hakkında tehdit iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Elturan, suç duyurusunda Dişli’nin kendisini 'FETÖ’den içeri attırmakla tehdit ettiğini ileri sürerek, dosyaya Dişli’nin ses kaydını koydu.
15 Temmuz FETÖ'cü darbe girişiminde önemli rol oynayan ve TSK'dan atılan Tümgeneral Mehmet Dişli ile ilgili sosyal medyada paylaşımda bulunan Sakaryalı işadamı Yusuf Elturan, darbeci generalin kardeşi olan AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli'nin kendisini tehdit ettiği iddiasıyla savcılığa suç duyurusunda bulundu. Dilekçede, “Dişli bana ‘Neden böyle bir şey paylaştın, vali ve savcı ile yakınlığımı biliyorsun. FETÖ terör örgütü ile ilişkilendirip seni içeriye aldıracağım' dedi” ifadesine yer verdi. İşadamı, tehditle ilgili ses kaydını da şikayet dosyasına koydu.
"VALİYLE, SAVCIYLA YAKINLIĞIMI BİLİYORSUN"
Serdivan Polis Merkezi Amirliği'ne ifade veren işadamı Elturan'ın suç duyurusu şöyle: 
“Kendime ait Facebook sayfamdan gazeteci yazar Süleyman Özışık'ın başkaları tarafından paylaşılan ve benim görüp de paylaşmak istediğim sesli makalesini paylaştım. Aradan 1 gün geçtikten sonra telefonumun rehberimde kayıtlı bulunan Sakarya Milletvekilimiz olan Şaban Dişli, kullanmış olduğum 533 525….. nolu telefonumu 532 246….. nolu telefondan aramış, duymamışım. Daha sonra ben kendini aradım. Bana paylaştığım sesli makale ile ilgili bana ‘neden böyle bir şey paylaştın, vali ve savcı ile yakınlığımı biliyorsun, FETÖ terör örgütü ile ilişkilendirip seni içeriye aldıracağım' dedi." Serdivan'da 500 kişi çalıştıran büyük bir müteahhit olduğunu belirten Yusuf Elturan, daha önce de AKP'de 11 yıl il başkan yardımcısı olarak aktif siyasetin içinde olduğunu söyledi. Dişli'nin tehdidiyle ilgili ses kaydı olduğunu ve bunu savcılığa teslim ettiğini söyleyen Elturan Sözcü’den Veli Toprak’a konuştu: “Geri adım atmam söz konusu değil. Ben AKP'de görev aldığım dönemde FETÖ ile mücadele ettim. 17-25 Aralık'tan sonra bunlar üzerimize geldi. 15 Temmuz darbe gecesi valilik darbeci askerler tarafından işgal edilince her vatansever gibi ben de oraya gittim. Dişli'nin yakın çevresi ona yanlış yaptırıyor.”
OYUNU AKAR BOZMUŞTU
Darbe girişimi gecesi komutanlık katında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın başına silah dayanmasında başrolde olduğu belirtilen yakın çalışma arkadaşı Tümgeneral Mehmet Dişli'nin daha sonra ‘darbecilerden yana değilmiş' gibi bir oyun oynadığı, ancak bu oyunu bizzat Akar'ın bozduğu ortaya çıkmıştı. Akar, rehin tutulduğu Akıncı Üssü'nde kurtarıldıktan sonra Başbakan Binali Yıldırım'la görüşmek için helikopterle Çankaya Köşkü'ne gitmiş, bu sırada helikopterden Akar'la birlikte Dişli'nin de inmesi tartışma yaratmıştı.

27 Ekim 2016 Perşembe

Kerkük Kültür Elçisi ve Dünya Türkmenlerinin Güçlü Sesi DR. ŞEMSETTİN KÜZECİ’ye Kosova'dan “ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜNE HİZMET ÖDÜLÜ”

KERKÜK KÜLTÜR ELÇİSİ VE DÜNYA TÜRKMENLERİNİN GÜÇLÜ SESİ DR. ŞEMSETTİN KÜZECİ’YE KOSOVA’DAN “ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜNE HİZMET ÖDÜLÜ”
ECE AJANS & TC INFORM, Mustafa Nevruz Sınacı/Ankara: Kerküklü Gazeteci, Şair, Araştırmacı - Yazar Dr. Şemsettin Küzeci’ye, Kosova’dan “Türk Kültürüne Hizmet Ödülü” geldi. Irak Türkmen kültürü ve edebiyatı başta olmak üzere Türk dünyası kültür, sanat ve güncel haber (yayıncılık) çalışmalarıyla bilinen Kerküklü Dr. Şemsettin Küzeci 30 civarında yayınladığı kitaplarıyla Balkanların da dikkatini çekti.
20 yılı aşkın bir süredir Türkiye’de yaşayan ve Türk dünyasının kültür ve edebiyatı başta olmak üzere, her meselesiyle yakından ilgilenen Küzeci, bu yıl 20. Uluslararası Süleyman Brina Balkanlar Türk Kültürüne Hizmet Ödülüne lâyık görüldü. Merkezi Kosova’da bulunan “Doğru Yol Türk Kültür Sanat Derneği” tarafından verilen ödülü seçici kurul takdir ve tensibi ile aralarında Kerküklü Dr. Şemsettin Küzeci’nin de bulunduğu bir grup yazar, şair ve sanatçılara verilmesi ilan edilen ödüller, bu yıl 28 Ekim 2016 tarihinde Kosova’nın Prizene’de düzenlenecek olan Ödül Töreninde takdim edilecektir.
Sayın Küzeci’yi içtenlikle tebrik eder, başarılarının artarak devamını dilerken; Doğru Yol Türk Kültür Sanat Derneğine de “Bu isabetli karar ve takdiri” dolayısıyla teşekkürlerimizi sunar; Değerli hizmetleri ve üstün başarılarının artarak devamını temenni ederiz.  

25 Ekim 2016 Salı

interpress (medya takip merkezi 1940) 25 EKİM 2016 & TÜRKİYE GÜNDEMİ


TÜRKİYE GÜNDEMİ                                                                                          25.10.2016
Dolar-USD:3.0780
Avro-EURO:3.3510
İngilizSTERLİNİ-GBP:3.7580
ALTIN-GOLD: 124.9500
BAKAN BOZDAĞ ABD'YE "YENİ DELİLLERLE" GİDİYOR
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen'in iadesi için görüşmelerde bulunacağı ABD'de yeni deliller sunacağı belirtildi.
BAKAN ÇAVUŞOĞLU VE FRANSA DIŞİŞLERİ BAKANI JEAN-MARC AYRAULT ARASINDA OHAL TARTIŞMASI
Fransa Dışişleri Bakanı iki ülke arasındaki OHAL uygulamalarının farklı olduğunu söyleyerek "Fransa'daki OHAL'lerde yargının hâlâ bağımsızlığı söz konusudur" dedi. Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ise "Fransa'da ve Türkiye'de özgürlükler kısıtlanmamıştır" dedi.
15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNİN İSTANBUL'DAKİ İLK İDDİANAMESİ KABUL EDİLDİ
15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili İstanbul'daki ilk dava 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. 29 polis hakkında açılan davanın iddianamesinde, şüpheli polislerin darbeci askerlerle işbirliği yaptıkları, halkın direncini kırmaya çalıştıkları belirtildi. 21 polis hakkında 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.
POLİTİKA                                                   
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI ŞENTOP: ÖNERDİĞİMİZ MODEL ÜNİTER BAŞKANLIK
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop, üniter başkanlık sistemi modelini önerdiklerini belirterek, "Çift meclis meselesi var Amerika'da, bizim önerimiz tek meclis. ABD'de iki turlu seçim olur, Türkiye'de yerleşik olan seçim sistemi üzerinde tek dereceli iki turlu seçim yapılacak" dedi.
CHP'DEN BİNALİ YILDIRIM VE DEVLET BAHÇELİ'YE SERT ELEŞTİRİLER
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, “Başkanlık ‘bölünme’ demektir. Bugün diyorlar ki Meclis’te ‘evet’ diyeceğiz. Karşıyız ama halka soralım. Sayın Bahçeli’ye sorarlar, bu şartlar altında Oslo görüşmelerinin içeriğini halka sormaya ‘evet’ der miydiniz?” dedi. Özel, Başbakan Binali Yıldırım'ı da eleştirdi.
'MHP BAŞKANLIK SİSTEMİ TERCİHİYLE İLGİLİ BİR AÇIKLAMADA BULUNMADI'
MHP Genel Başkan Yardımcısı Karakaya, "MHP, anayasal sınırlar içerisinde bu işin nasıl çözülebileceğini sadece ortaya koydu. Bir başkanlık sistemi tercihini ya da destekleyip desteklemeyeceği konusunda bir açıklamada bulunmadı." dedi.
MHP'Lİ 5 MİLLETVEKİLİ ''BAŞKANLIK'' TEKLİFİNE ''HAYIR'' DİYECEK
MHP'li Özdağ, Halaçoğlu, Ok, Okutan ve Yılmaz, AK Parti'nin başkanlık sistemiyle ilgili anayasa değişikliği teklifinin Meclis'e gelmesi durumunda "hayır" oyu kullanacaklarını açıkladı.
DÜNYA                                                       
TÜRK AKIMI'NIN İKİ HATTI 2019'DA TAMAMLANACAK
Gazprom İcra Komitesi Başkanı Aleksey Miller, Türk Akımı doğalgaz projesinde iki hat için inşaatın 2019 sonunda tamamlanabileceğini belirtti
IRAK: TÜRKİYE MUSUL OPERASYONUNDA YOK
Irak ordusundan yapılan açıklamada, Türkiye'nin Musul operasyonunda yer aldığı yönündeki iddiaların doğru olmadığı belirtildi.
"MUSUL DIŞINDAN SAVAŞÇI GETİRMEYE DEVAM EDİYOR"
ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü Yüzbaşı Davis, DAEŞ'in Musul'da her geçen gün mevzi kaybettiğini belirterek "DAEŞ, kentteki gücünü koruyabilmek için Musul dışından savaşçı getirmeye devam ediyor" ifadelerini kullandı.
EKONOMİ                                               
FAİZSİZ FİNANS SEKTÖRÜ GELİYOR
Başbakan Yardımcısı Şimşek, "Faizsiz finans sektörünün 2 trilyon dolar civarındaki büyüklüğünün önümüzdeki 5 yılsonunda 3,5 trilyon dolara yükselme potansiyeli var. Bu potansiyelden en fazla yararlanan ülkelerden biri olmak için çalışmalarımız süratle devam ediyor" dedi.
KONUTTA DARBE ATLATILDI, SATIŞLAR HIZLANDI
Konut satışları, yılın 9 ayında, 2015'in aynı dönemine göre yatay bir seyir izlerken, FETÖ'nün darbe girişimi nedeniyle temmuzda düşen satışlar, ağustos ve eylül aylarında ise arttı.
25 MİLYARA 'BATI' YOL
İstanbul’u Çanakkale üzerinden Balıkesir’e bağlayan otoyol projesi görüşe açıldı. Otoyol bölümü 9 milyar 843 milyon liraya köprüsü ise yaklaşık 15 milyar liraya mal olması beklenen proje için 6.3 milyar metrekare arazi kamulaştırılacak.
TÜRKİYE, OTOMOTİVDEKİ YERİNİ KORUDU
Türkiye'nin otomotiv satışları yılın ilk 8 ayında yüzde 5,8 düşüş yaşarken, Avrupa otomobil satışlarındaki 6'ncılık sıralaması değişmedi.
GARANTİ BANKASI'NDAN 3,9 MİLYAR LİRALIK NET KAR
Garanti Bankası'nın konsolide finansal tablolarına göre, bu yılın dokuz ayındaki net kârı, 3 milyar 940 milyon 66 bin TL oldu.
TÜRK SAVUNMA DEVLERİ ASELSAN VE ROKETSAN ARASINDA 24,5 MİLYON DOLARLIK SÖZLEŞME
ASELSAN Elektronik Sanayi ve Ticaret AŞ ile Roketsan AŞ arasında Komuta Kontrol ve Haberleşme Sistemi tedariki için 24 milyon 500 bin dolarlık sözleşme imzalandı
TÜRK FİRMALARI 21 MİLYARLIK NÜKLEER İŞİNE TALİP
Yerli firmalar, Akkuyu, Sinop ve İğneada'da yapılması planlanan üç nükleer santralin inşaat, malzeme tedariki ve yan sanayisinde 21 milyar dolarlık işe talip oldu. Enerji ve Ekonomi Bakanlığı desteğiyle nükleer teknolojiyle ilgilenen 30'u Ankara'da olmak üzere 100 firma nükleer teknolojide yer almak için ilk adımı attı. 
SPOR                                                       
ATİKER KONYASPOR 0-1 FENERBAHÇE
Spor Toto Süper Lig 8. hafta kapanış maçında Fenerbahçe deplasmanda Atiker Konyaspor'u Emenike'nin penaltıdan attığı golle 1-0 mağlup etti.
"FENERBAHÇE BAŞKANLIĞINA ADAYIM"
1907 Fenerbahçe Derneği Başkanı Ali Koç'un, ilk olağan kongrede sarı lacivertli kulübün başkanlığına aday olacağı duyuruldu.
Interpress tarafından hazırlanmıştır

22 Ekim 2016 Cumartesi

Mevcut Yasa, Hukuk ve Ahlâk Dışı “AKMİLİSLER” oluşturma çabası var. BUNUNLA bir İç Harp, İsyan veya Kardeş Kavgası mı Teşvik ve Tahrik Edilmek İsteniyor?..

NEREDEN ÇIKIYOR BU ACAYİP “SİLAHLANMA” ÇAĞRILARI?..
Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, son dönemde “yasal kılıfı”na uydurularak artan “Silahlanma çağrıları”nın sakıncalarına değindi…
(Ankara-Admin: 22.10.2016 Cumartesi, 18:34) Efendim; çok tehlikeli bir “eğilim” belirdi. Daha da vahimi söz konusu eğilim öyle anlaşılıyor ki devletin resmi makamlarınca teşvik edilen ve onaylanan bir mahiyette. Tabii bu eğilime de son zamanların en elverişli bahanesi olan “darbe ihtimali” gerekçe gösteriliyor. Artık çaya çorbaya limon misali yayılan bu “darbe korkusu” neredeyse yapılan her yanlış işe, her abuk çağrıya sözüm ona neden oluşturuyor. Daha da vahimi insanların psikolojisini bozmada, provokasyonlara zemin hazırlamada ve siyasetin yönlendirilmesinde düpedüz bir “kaldıraç” vazifesi görüyor. Dahası yarın öbür gün başka nelerin bahanesi olarak kullanılacağını dahi bilmiyoruz.
ÖRTÜLÜ SİLAHLANMADAN AÇIK SİLAHLANMAYA!..
Ne var ki bu seferki hepten riskli görünüyor. Artık darbe bahanesi alenen “Silahlanma çağrıları” na yol açıyor. Dahası bütün bu çağrılar “normal” hatta “olması gereken” şeylermiş gibi sunuluyor. (Bir şeyin “yasal kılıfı”na uydurulması o şeyi olağan yapmaz!) Bazıları iyice ateşle oynayacak kadar gözleri mi döndü bilmiyorum. Bildiğim tek şey bir devlet ve yönetme anlayışının iyice mantıktan ve ferasetten uzaklaşmakta olduğuna dair ciddi emareler göstermesi. Bir körlüktür ki gidiyor!
Hatırlanacak olursa bu yöndeki ilk çağrıyı “Cumhurbaşkanı Başdanışmanı” sıfatı taşıyan bir isim yaptı. Darbe girişiminin hemen ertesinde Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Şeref Malkoç çıkıp TV ekranlarında “Darbelere karşı vatandaşın meşru müdafaa hakkını savunması için ruhsatlı silah alınmasının önünün açılacağını” söyledi. Sonra hangi akla hizmettir bilinmez Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak hiç sonuçlarını düşünmeden gene darbeyi önleme bahanesi ile “Ruhsatlı silahı olan silahını yanına alsın” diyerek başka bir girizgâh açtı. Onu “FETÖ’nün cinlerle darbe yaptırdığı” gibi müthiş “analiz”lerin (!) sahibi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek izledi. Toplumdaki “silahlanma hikayelerinin kendi kulağına da geldiğini” söyleyen Gökçek, bir TV konuşmasında “Ben bunun yasal hale gelmesi için her televizyonda anlatıyorum. Muazzam bir silahlanma oldu. Pompalı tüfeği alan evine atıyor. Sen yarın bir darbe yapmaya kalksan, senin elinde piyade tüfeği, kaleş varken, bu kalkıp pompalı tüfeğiyle gelmeyecek mi? Acımaz da. Şunu artık anladılar bütün dünya bize bir tezgah yapıyor. Darbe olsun da gelsin beni öldürsünler diye mi bekleyecekler” ifadesini kullandı.
İlginç olan aynı konuşmasında Gökçek’in “darbe ihtimali sıfıra yakın” demesiydi. Şimdi insana sorarlar: “Madem darbe ihtimali sıfıra yakın” o halde sen niye ortalığı velveleye verip, evleri cephaneliğe çevirmeye çalışıyorsun kardeşim? Niyetin ne? Söyle biz de bilelim!..
Öyle anlaşılıyor ki bu zaten bir “örtülü silahlanma” olduğun ön kabulüne dayanarak yürüyen bir kampanya. Dahası bu söylem “Zaten böyle bir eğilim var” anlayışına yedirilerek savunuluyor. Sorumsuzluğun bu kadarına da pes doğrusu!
“DEVLETİN VALİSİ” DE BÖYLE KONUŞURSA?..
En son olarak ise Rize Valisi Erdoğan Bektaş, valilik bünyesindeki Köylere Hizmet Götürme Birliği'ne bağış yapılması koşuluyla silah ruhsatı vermeye başladıklarını belirterek, yoğun taleple karşılaştıklarını açıkladı. Bektaş,"Manisa’da 2 yılda verdiğim silah ruhsatının 5 katını Rize'de 3 ayda verdim" dedi. Silah ruhsatı için başvuranlardan 20 bin lira bağış alındığı belirtildi.
“Hayır kurumlarına bağış” adı altında “bastır parayı al ruhsatı” (Türkiye her konuda bu anlayıştan çok çekti şimdi de bu çıktı demek!) diye savunulan anlayışa ne demeli bilmem? (Bari bir de “açık arttırma” tertipleselermiş!) Onu da “Karadenizli zaten silah sever” diye savunurlar herhalde. Üstelik aynı vali medyada yer aldığına göre "15 Temmuz bir daha olursa silahlarınızı ben temin edeceğim.” demiş. Bunun sonu nereye varır bilinmez. “Darbeye tedbir” diye bula bula bunu mu buldunuz?
Bu arada aklıma geldi. Ne derece doğrudur bilemem ama 15 Temmuz gecesi Ankara'da kimi sivillerin emniyet tarafından silahlandırıldığı yönündeki iddialar mevcuttu. Basında yer alan haberlere göre, 15 Temmuz gecesi, emniyetin envanterindeki bazı silahların AKP'ye yakın kimi kişilere dağıtıldığı yönündeydi. Nitekim CHP Hatay Milletvekili Mevlut Dudu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya bu yönde bazı sorular yöneltmişti. Hatta bu “kayıp silahlar”ı bulmak için “Huzur Operasyonu” bahanesiyle genel bir arama yapıldığı da söyleniyordu. Ne cevap verildi, verildi mi bilmiyorum.
NEREDEN ÇIKTI BU “AKMİLİSLER”?..
Son zamanlarda ise bu yönde yapılan çağrılar kantarın topuzunun iyice kaçmakta olduğuna işaret ediyordu. Bilhassa sosyal medya üzerinden “Ak Gençlik'in silahlanarak milis güçleri oluşturması gerektiği” yönündeki çağrılar oldukça manidar ve rahatsız edici. Kendisinin “Osmanlı Ocakları 1453” Genel Başkanı ve “Ümmet Ocakları kurucu Genel Başkanı” olduğu söyleyen birinin Twitter hesabından "Bizimle hareket eden tüm kardeşlerimize duyurumuzdur. Vatan için Bayrak için Erdoğan için silahlanın" demesi olayı yeni bir boyuta sıçrattı. Olaya ayrıca “Emret reis”, “Vur de vuralım, öl de ölelim”, “Akmilisler komut bekliyor” vb, türünden söylemler eşlik ediyordu. Her ne kadar “Musul” bahane edilse de bunun sonu nereye varır bilinmez!
Öyle veya böyle bunlar en hafifinden “tehlikeli” çağrılardır. Silahlanma arayışı ve eğilimi nedeni ne olursa olsun bir toplumun “rayından çıkmakta” olduğunun göstergesidir. Niyet ne olursa olsun toplumu fiilen böler ve çeşitli kesimlerde bir panik duygusu yaratır. Karşı-refleksleri, karşı silahlanma arayışlarını tetikler ki bu acı deneyi hepimiz 12 Eylül öncesi yeterince yaşadık. Türkiye’ye bunları bir daha yaşatmaya –kimin, hangi gerekçe ile olursa olsun- hakkı yok. Milleti birbirine mi kırdıracaksınız? Ülkeye büyük kötülük edersiniz. Akıllar başa devşirile!
SİLAHLANMA ÇAĞRILARINDAN NE AMAÇLANIYOR?
Tabii bu gibi çağrıları yapanlar “Bizden değil”, “onlar provokatör” denilip reddedilebilir. Belki gerçekten de öyledir. Ancak buna “açık” bir “zihniyet” olduğu ve belli makamlarca körüklendiği de aşikâr. Şimdi sormak –zaten insanların kafalarında olan soruları- zorundayım;
1) Ortada yeni bir darbe ihtimali olmadığına göre bu silahlar kime karşı kullanılacak? Kaldı ki olsa ne değişir? Darbeyi önlemek öncelikle hükümetin ve devlet güçlerinin görevi değil mi?
2) Bu silahlar yarın öbür gün kime çevrilecek?
3) Bir “iç savaş” hazırlığı mı var?
4) Bir “para-militer güç” mü oluşturulmak isteniyor?
5) Bir “mezhep savaşı”nda mı kullanılacak?
6) Laik kesimlere karşı mı kullanılacak?
7) AKP’ye yakın isimler bu çağrılara neden bu kadar hevesliler?
8) Bu gibi çağrılar yapanlara karşı neden bir soruşturma açılmıyor?
9) Toplum kolluk kuvvetlerine ait silah imkânlarına kavuşursa ne olacak? Kolluk kuvvetlerinin görevlerini mi icra edecekler?
10) Devletin kolluk kuvvetlerine güvenmiyor sunuz?
11) Bu ruhsatlar sadece “AKP’ye yakın” isimlere mi verilecek? Kriterleriniz ne olacak?
12) Şu ana kadar kimlere, ne kadar ruhsat verildi?
13) Diğer yüzde 50’de bir tedirginlik duygusu oluşmayacak mı?
14)  Bu toplumda yeni ayrım, çatışma ve cepheleşme noktaları yaratmaz mı?
15) Bu yolla “yasadışı silahlanma”yı önleyeceğinize gerçekten inanıyor musunuz?
16) Bu silahlanmayı “devlet eliyle teşvik” anlamına gelmez mi?
17) Toplumun geriye kalan kesimlerini bunlardan kim koruyacak?
18) Ruhsat verilmeyen ya da alamayan insanlar bir savunma içgüdüsüyle ruhsatsız silahlanırlarsa bunun sorumlusu kim olacak? Onları hangi yüzle ve neye göre suçlayacaksınız?
19) Magandavari, kriminal suçlarda artış olursa nasıl izah edeceksiniz?
20) Silah ruhsatlarını ayrıca devlete bir “gelir kapısı” olarak mı kullanmayı planlıyor sunuz?
21) Türkiye toplumunu “Amerikan tarzı” bir silahlanma yarışına mı sokacaksınız?
Sorular çoğaltılabilir. Ancak olayın kendisi “rahatsız edici”dir ve akla ister istemez bu gibi sorular üşüştürmektedir. Hülasa; silahla nasıl oyun olmazsa, silahlanmayla da oyun olmaz. Anlayan çıkar mı bilinmez!.. [ İKTİBAS: 22.10.2016. < MEDYA RADAR > Atilla AKAR - atillaakar@gmail.com]

19 Ekim 2016 Çarşamba

BÜYÜK TARTIŞMA "SABAH GAZETESİ" GÖMÜLÜ SAVAŞ UÇAKLARI ÇIKIYOR

GÖMÜLÜ SAVAŞ UÇAKLARI ÇIKIYOR
HABER: (iktibas/kaynak) SABAH GAZETESİ “METİN CAN” Giriş Tarihi: 14.10.2016, Yorumlar: Ulusal Haber & Ulusal Ajans Haber Merkezi (Admin) 
***
Kayseri’de 50’den fazla gömülü savaş uçağı tespit edildi. Focke-Wulf FW-190 tipi uçakların ABD’nin dayatması ile ortadan kaldırıldığı 70 yıldır da kamuoyundan saklandığı belirtiliyor
Türk savunma sanayisinin en gizemli olaylarından biri gün yüzüne çıkmaya hazırlanıyor. 70 yıldır Türk kamuoyundan gizlenen kayıp savaş uçakları skandalında yeni belgeler ortaya çıktı. SABAH'ın ulaştığı belgelere göre, 1947'de ABD'nin Türkiye'ye yardım planı ile bir anda ortadan kaybolan, envanterlerden silinen 72 adet Focke-Wulf FW-190 tipi uçaklardan 50'si Kayseri Eski Havalimanı'nın altında (2. Hava İkmal Komutanlığı ön cephesi) gömülü. Uçakların ortaya çıkarılması ile ilgili ilk resmi çalışma 2015'te gerçekleşti. Bu kapsamda yapılan metal dedektör testleri de uçakları tespit etti. Ancak uzayan bürokrasi ve araya giren 15 Temmuz darbe girişimi uçakların gün yüzüne çıkmasını engelledi. SABAH'ın ulaştığı kaynaklar, konuyla ilgili çalışmaların en yakın zamanda yeniden başlayacağını ifade etti.
YERLİ ÜRETİMİ BİTİRDİ
FW-190 A3'ler yerlilik açısından ayrı bir öneme sahip. Zira 1. Dünya Savaşı'nda başlayan Alman işbirliği Cumhuriyet'in kurulmasından sonra Junkers ile üretim işbirliğine dönüşmüştü. Türkiye'de TOMTAŞ kurulmuş ve A-20'ler ülkemizde üretilmişti. Ortak üretimin devamı amacıyla 1941'de Alman büyükelçisi, eski şansölye Franz von Papen'in gayretleri sonucu bir ticaret antlaşması imzalandı. Bu anlaşma gereği Türkiye Almanya'ya demir ve krom cevheri sattı. Karşılığında da 72 adet FW-190A3 tipi savaş uçağı aldı. Parçalarının önemli kısmı Anadolu'daki tesislerde üretilen uçaklar 1943'te Türkiye'ye getirildi. İlk uçuşunu 10 Temmuz 1943'te yapan bu uçaklar 5 farklı ile dağıtıldı. 50 adet uçak da Kayseri'ye gitti. Türk-Alman yapımı savaş uçaklarının kaderi 1947'de son buldu. Ortaya çıkan gizli belgelere göre olay şu şekilde gelişti: ABD, İkinci Dünya Savaşı'nın ardından elinde kalan binlerce uçağı müttefiklerine dağıtmak üzere çalışma başlattı. Ankara ile uzun süren görüşmeler gerçekleşti. Nihayetinde ABD'li yetkililer ile 1947'de anlaşmaya imza atıldı. Anlaşma gereği Türk ordusunun envanterdeki tüm Alman FW-190'lar imha edilecekti. O tarihten sonra uçaklar hiç görülmedi.
YAĞLI BRANDALARA SARDILAR
Konuyu 25 yıla yakın süredir araştıran Hasdal Kışlası'na adı verilen komutanın torunu olan Uluhan Hasdal, "ABD kendi uçaklarını ücretsiz vermek istedi. Ancak bir şartı vardı. Alman uçaklarının yok edilmesi. 50'ye yakın uçak Kayseri Havalimanı'na getirildi. Envanter dışı bırakıldı. Hatta belgelere göre, uçaklar yağlı brandalara sarılarak gömüldü. Alman havacılık temsilcileri ile görüştüm. Bu model uçakların korozyana dayanıklı olduğunu ve çıkarılması halinde uçurulabileceğini söyledi" dedi.
HİÇBİR MÜZEDE ÖRNEĞİ YOK
Uçakların gün yüzüne çıkması için sanat düşkünü işadamları da yoğun çaba sarf ediyor. Bu isimlerden biri olan Hisart Müzesi'nin kurucusu Nejat Çuhadaroğlu, yakın zaman önce Kayseri'deki görevli komutanlarla birçok görüşme yaptığını ifade ediyor. Uçakların çıkarılması konusunda önemli mesafe alındığını belirten Çuhadaroğlu, "Ancak araya 15 Temmuz darbe girişimi girdi ve çalışmalar rafa kalktı. Bu model uçaklar şu an dünyada hiçbir müzede yok" dedi. İstanbul'da 'İsmail Akbay Havacılık ve Uzay Bilimleri' adlı bir müze kurmayı hedefleyen araştırmacı Stuart Kline da konuyu takip eden isimlerden. 14 yıldır Türk havacılık tarihi üzerine 2 önemli kitap yazan Kline, "Konuyla ilgili bürokratik çalışmaların tamamlanmasını bekliyoruz. Ayrıca bir müze projemiz var. Hükümet tarafından da projemiz ilgi gördü" dedi.
İLK UÇUŞU 1939'DA YAPTI
Focke-Wulf FW-190 ilk uçuşunu 1 Haziran 1939'da yaptı ve 1941'de hizmete girdi. İlk olarak Eylül 1941'de Kuzeybatı Fransa üzerinde görüldü ve kısa sürede RAF'ın en iyi av uçağı olan Spitfire Mk.V'ye karşı üstünlüğünü ispatladı. Tanınmış Alman tasarımcısı Kurt Tank tarafından projelendirilen Fw-190 esas itibariyle tek kişilik bir av uçağı olup kara-taarruz ve gece av uçağı olarak da savaş sonuna kadar kullanıldı.
BİZE GELEN VE GRUPLARDA YER ALAN: 
HABER, ELEŞTİRİ, KATKI VE YORUMLAR
14 Ekim 2016 13:26 tarihinde 'Oraj POYRAZ  
Evet bütün bunlar Kemalistleri, hatta ulu önder Kamal Atatürk'ün eseri.
Ahh şu Kemalistler yok mu, bütün suç bunların. Amerikayla anlaştılar, cumhuriyeti, halkı, ülkeyi babalar gibi sattılar. Oysa Osmanlı ne de güzel tank, uçak gemisi, uçak imal ediyordu, Atatürk yıkmasaydı, biraz daha dursaydı uzaya çıkacak, Ay'a füze atacaktık. Ne bahtı kara bir halk, ne kadersiz bir devletmiş.
Oraj POYRAZ
***
On 15.10.2016 12:10, ahmet dogan Simsek ahmetdogan.simsek@gmail.com [Ozgur_Gundem] wrote:
Oraj Bey; Atatürk üzerinden İnönü döneminin Amerika mandasını kabul edişini gizlemeye mi çalışıyorsunuz. Biz bu uçakların varlığından yıllardır haberdarız. Hatta Hollandaya da bu uçaklardan önemli miktarda ihracat yapıldı. ABD nin talimatı ile 1947 de ortadan kaldırılan bu uçaklar ve durdurulan üretim anlaşması olmasa idi. Türkiye şimdiye kadar batı ülkelerinin çoğundan çok daha ileride olurdu. İnsan okuduğu yazıdan bahis edecek ise en azından yazıyı daha dikkatle okumalıdır.
Benim Çocukluğumda Eskişehir hava üssünün adı Tayyare fabrikası idi ve babam da o fabrika da tornacı ustası idi. Kayseri Uçak fabrikasıda Eşkişehir de ki Fabrikanın kardeşi idi. Uçak fabrikasının açılışında Atatürk var ama 1947'e kadar  tamamının üretiminin durdurulması dönemi var. Oçak Sanayii İnönü CHP si tarafından durduruldu daha sonrada Demokrat parti suçlaması ile bu ihanetleri gizlendi. 1960 ihtilali sonrası yerli otomobil Eskişehir DDY cer atalyesinde üretildi Devlet erkanına ve diplomasiye takdimi sırasında Arabanın deposundaki benzin boşaltılıp gösteri sırasında yolda bırakılıp bu araba çalışmaz kampanyası ile Türkiye yine durduruldu. Şu işleri anlamak yerine milli irademize karşı kafirlik etmek işini bir yana bırakıp üretime destek verecek yönde gayret verseniz siz de milletimizin güvenilir bir parçası olurdunuz 
Bir alıntı: Atatürk'ün "Bütün tayyarelerimizin ve motorlarının memleketimizde yapılması ve hava harp sanayinin bu esasa göre inkişaf ettirilmesi icâp eder" sözleriyle 1925 yılında Tayyare Otomobil ve Motor Türk Anonim ŞirketiTOMTAŞ kuruldu. 6 Ekim 1928 tarihinde Kayseri'de Türk-Alman işbirliği ile Junkers A-20 modeli uçak üretimine başladı. Daha sonra çıkan anlaşmazlık nedeni ile 3 Mayıs 1929 tarihinde Almanlar tüm hisselerini TH Kurumuna devretti. 1932 yılına kadar;
Junkers A-20'den 15 adet üretildi ve uçakların telsizleri de mevcuttu. 1932'den sonra Amerikan Curtis-Wright montajına başlandı.
1938 yılına kadar 145 adet Alman Gotha, 112 adet İngiliz Miles-Magister tipi uçak imal edildi.
1939 yılında Uçak üretimi Türk Hava Kuvvetlerine verildi. 1945 yılında başlayan Amerikan yardımları nedeni ile üretim durduruldu. Atatürk'ün sanayi devrimlerindeki ilk geri adımın ölümünden 6 yıl bile geçmeden gelmesi ne kadar enteresan değil mi?
Özel sektör ise;
1936 yılında Nuri Demirağ ile havacılık sektörüne girdi. İstanbul-Beşiktaş'ta tasarım ve prototip atölyesi, Sivas-Divriği'de uçak fabrikası ve havacılık okulu tesisi kurdu.
1937'de Selahaddin Alan Beşiktaş-Hayrettin iskelesinde Etüt Atölyesi, 1945'de Divriği'de Gök Uçuş okulunu kurdu.
Nuri Demirağ Yeşilköy'de Şimdiki Atatürk Hava limanı olan yerde havaalanı yaptırdı. İlk Paraşüt imalatını da Nuri Bey bu tesislerde yaptı. THK'na 65 adet Planör, 10 adet eğitim uçağı yapıp teslim etti. Kendi geliştirdiği NUD-36 modelinden 24 adet imâl etti. Almanlar ile NUD-38 modeli uçak geliştirdi. İmâl edilen uçakların şartnâmeye aykırı olduğu iddiası ile uçaklar reddedildi. Mahkeme bilirkişisi Nuri Bey’i haklı bulmasına rağmen davâyı kaybetti. İkinci dünya savaşında uçak yedek parçası üretimi yapan tesis üretimi durdurdu. İspanya, Irak ve İran'dan gelen uçak taleplerine hükümet engel oldu. Gök okulları kapatıldı. Havaalanı istimlâk edildi. Elde kalan uçaklar ise devredilmeyiphurdacıya satıldı...!!!
1940 yılından sonra THK Etimesgut Uçak fabrikasını organize etti. Fabrikada ilk olarak İngiliz Miles-Magister eğitim uçakları yapıldı. 1944 yılına kadar 30 uçak teslimatı yapıldı. Kurulan tasarım bölümünde ise 6 yüksek mühendis, 4 mühendis ve iki ressam çalışmaktaydı. Yapılan modeller: THK-3 Akrobasi planörü, THK-4 Okul Planörü, THK-5 Ambulans uçağı, THK-7 ve 9 Eğitim Planörleri, THK-11 Turizm uçakları...
Ahmet Doğan Şimşek
***
Atatürkden miras kalanları Kemalistler mi yıktı, harcadı?
Siz bunu mu söylüyorsunuz? Devrim arabasının deposuna mazot koymayanlar, sabote edenler Kemalistler miydi? Ve şu milli iradeye karşı kafirlik etme lafı komik olmuş. Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı. Ne alakası var. Küfürle kafirlikle milli iradenin. Kavram kargaşası içerisindesiniz. Şu topraklarda yaşayan herkes aynı anda aynı şeyi mi düşünecek. Herkes AKP'li mi olmak zorunda. RTE eline alacak çubuğu beynimizin aksonlarını tek elden mi idare edecek?
Ağzımızdan ne çıkacağını o mu yoksa siz mi karar vereceksiniz?
Milli iradeye karşı kafirlik.
Zırva, tek kelimeyle zırva.
***
UÇAĞI KIYMA YAPIP GÖMDÜLER!
NECATİ DOĞRU
​O zamanlar, ne günlerdi! Ben daha çocukluktan gençliğe henüz adım atıyordum. Adana'da bizim mahallenin berber dükkanları, bir çeşit toplanma ve dağılma yeriydi. Öğretmenler, avukatlar, sendikacılar, sosyalistler, Demokrat Partililer, Cumhuriyet Halk Partililer, ustalar, kalfalar, topraktan geçinenler, işçiler gelirler; saçı sakalı uzayan tıraş olur, sırasını bekleyenler de günün olaylarını, gazete yazılarını konuşurlardı. Yazılmayıp da kulaktan kulağa gelen ve duyulması bile ürperti veren duyumlar aktarılırdı. Bu tip ürperti duyumları konuşulmaya başlayınca gün görmüş dükkan sahibi berber ustası, radyoda Urfalı Celal Güzelses'in “Çaldığın saza mı yanam- Ettiğin naza mı yanam… Gelecektin gelmedin…” diyen sesini biraz daha açardı. Güzelses'in o büyüleyici sesi bile duyduklarımın çocuk ruhumda yarattığı ürpertiyi bastıramazdı.
İhtilal (darbe) olmuştu.
Darbeyle tutuklanıp Yassıada'ya konulan dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın özel kasasından 103 milyon lira çıkmıştı. 103 milyon lira o zaman toprak ağalarının çok bol olduğu Adana'yı toptan satın alabilecek kadar yüksek bir paraydı. Celal Bayar'ın “özel kasasından çıkan devletten çalınmış(!) büyük paranın” yanı sıra asıl ürperti veren; onun emiriyle “üniversite öğrencileri öldürülmüş, kıyma makinelerinde cesetleri kıyılmış(!)” ve toprağa gömülmüş olmasıydı.
* *
Tamamı yalan çıktı.
Bu yalanları 27 Mayıs 1960 Darbesi'ni yapan albaylar uydurmuyor; “üniversiteli gençleri kıyma yapıp gömdüler” diyerek darbecilere yaranmak isteyen dalkavuklar çıkartıyor, esnaf dükkanlarının en çok konuşulan konusu kulaktan kulağa yayılıyordu.
56 yıl geçti.
Geldik 2016'ya.
Fetullah Gülen ile Tayyip Erdoğan arasında “İslamcıların iktidar kavgasının” sonucu olarak yaşadığımız 15 Temmuz darbe girişimi sonrası da 56 yıl öncesi dalkavukluğa benzeyen “ürperti haberleri” üretilmeye başlandı.
Fırsat yarat.
Vur, Fetullah'a.
Öv, Erdoğan'ı.
“Vurma ve kollama” haberleri toprak altından bile çıkarılıyor: Kayseri eski Hava Meydanı'nın altı kazınmış. Toprak altından 72 tane uçak cesedi çıkmış. Bu “Focke-Wulf FW-190 tipi uçağı” 1943 yılında Almanlar, Türkiye'ye “alın kullanın, örnek modelini çıkarın, geliştirin, kendi savaş uçağınızı kendiniz yapın” diye vermişler. Almanların bu iyiliğine karşılık hain (!) ABD'liler, “Türkiye'nin savaş uçağını yapmasını önlemek için” ağır baskı yapmışlar. Alman uçakları, yağlı brandalara sarılıp diri diri Kayseri'de toprağa gömülmüş, ABD'nin verdiği uçaklar kullanılmış. 69 yıl önceki diri diri uçak gömüsü yeni ortaya çıkmış.
Dalkavuk alıyor kalemi eline:
Zamanın FETÖ'cüleri.
ABD üst aklına uydular.
Uçakları diri diri gömdüler.
Yerli savaş uçağı yapamadık.
Diye yazıp, yayıyorlar.
Bir yandan “Fetullah'a vuracak” bir sebep bulmuş oluyorlar ve diğer yandan da ABD'ye kafa tutar gibi yapan “Tayyip Erdoğan'ı övecek” dalkavukluk sergiliyorlar.
* *
Dalkavukluk o kadar ileri gitti ki, “şehitler bile ikiye bölünüp” sınıflandırıldı. Vatan bölünmesin diye PKK terörü ile savaşırken şehit olanların ailelerine 136 bin lira şehitlik tazminatı ödeniyor. 15 Temmuz'da FETÖ darbe girişimine karşı tankların önüne yatarak şehit olanların ailelerine ise 340 bin lira tazminat veriliyor. (NOT: Saygı Öztürk bu haberi 2 kez yazdı, duyurdu. Hiçbir açıklama gelmedi.)
Dün de 4 şehit vardı.
Allah rahmet etsin.
Yakınlarına sabır versin.
Teröre karşı savaşırken şehit olan 3'ü polis 1'i asker 4 vatan evladı, yapılan ayrıma göre “şimdi ikinci sınıf şehit” kabul edilecekler.
Şehit ayrımı niçin olur?
Ayrımın ölçüsü nedir?
Dalkavukluk mu?

17 Ekim 2016 Pazartesi

VEFATININ 2. YILINDA ANADOLU BASININ İMPARATORU İSA KAYACAN ANKARA’DA ANILDI & Dr. Şemsettin Küzeci

VEFATININ 2. YILINDA

ANADOLU BASININ İMPARATORU
İSA KAYACAN ANKARA’DA ANILDI
Dr. Şemsettin Küzeci
Anadolu Basınının öncüsü Prof. Dr. İsa Kayacan vefatının 2. Yılında Kurucusu ve Genel Başkan yardımcılığı yaptığı Kerkük Kültür Derneği tarafından düzenlenen ve İLESAM ile Ailesinin katkılarıyla 15 Ekim 2016 tarihinde İLESAM merkez binasında severlerinin katkılarıyla anıldı.

Anam toplantısına Sağlık eski Bakanı Halil Şıvgın ve AKP Ankara Milletvekili Nevzat Ceylan ve çok sayıda şair, yazar ve İsa Kayacan severleri katıldı. Açılış konuşmasından önce İsa Kayacan’ın Torunu Nazlı Aykut anma toplantısının sunuculuğunu yaparak,  Kayacan’ın yazmış olduğu “Selam Olsun” başlıklı şiiriyle açılış yaptı. Nazlı’nın o duygu yüklü sesiyle şiiri güzel bir şekilde yorumladı. Ulu önder Atatürk ve Silah arkadaşlarıyla tüm şehitler için saygı duruşu ve İstiklal Marşı okundu. Ardından da İLESAM Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız ve Kerkük Kültür Derneği Başkanı Dr. Şemsettin Küzeci birer açılış konuşması yaparak, anama toplantısının önemine ve İsa Kayacan ile kısaca anılarına değindiler.

PROTOKOL KONUŞMALARI
Protokol konuşmalarında Sağlık eski Bakanı Halil Şıvgın İsa Kayacan’ın hayatından kesitler anlattı. Ve 11 Devlet Bakanına Basın müşavirliği yaptığı İsa Kayacan büyük bir rekor sahibi olduğunu vurguladı. Ayrıca 40.000 civarında makale, haber ve tanıtım yazıları yayınlaması “Guinness” rekorlar kitabına girmeyi çoktan hak etmiştir. Türkiye ev Türk dünyasında Başta 2 Fahri doktora ile bir Fahri Profesörlük olmak üzere, 500 civarında çeşitli aldığı ödül, plaket, onur, teşekkür vs. ödülleri onun çalışmaları ne kadar değerli olduğunun bir göstergesidir dedi. AKP Ankara Milletvekili Nevzat Ceylan ise, Kayacan ile yaklaşık 40 yıllık bir dostluğunun olduğunu devlet kademelerinde beraber mesai yaptıklarını ve Kayacan’ın bir dürüst ve çalışkan devlet adamı olduğunu altını çizdi. İLESAM, Kerkük Kültür Derneği ve Kayacan ailesine teşekkür etti.

İSA KAYACAN TÜRK KÜLTÜRÜNE HİZMET ÖDÜLLERİ
2016 yılından itibaren Kerkük Kültür Derneği tarafından verilen “İsa Kayacan Türk Kültürüne Hizmet Ödülleri” ilk kez olarak bu toplantıda dağıtıldı. 2016 yılı Hizmet Ödülleri İsa Kayacan’ın dört yakın meslektaşına takdim edildi. Gerekçeleriyle birlikte ödül alanlar şöyle:

-ŞAİR YAZAR. MUSTAFA CEYLAN,
Kayacan’ın sağlığında geniş kapsamlı bir araştırma yaparak, “Destanlaşan Köylü İsa Kayacan” adlı eseri yazan, şair ve yazar. Ödülünü İsa Kayacan’ın Kızı Gül Kayacan takdim etti.

- GAZETECİ, YAZAR: 
MUSTAFA NEVRUZ SINACI,
Kayacan’ın kurduğu Ece Haber Ajansı’nı yürüten, Kayacan’la ilgili web sitelerini kuran ve yöneten, O’nun çalışmalarını, eser ve hizmetlerini bütün dünyaya yayan, duyuran ve bu misyonunu aralıksız sürdüren; yakın dostu, gazeteci-yazar. Ödülünü İLESAM Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız sundu.


- PROF. DR. TAMİLLA ALİYEVA (AZERBAYCAN),
Başta Azerbaycan ve Türkiye olmak üzere tüm Türk dünyasına İsa Kayacan’ın çalışmalarının duyuran, Kayacan’ın eserlerini yazıları tanıtılmasına ışık tutan bilim insanı, akademisyen, araştırmacı şair ve yazar.  Ödülü AKP Ankara Milletvekili Nevzat Ceylan takdim etti.

-GAZETECİ: AHMET TEKEŞ,
Görev yaptığı gazete ve dergilerde, İsa Kayacan ve önerdiği arkadaşlarının yazılarına kucak açan; yeni gazeteci, şair ve yazarların yetişmesine ve gelişmesine önderlik eden kadim Kayacan dostu gazeteci ve yazar. Ödülü Sağlık eski Bakanı Halil Şıvgın sundu.

İSA KAYACAN AİLESİNE İLESAM’DAN ONUR PLAKETİ
Uzun yıllar boyu İLESAM’a ve Türk kültürüne sunmuş olduğu hizmetlerinden dolayı vefatının 2. Yıldönümünde İLESAM kurumu adına Başkan Mehmet Nuri Parmaksız Kayacan’ın Ailesine bir Onur Plaketi takdim etti. Plaketi Kayacan ailesı adına Küçük kızı Gül Kayacan aldı.

İSA KAYACAN ŞİİR ŞÖLENİ
Anma programının ikinci bölümünde İsa Kayacan’ın şiirleri ve hakkında yazılan şiirler şair dostları tarafından seslendirildi. Dilek başlıklı şiirini Şair ve İLESAM Yönetim Kurulu üyesi İlter Yeşilay seslendirdi. Daha sonra; Durak Turan, İsmail Kara, Mustafa Ceylan, Celal Ogan, Şakir Susuz, Nusret Turan, Ali Kemal, Murat Duman, Vedat Fidanboy, Bayram Yelen, Bekir Yeğnidemir, Arife Aslan, Papatya Sibel, Davut Comart, Orhan Vergili, Sadettin Kılıç, Gazi Bayram Topçu, Ozan Elifce, Sevinç Doğancan Güven, Tuncer Ulusoy, Ertuğrul Yılmaz, Sadık Kılıç, Hayrettin Gültekin ve başkaları… Şiirleriyle ve anlamlı konuşmalarıyla İsa Kayacan’ı güzel bir şekilde anlattılar.

ORTAK ONUR BELGELERİ
Isa Kayacan anma toplantısına katılan başta Bakan Halil Şıvgın ve Milletvekili Nevzat Ceylan olmak üzere tüm katılımcı şair ve konuşmacılara İLESAM belgesiyle Kerkük Kültür Derneği’nin ortak onur belgeleri takdim edildi.

TELGRAFLAR
Merkezi İzmir’de bulunana kısa adı KIBATEK olan Kıbrıs-Irak- Balkanlar ve Avrasya Türk Edebiyatları Kurumu İsa Kayacan’ın anısına bir telgraf gönderdi. Onursal başkan Feyyaz Sağlamın imzasını taşıyan telgrafta “ Türk Dünyası’nın unutulmaz sevdalılarından hocamız, ağabeyimiz Prof. Dr. İsa Kayacan için düzenlenene anma toplantısın katılan tüm dostlarıma ve ailesine saygılar ve teşekkürlerimi iletiliyorum” dedi.

DEVA ARKADAŞI OSMAN OKTAY
Şair ve yazar Osman Oktay için Kayacan, hemşeri olmasının ötesinde dost canlısı olarak bilinen, arkadaşı, ağabey, güzel insan vefakâr timsali, gazeteci, şair ve yazar İsa Kayacan “ O bir şeyler üretip yazanları, yayınlananları tanıtır, teşvik eder, desteklerdi. Görüyorum ki dostları da onu unutmuyor. Bu vesileyle ilesine, dostlarına ve bu toplantıyı tertip edenlere selam ve teşekkür ediyorum” dedi.

IRAK TÜRKMENLERİ DE KAYACAN’I UNUTMADI
1970 yıllarından beri Orta Asya ve Kerkük Türkleriyle yakından ilgilenen ve onlarla edebi mektuplar vesilesiyle kaynaşan ve işbirliği yapan Kayacan ve 1999 yılından bu yana Irak Türkmen davasına değer veren ve haklı milli davalarında destek vererek yaklaşık 1500 civarında makale, haber ve tanıtım yazıları yayınlayan İsa Kayacan2ı Irak Türkmenleri de unutmadı. Kerkük Kültür Derneği her zaman olduğu gibi Kayacan’ın düşünceleri ve fikirleri doğrultusunda hareket etti. Türkmeneli Kültür Merkezi Başkanı Dr. Mustafa Ziya da toplantıya bir telgraf ve demet çiçek göndererek Irak Türkmenleri adına Kayacan’ı yad etti.

12 Ekim 2016 Çarşamba

PROF. DR. İSA KAYACAN “TÜRK KÜLTÜRÜNE HİZMET” ÖDÜLLERİ AÇIKLANDI & BU YILIN ÖDÜL SAHİPLERİ: Mustafa CEYLAN, Mustafa Nevruz SINACI, Prof. Dr. Tamilla ALİYEVA (Azerbaycan), Gazeteci Ahmet TEKEŞ

PROF. DR. İSA KAYACAN
“TÜRK KÜLTÜRÜNE HİZMET”
ÖDÜLLERİ AÇIKLANDI
Anadolu Basını’nın Duayenlerinden, Edebiyat - Kültür ve Sanat öncüsü Prof. Dr. İsa Kayacan, aramızdan ayrılışının ikinci (2.) yıldönümünde anılacak.
Kayacan, kurucu üyesi olduğu “Kerkük Kültür Derneği ile Türk Dünyası Kültür-Sanat Plâtformu” Başkanı Dr. Şemsettin Küzeci; Basına ve kamuoyuna yaptığı açıklamada: “Unutulmayan dostumuz İsa Kayacan’ı unutmadık ve unutmayacağız. Sadece anmakla da kalmayacağız. Bu bağlamda, Dernek yönetim kurulumuz, aldığı bir kararla, bu yıldan itibaren “İsa Kayacan; Türk Kültürüne Hizmet Ödülleri” verecektir” dedi.
Daha önce duyurulduğu üzere İsa Kayacan’ı Anma Programı ve “Ödül Töreni”, 15 Ekim 2016 Cumartesi günü saat 14 00 de İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) Genel Merkez binasında yapılacaktır.
BU YILIN ÖDÜL SAHİPLERİ:
Küzeci, bu yılın ödül sahiplerini de açıkladı. Buna göre:
1.Kayacan’ın sağlığında geniş kapsamlı bir araştırma yaparak, “Destanlaşan Köylü İsa Kayacan” adlı eseri yazan: Mustafa CEYLAN,
2.Kayacan’ın kurduğu Ece Haber Ajansı’nı yürüten, Kayacan’la ilgili web sitelerini kuran ve yöneten, O’nun çalışmalarını, eser ve hizmetlerini bütün dünyaya yayan, duyuran ve bu misyonunu aralıksız sürdüren; Yakın dostu, gazeteci-yazar: Mustafa Nevruz SINACI,
3.Başta Azerbaycan ve Türkiye olmak üzere tüm Türk dünyasına İsa Kayacan’ın çalışmalarının duyurulması, eserleriyle tanıtılmasında yazıları ile ışık tutan bilim insanı, yazar:  Prof. Dr. Tamilla ALİYEVA (Azerbaycan),
4.Görev yaptığı Gazete ve Dergilerde, İsa Kayacan ve önerdiği arkadaşlarının yazılarına kucak açan; Yeni Gazeteci, Şair ve Yazarların yetişmesine ve gelişmesine önderlik eden kadim Kayacan dostu: Gazeteci Ahmet TEKEŞ

5 Ekim 2016 Çarşamba

CHEMTRAILS (NBC.Kimyasal saldırı ve gökyüzünden tanker uçaklarla halkın üzerine, kalleşçe öldürücü ZEHİR ve virüs SIKMA) GÜZ DÖNEMİ SALDIRILARI BAŞLADI !!!‏


























Bütün dünya bu saldırıların varlığını ve gerçek olduğunu haykırıyor. Yakın zamanda Kuzey Kore de Tanker Uçaklardan biri düşürüldü. EĞER; Ülkemizde de "bu, gökyüzünden tanker uçaklarla halkı zehirleme, bulaşıcı hastalık, virüs ve mikrop serpme, spreyleme işi oluyor/olabiliyorsa" Ali Aslan DUMANOL Bey'in beyan ettiği "sorumlu kurumların" derhal harekete geçmesi ve menfur düşmana ait TANKER UÇAKLARI teker teker avlayıp, aleme ibret olacak biçimde TEŞHİR etmesi şarttır. Aksi takdirde; "Müdahale Etmemek Suretiyle" tepeden alçakça ve kancıkça saldırıya maruz kalan masum, müsemma, garip-gureba ve fakir-fukara halka düşman olmak demektir ki!.. Bunu ancak, günümüzde FETOCU olarak tanımlanan "nesebi gayri sahih" kriptolar yapabilir. Öyleyse; Aynı kurumları ve kurum başlarını uyarıyoruz: DERHAL TEDBİR ALIN VE DÜŞMANA HADDİNİ ACİLEN BİLDİRİN. İçimizde bu kadar düşman/bedhah varken, bir de HARİCİ BEDHAHLARA köpeklik yapılmasına izin vermeyin.

4 Ekim 2016 Salı

CERATTEPE İtirazına red. Yargıdan ‘madene geçit’ kararı

Yargıdan ‘madene geçit’ kararı
04.10.2016 07:34 ÇEVRE
Türkiye’nin 750 kişi başvurulu en geniş katılımlı çevre davasında, Rize İdare Mahkemesi, Artvinlilerin Cerattepe’de madencilik faaliyetlerine karşı açtığı davayı reddetti. 2014’te ‘Maden Artvin’i yaşam alanı olmaktan çıkartır’ kararı verilmişti
Artvin’in Cerattepe'de 40 hektarlık alanda gerçekleştirilmesi planlanan bakır ve altın madeni arama faaliyetleri hakkında verilen Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu kararının iptali için yapılan başvuru yargıdan döndü. ÇED iptal başvurusunun reddiyle birlikte madenin durdurulması istemi de reddedildi.
Türkiye’nin 750 davacılı en geniş başvurulu çevre davasında karar maden projesinden yana oldu. Rize İdare Mahkemesi, Cerattepe maden projesini her yönden olumlu bulan skandal bilirkişi raporunu kararına esas aldı ve iptal istemini reddetti. Üstelik Mahkeme ret kararını alırken, madenden çıkarılacak cevherin ÇED Raporu'nda anlatıldığı gibi taşınamayacağını da itiraf etti; ancak “eksikliklerin bertaraf edileceğine” hükmetti. Temyiz aşamasında da karar değişmezse, Artvin’deki canlı yaşamına büyük darbe vurması beklenen maden projesi, Özaltın Holding ve onun alt yüklenicisi Eti Bakır A.Ş., yani Cengiz Holding tarafından işletilecek.
Mahkeme, ÇED Raporunun eksikliğini ve madenden çıkarılan cevherin bu yöntemle taşınamayacağını itiraf etti.
Aynı proje için 2014’te Rize İdare Mahkemesi’nin aldığı iptal kararı, “Planlanan maden faaliyetlerinin hayata geçirilmesinin Artvin ilini, sakinleri açısından yaşam alanı olmaktan çıkaracağı” yönündeydi.
Skandal rapor esas oluşturdu

Rize İdare Mahkemesi'nin 20 Eylül tarihli kararına, mahkemeye teslim edilişinden itibaren Artvinlilerin büyük tepkisini toplayan bilirkişi raporu esas oluşturdu. Kapalı ocak madenciliğin orman ekosistemine zarar vermeyeceğini, madenden çıkarılacak cevherin teleferikle taşınmasınınsa orman tahribatını büyük ölçüde önleyeceğini belirten mahkeme heyeti, ÇED Raporundaki önlemleri yeterli buldu; raporda kesilmesi öngörülen 3,314 ağacınsa endemik tür olmadığının altını çizdi. Mahkeme, heyelan ve yeraltı sularının kirlenmesi riskleriyle ilgili bilirkişi raporunda maden yanlısı değerlendirmeleriyse tatmin edici buldu ve bu tehlikelerin projenin gerçekleştirilmesi önünde engel teşkil etmediğine hükmetti. Ret kararında, aralarında Türkiye Barolar Birliği, Artvin Barosu ve pek çok yerel örgütün de bulunduğu 21 kurumun, maden projesine karşı dava açma ehliyetleri olmadığı belirtildi. Kararda herhangi bir muhalefet şerhi de yer almadı.
yargidan-madene-gecit-karari-192504-1.
Hata itirafı
Artvinlilerin tepkisini çeken bilirkişi raporunda, madenden çıkarılacak cevherin teleferikle taşınması yöntemi övülmüş ancak raporda cevherin tamamının teleferikle taşınamayacağı da itiraf edilmişti: “Yıllık 500 bin ton cevher üretiminin, 292 bin ton taşıma kapasitesine sahip teleferik hattı ile tamamının taşınmasının teknik olarak mümkün görülmediği hususları belirtilmiş ise de, cevherin nakliyesi sırasında oluşması muhtemel tozların olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak amacıyla bu konuda gerekli önlem ve tedbirlerin alınması ile bu hususun bertaraf edilebileceği, teleferik hattının cevherin nakliyesinde yetersiz kalması hususundaki teknik tespitin yapılması, planlanan projenin ÇED Olumlu kararını olumsuz olarak etkilemeyeceği, dolayısıyla bu haliyle ÇED Raporunun kabul edilebilir düzeyde olduğu, daha önceki ÇED Raporundaki olumsuzlukların giderildiği anlaşılmıştır” sözleriyle mahkeme, ÇED Raporunun eksikliğini ve madenden çıkarılan cevherin bu yöntemle taşınamayacağını itiraf etti.
‘Karar zorla aldırıldı’

Yeşil Artvir Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Avukatı Bedrettin Kalın, “Reddi hakim talebinde bulunmuştuk. Mahkeme yetkisini aşarak kendiyle ilgili de karar aldı. Kararın bir yerlerden zorla aldırıldığını düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.

3 Ekim 2016 Pazartesi

Ortada "Hesap sorabilecek cesaret ve kabiliyette, onurlu/sorumlu bir muhalefet" Yok!

BAK ŞU ADALAR (VE LOZAN) HAKKINDA KONUŞANA!..
ERDOĞAN YÖNETİMİNDE, TÜRKİYE 17 ADA VE 135 KAYALIĞI KAYBETTİ
"Ege adaları Lozan ile elimizden gitti" diyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Lozan ile kazandığımız adaları Yunanistan'a kaptırdı. Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde 17 ada ve 135 kayalık Yunanistan tarafından işgal edildi. Şimdiki başbakan Binali Yıldırım da Yunanistan'ın işgal ettiği Koyun adasına pasaportla girebildi. ( 03 Ekim 2016 Pazartesi-Ajanslar)
Ege adalarının Lozan'da kaybedildiğini iddia eden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde 17 ada 135 kayalık Yunanistan'a verildi. Başbakan Binali Yıldırım da Ulaştırma Bakanı olduğu dönemde Yunanistan'a verilen adalara pasaportla girebildi. Ege'deki adaların büyük bir kısmı Osmanlı padişahı 2. Abdülhamid döneminde kaybedilmişti. Osmanlı donanmasının Haliç'e hapsedilmesiyle Ege denizinde üstünlük İstalya ve Yunanistan'a geçmişti. İki ülke de bu sayede adaları kolayca işgal etti. Osmanlı devletine kabul ettirilen Sevr anlaşmasıyla Osmanlı adalardaki egemenlik haklarından vazgeçti. İşgal edilen adaların büyük bir bölümü ise Lozan'da geri alındı. Ancak o adalar 2004 yılından itibaren Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu hükümetleri tarafından Yunan askerlerine teslim edildi. Ege adaları konusunda çalışmaları ile bilinen eski Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri Ümit Yalım, şu anda Türkiye Cumhuriyeti'ne ait 17 ada ve 1 kayalıkta Yunan bayrağının dalgalandığını söyledi.
BÜYÜK UTANÇ, CEHALET VE YÜZ KARASI….
Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde Yunanistan'ın işgal ettiği Koyun adasına şimdiki başbakan Binali Yıldırım da pasaportla girebildi.
YUNANİSTAN, AKP DÖNEMİNDE İŞGAL ETTİĞİ ADALARDA VERGİ TOPLUYOR. 

Erdoğan yönetiminin icraatleri bununla da sınırlı değil. Feridun Sinirlioğlu başkanlığındaki Dışişleri heyeti, Yunanistan tarafıyla yaptığı görüşmelerde Atina'nın kara suları sınırını 12 mile çıkaran talebini kabul etti. Oysa 1995 yılında Meclis'te alınan bir kararla Yunanistan'ın kara suları sınırını 12 mile çıkarması savaş nedeni olarak kabul edilmişti. Bu anlaşmaya TSK'dan tepki gelmişti. Anlaşmayı "kabul edilemez" olarak değerlendiren TSK olağanüstü bir toplantı yapmış ve hükümet yetkililerine bu anlaşmanın sakıncaları tek tek sıralanmıştı. Ayrıca, Vatan Partisi de Türkiye Cumhuriyeti'ne ait adaların Yunanistan tarafından işgaline tepki göstermiş ve Aydın'da miting yapmıştı.
Üç yıldır "İŞGAL VE İHANET" gündemde. 
Fakat, “sorundan sorumlu vatan hainleri” milletten kaçıyor!..
BOMBA İDDİA: 
AKP 16 ADAYI YUNANİSTAN’A SATMIŞ
Eski Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri Albay Ümit Yalım, Yunanistan’ın Ege Denizi’nde Türkiye’ye ait 16 ada ve 1 kayalığa el koyduğunu savundu. Yalım, “Erdoğan ve AKP Hükümeti, 17 Aralık 2004’te Avrupa Birliği’nden müzakere tarihi aldı. Yani müzakere tarihi, 16 Türk adası ve 1 kayalığın karşılığında alındı” dedi. Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk’ün, “Yunanistan işgal ettiği iki adamıza karakol kurdu!..” başlığıyla yayımlanan haber şöyle: Yunan Kara Kuvvetleri Komutanı, tek kurşun atmadan işgal ettiği adalarımızdaki askerlerini teftiş etti. Bunun fotoğraflarını da resmi internet sitesinde yayımlandı. Ülkemizin Güneydoğu’sunda devletin varlığı giderek azalırken, Ege Denizi’nde ise Kanuni Sultan Süleyman ve 4. Mehmet döneminde fethedilen, Atatürk ve İnönü’nün Lozan’da vermediği 16 ada ve bir kayalığı Yunan askerleri tek kurşun atmadan, kolayca işgal etti.
Sınırda sıcak çatışma!: Didim’deki Bulamaç ve Eşek adalarının işgaliyle başlayan gelişmeleri, adalarımızla ilgili çalışmalarıyla bilinen Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri Albay Ümit Yalım, gelişmeleri belgelerle şöyle anlattı:
Askere emir verilmiyor: “Türkiye Cumhuriyeti, Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlık görevi sırasında Batı’dan bölünerek tarihinin ilk ve en büyük toprak kaybını yaşadı. 2004 yılında Yunan Silahlı Kuvvetleri Türkiye Cumhuriyeti’ne ait toplam 16 ada ve 1 kayalığı teker teker işgal etti. Erdoğan, TSK’ya işgalin önlenmesi için direktif vermediği gibi, Yunanistan’a da adaların boşaltılması için bir tek nota bile verilmedi. İşgale sessiz kalan Erdoğan ve AKP Hükümeti, 17 Aralık 2004’te Avrupa Birliği’nden müzakere tarihi aldı. Yani müzakere tarihi, 16 Türk adası ve 1 kayalığın karşılığında alındı.
Pasaportla gidiyoruz: Yunanistan’a alenen verilen adalar ve kayalıklar, 1936 yılında dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya tarafından Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin envanterine kaydettirilmiştir. İzmir, Aydın ve Muğla il sınırları içerisinde bulunan bu adalarda Yunan Bayrağı dalgalanıyor, Yunan askerleri dolaşıyor. İşgal altındaki adalarımıza pasaport ile giriyoruz. Adalarımızın çevresindeki karasularımız Yunan Sahil Güvenlik Botları tarafından her gün ihlal ediliyor.
Burnumuzun dibinde: Bu şahıslar Türk karasularının 6 mil içinde bulunan adalara nasıl gidiyor? Türkiye yol geçen hanı mı? Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerimiz korumakla görevli, Türk Deniz Kuvvetleri Doğu Akdeniz Özel Görev Grubu, Girit Adası’nın etrafındaki 5 Türk adasını neden korumuyor? Güney Deniz Saha Komutanlığı, Ege Denizi’ndeki 11 Türk adasını ve 1 Türk kayalığını neden korumuyor? Deniz Kuvvetleri Komutanı neden görevini yapmıyor? (AJANSLAR: Son Dakika 9 Ağustos 2014 - 17:34)