31 Mayıs 2016 Salı

HABER & MAKALE // Kapitalist makara kayış sıyırıyor... D. Ali ERCAN Prof. Dr.

G7 ve DÜNYA'DA SOSYAL ADALET
Dünya Cennetindeki Refah düzeyi Dünya Cehennemine oranla bin kat yüksekte !
Prof. Dr. D. ALİ ERCAN
Değerli arkadaşlar,  Dünyanın süper zenginleri, G7 Ülkeleri Japonya'da 42.inci yıllık toplantılarını yaptılar. 1998 den bu yana G8 diye adlandırılan Grup, Ukrayna ve Kırım bahanesiyle Rusya'nın üyeliğini askıya aldıktan sonra (Gruptan çıkarmanın kibar ifadesi) yine G7 (ABD, Kanada, Japonya, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya) olarak devam ediyor. Ayrıca AB, Meclis Başkanı ve Genel sekreter düzeyinde gözlemci olarak temsil ediliyor. 
***
G7 nin bu yılki görüşmelerinde
Küresel Ekonomik sıkıntılar, 
Pasifikte adalar nedeniyle Çin-Japon sürtüşmesi, 
Britanyanın AB de kalıp-kalmaması,
Transatlantik serbest ticaret antlaşması,
Orta doğu ve Afrika kökenli Mülteciler, İslami Cihad (terör) tehlikesi, Paris iklim antlaşmasının uygulanması, Donald Trump'ın muhtemel Başkanlığı konuları yer aldı; ama arka plandaki  önemli gündem maddesi kuşkusuz Rusya'nın nasıl dize getirileceği idi. Ukraynayı da yanına çeken NATO Rusya'nın burnunun dibine kadar sokulmuş durumda. 
Yaklaşık iki yıldan beri, ABD nin Orta doğudaki yakın müttefiki Saudi Arabistan'ın da yardımı ilesağlanan Petrol fiyat düşüşü, Gelirinin yaklaşık dörtte üçü Petrol ihracatına bağlı Rusya'nın ekonomik durumunu çok sarstı; Rus parası çok değer kaybetti. 1 Dolar=66 Ruble oldu; daha geçen yıl 55 Ruble idi. (Doların değer yitimi de ~%2/yıl göz önünde tutulursa, Rusya'da yıllık ortalama enflasyon en az %22 demektir) Temel amaçları Kapitalist ekonomi sisteminin güvenli devamını sağlamak olan bu Grubun Global ölçekteki planlarında Türkiye'nin payına nelerin düştüğünü zamanla göreceğiz. Gerçek şu ki, Küresel Kapitalist ekonomi geriye sarıyor. Bu durumun Türkiye gibi ekonomisi zayıf Ülkeleri daha derinden sarsacağı çok açıktır... 

          G7 Ülkeleri...
 United States 
 Japan 
 Germany 
 United Kingdom 
 France 
 Italy  
 Canada
*Dünya GNP toplamı ~78 trilyon dolar,  Nüfus ~ 7,4 milyar (IMF 2016)
Değerli arkadaşlar, Dünya nüfusunun  yaklaşık %10 unu oluşturan G7 Ülkeleri Dünya toplam Gelirinin yaklaşık %45 ini paylaşıyor.  Kendi toplumlarında gelir dağılım adaletsizliğini hayli törpülemiş olan G7 Ülkelerinde adam başı yıllık gelir ortalama 46 bin dolardır. (Dünya gelir ortalamasının 4,4 katı)
Nüfusu 5-10 milyon arasında olan bir düzine kadar küçük zengin Ülkeleri de hesaba katarsak, Dünyada 1 milyar insan, yani Dünya nüfusunun yaklaşık %14 ü Dünya toplam gelirinin %73 ünü alıyor. Bu zengin toplumlarda ortalama yaşam süresinin 80 yıl, geri kalanında 65 yıl olduğunu da düşünecek olursak, diğerlerine oranla ortalamada 
(73/14)/(27/86)x(80/65)≈20 defa daha gönençli yaşıyorlar demektir. 
Tabii Cennette de sınıflar(!) var; Küresel hasılanın yaklaşık dörtte birini ele geçiren en tepedeki %1 lik kesim, Dünyanın geri kalanının ortalamasından tam 40 defa daha gönençli yaşıyor. En tepedeki %1 ile en alttaki %1 kıyaslanacak olursa, dudak uçuklatan bir rakam buluyoruz; bin ! Evet, İnsanlığın en tepedeki yüzde 1 i dipteki yüzde 1 inden tam bin defa daha iyi yaşıyor... 
Elbette bu korkunç adaletsizlik sür-git devam etmeyecek, muhtemelen 2050-2100 arası çok hızlı bir çöküşle son bulacaktır.  Gelir dağılımındaki adaletsizliğin bir ölçütü olan Gini-Katsayısını gezegenimiz için hesapladığımızda 0,60 dan büyük bir sayı buluyoruz; Korkunç bir durum! Gelişmiş Ülkelerde(İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya, Almanya, Hollanda...) 0,25-0,30 arasında olan Gini-Katsayısı Türkiye'de 0,40 tır. 
Türkiye'nin Milli geliri son bir yıl içerisinde, dolar bazında %15 kadar geriledi; fert başına gelir 9 bin doların altına düştü; GSMH yaklaşık 720 milyar dolar oldu. Halen piyasalarda dolaşımda olan Türk Parası 36 milyar dolar karşılığı (108 milyar TL kadar) dır. Piyasaya sürülmüş olan bu Paranın da ancak 7 de birini karşılayacak kadar altın stokumuz, yani 116 ton altınımız varmış Merkez Bankasında. (2. Dünya savaşı sonrası muazzam miktarda altın rezervinin büyükçe bir kısmını kaybeden Almanya'da ise dolaşımdaki Paranın altın karşılığı Türkiye'ye göre 6 defa daha fazladır. Almanya'nın 3400 ton kadar altın rezervi var)  Borç, Enflasyon, İşsizlik, Verimlilik, Rekabet gibi faktörler de göz önüne alınırsa, çok kırılgan bir ekonomik yapımız olduğu kolayca anlaşılıyor... 
Çağımızın insanına espri ile karışık, homo-economicus lakabı veriliyor; ama bizde toplumun %50 lik kesimini oluşturan homo-ahreticus'un ne kendi ülkesinden ne de Dünyada olan bitenlerden haberi var. Sevgilerimle. æ
***
AB/G7 toplantısı...  Ise-Shima Japonya. 

Değerli arkadaşlar,  Dünyanın en köklü medeniyetlerinden birini kurmuş olan 127 milyon nüfuslu Japonya, Parlamenter Monarşi  ile yönetilen bir Ülkedir.  Japonya, nüfusuna oranla bizim Ülkemizden 3 kere daha küçük olmasına rağmen, 380 bin km2 lik topraklarının 6 da 1 i  ( %17 si) koruma altındadır... (Türkiye'de ise göl alanları dahil, korunan alanlar % 6 oranındadır) Fert başına gelir 40 bin doların üzerinde, enflasyon %1, işsizlik %4 kadar.
Japonya'da nüfus uzun yıllardan beri sabit kalıyor; Ortalama ömür 80 yıl,  doğurganlık 1,4 ve İlk öğretim mecburiyeti 6-15 yaşları arasında 9 yıldır.  Japonya Eğitim bütçesi Savunma bütçesinin 4 katıdır. (Türkiye'de 2,7 katı) Silah altında 250 bin kadar askeri var. (Türkiye'de 500 bin kadar) Toplam bütçe içerisinde %1 payı olan Silahlı kuvvetlerinin bütçesi yine de 40 milyar dolar civarında, yani Türk Savunma bütçesinin 5 katı büyüklüktedir... 
Enerji bakımından, aynen Türkiye gibi, %90 oranında dışarıya bağımlı olan Japonya'nın, enerji tüketimi adam başına 3,6 tep ve CO2 salımı ise 9,2 ton/yıldır. (Türkiye'de ~ 5 ton/yıl) Ancak, enerji bilançosundan da görüleceği üzere,  fert başına Türkiye'den sadece 2 kat fazla enerji kullanan Japonya Türkiye'nin gelirinin 4 katı  gelir elde ediyor... Buradan da anlaşılıyorki, önemli olan yönetimde istikrar değil, yönetimde bilimsel akılcılıktır.  Sevgilerimle. æ 

28 Mayıs 2016 Cumartesi

Adnan Menderes Demokrasi Platformu Genel Başkanı Ahmet Şerif Bayındır: "27 MAYIS, 14 MAYIS'IN KANLI RÖVANŞIDIR"

27 MAYIS, 14 MAYIS'IN KANLI RÖVANŞIDIR
Genel Merkezi Ankara olan Adnan Menderes Demokrasi Platformu Genel Başkanı Ahmet Şerif Bayındır, 27 Mayıs darbesinin yıldönümü dolayısıyla Kayseri'de yaptığı basın açıklamasında; milli iradenin, eline geçen ilk fırsat olan 14 Mayıs 1950'de şahlandığını, 1946'da hile ile iktidarı gasbedenlerin tarihten silindiklerini ifade ederek, ne yazık ki 14 Mayıs'ın rövanşı, 27 Mayıs'ta idam sehpaları kurularak alınmıştır dedi.
Darbecilerin, hatıralarında; 27 Mayıs 1960'a giden sürecin daha 15 Mayıs 1950'de başladığını itiraf ettiklerini belirten Bayındır, Menderes'in açtığı “millete hizmetkârlık dönemi”ni hazmedemeyen bürokrasinin sivil ve askeri kanatları ne yazık ki demokrasiye tahammül edememişlerdir dedi.
Ahmet Şerif Bayındır devamla, “Şartlar tamam olduğunda ihtilal meşrudur” ve “Sizi ben bile kurtaramam” diyebilen İnönü'nün; 27 Mayıs darbesinin öncesinde teşvikçi, sonrasında ise şakşakçı olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu'nu Partisi adına öncelikle aziz milletimizden özür dilemeye davet eden Bayındır, bu yapılmadan Menderes'in adını anmaya hakkının olamayacağını söyledi.
27 Mayıs cuntacılarının, hemen İsmet İnönü'ye koşarak; "Paşam emirleriniz bizim için Peygamber buyruğudur" dediklerini ifade eden Bayındır; İnönü, evinin balkonundan darbecileri selamlarken; damadı ise attığı sevinç çığlıkları ile oturduğu binayı sarsıyordu dedi.
27 Mayıs darbesi ile tekrar, tek parti devrinin "Millet Devlet içindir" anlayışına dönüldüğünü söyleyen Bayındır Anayasayı ortadan kaldıranların bu günü yıllarca “Anayasa Bayramı” olarak kutladıklarını ifade ederek; milletimiz sivil, demokratik anayasasını eninde sonunda yapacaktır, asıl “Özgürlük ve Anayasa Bayramı”nı işte o zaman kutlayacağız İnşallah diyerek sözlerine devam etti.
Adnan Menderes Demokrasi Platformu Genel Başkanı Ahmet Şerif Bayındır, 27 Mayıs darbesinin tarihimize bir kara leke olarak düştüğünü, önce hukuku katledenlerin, “Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor” diyebilen sözde hakimlerle, mahkeme adı altında düzmece bir çadır tiyatrosu kurduklarını; halbuki ortada hiçbir suç olmadığı gibi cezanın da olamayacağını, zaten cezayı verecek mercinin de bulunmadığını belirterek, sandık yoluyla asla iktidar olamayacaklarını bilen malum güruh, darbeden medet ummuş ve asmazsak ilerde tekrar iktidara gelir korkusuyla aziz Menderes'i Şehid etmişlerdir dedi.
Darbeci, cuntacı, vesayetçi zihniyetin uzantıları ile mücadelenin hala sürdüğünü belirten Bayındır, milletin %52 ile Cumhurbaşkanı’nı seçtiğini ve “Ben işin teknik yönünü bilmem, Siz gerekli düzenlemeleri yaparak Bana yetişin” dediğini ifade ederek, gereği elbette yapılmalıdır yapılacaktır diyerek sözünü tamamladı.

26 Mayıs 2016 Perşembe

Dernek (Kayseri Şube) Başkanı Ali YAVUZ’un 26.05.2016 Tarihli Basın Açıklaması

TÜRKİYE
HARP MALÜLÜ GAZİLER
ŞEHİT DUL VE YETİMLERİ DERNEĞİ
KAYSERİ ŞUBE BAŞKANLIĞI
                                                                                                        
DERNEK BAŞKANI ALİ YAVUZ’UN 26.05.2016 TARİHLİ BASIN AÇIKLAMASI
Ali YAVUZ-Dernek Başkanı   
Sayın Basın Mensupları                       
Konuşmama başlamadan önce Mardin Nusaybin den gelen acı haberle bir kez daha yıkıldık. Bir askerimiz ve bir polisimiz şehit olmuş, 9 kahramanımız yaralanmıştır ;  şimdiye kadar terörle mücadele de şahadet şerbetini içen aziz şehitlerimize Allah tan rahmet, ailelerine ve yüce Türk Milletine baş sağlığı ve sabırlar, kahraman Gazilerimize acil şifalar diliyorum.
Nusaybin'de yapılan aramalarda ailesine vasiyet niteliğinde yazdığı mektubu bulunan Zehra Kaya isimli kadın terörist güvenlik güçlerine teslim oldu. Nusaybin'de dün teslim olan 25 PKK'lı terörist arasında bulunan Zehra Kaya, savcılık izniyle anne ve babasıyla getirildikleri spor salonundaki bir odada görüştürüldü.
Haber metinlerinde geçen ve teröristleri sempatik olarak göstermeye çalışan belki de bu yönde eğilimi olan soysuzları bu yoldan çevirmeye çalışan haberler 2 gündür medyada genişçe yer buldu. Bizim askerimizi polisimizi şehit eden Türkiye Cumhuriyeti Devleti topraklarında bölücü terör örgütüne yönelik eylem yapan askerimize, canlarımıza kurşun sıkan bu köpekleri neden bu şekilde hoş ve sempatik göstermeye çalışıyoruz. Barış adı altında yapılan görüşmeler, toplantılar, mitingler hepsi koca bir YALAN!!! Vatan evlatlarımıza kurşun yağdıran ocakları söndüren, çocukları yetim bırakan zihniyetlere bizim askerimiz kendi elleriyle dün yiyecek, içecek dağıttı. Bu ülkenin üzerine oynanan oyunlar zaten çok fazla ama evladını çok zor şartlarda büyütüp asker ocağında kaybeden analarımızın, babalarımızın, bacılarımızın bu görüntüler ve bu yaklaşım ile acısını daha da çok arttırmayın.
Terör olayları nedeniyle görev alan askerlerimiz, polislerimiz bırakın ailesini görmeyi aramaya bile vakit bulamazken, bizim canımızı yakan vatan hainlerinin ailesi ile görüştürülmesi içimizi sızlatmaktadır. Terörün acziyetini göstermek adına yapılan bu olay, tıpkı  2009 yılında  Habur dan giriş yapan PKK lı teröristlerin davul zurna ile karşılanması gibi Şehitlerimizin aziz hatıralarını Gazilerimizin onurlarını hiçe saymaktır.  
 Bölgede görev yapan Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları da Emniyet Güçleri mensupları da  aynı amaç uğruna bu vatan için bu bayrak için bu millet için omuz omuza çarpışırken, canını kanını vatan uğruna ortaya koyarken, annesini babasını eşini kardeşini yeni doğmuş çocuğunu belki de aylarca görmeden görevini yaparken, bir teröristin bir vatan haininin ailesiyle buluşturulması, bu kahramanlara yapılan en büyük haksızlıktır.
Bunun yanı sıra polisimiz askerimiz canla başla vatanın tek karış toprağı için mücadele ederken; o bölgedeki kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan amir ve memur pozisyonundaki devletin ekmeğini yiyen terör yandaşlarının, bölücü terör örgütüne destek veren, onlara yardım ve elaman sağlayan güya devlet memurlarının bir an önce tespit edilerek, yasalar önünde hesap vermelerinin sağlanmasını ve gereken en ağır cezalara çarptırılmasını istiyoruz.
Şimdi dönelim asıl meselemize sorulması gereken 2 soru var.....
Aziz milletimin kahraman askerleri, polisleri güzel yurdumuzu yaşanamaz duruma getiren bu haysiyetten onur ve insanlıktan nasibini almamış canileri canlı alıp devletin imkânları ile besletmek adalet mi?
Yarın bunların yakınları ceza evlerine gidip bu soysuzlarla görüşebileceğini biliyorsunuz ama Şehit yakınlarının gideceği yer mezarlık göreceği de mezar taşları, şimdi vicdanlarınıza bir kez daha sorun bakalım rahat mı!...
                                                      Ali YAVUZ & Dernek Başkanı          
Tacettin Veli Mah. Lalezade Cad. No :3 (Kiçikapı Meydanı)
Melikgazi / Kayseri Tel: 0 352 – 222 93 92

23 Mayıs 2016 Pazartesi

HABER-MAKALE: "GÖÇMENLER VE SIĞINMACILAR!.." Erdal Akalın (23.05.2016

GÖÇMENLER VE SIĞINMACILAR!..
Erdal Akalın (23.05.2016)
İnsanoğlu iki ayak üzerine dikildiğinden bu yana dolanıp duruyor.  Amaç aynı, daha iyi yaşam koşullarına ulaşabilmek!
Son yıllar dünya nüfus hareketinin hızla arttığına işaret ediyor.  Dünün at veya deve sırtında yapılan yolculukları günümüzün modern ulaşım teknolojisi sonrası nispeten kolaylaşmış ve hızlanmıştır.  Ancak bu seyahat kavramı ülke değiştirmek, yani göçmenlik ve sığınmacılık boyutuna taşınınca, ev sahibi devletler turistlere gösterdikleri kolaylıkları göçmenlerden ve de özellikle sığınmacılardan esirgemektedirler.
2015 yılında dünya üzerinde göçmen konumunu taşıyan insan sayısının 244 milyonu aştığı saptanmıştır.  Yani tüm insan sayısının % 3.3’ü göçmen statüsündedir.  Bunlarında % 10 kadarı sığınmacı olarak kabul ediliyor.
Türkiye hem göçmen ama özellikle sığınmacılar yönünden çok sayıda taleple karşılaşan bir ülke konumundadır.  Asya ile Avrupa arasında köprü olması hasebi ile Afganlı, Bengaldeşli, Pakistanlı ve Afrikalı göçmen ve sığınmacılar nispeten sınırlı sayıda iken, son birkaç yıl içerisinde komşumuz Suriye’den yoğun sığınmacı talebi hepimizi şaşırtacak boyuta gelmiştir.  Bir kısmı kayıtlı ve diğerleri kayıtsız olanlar dâhil, yaklaşık 4 milyon Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yaptığımız söyleniyor.  Halen kayıtlı olanların sayısı 2.715.789 olarak biliniyor.  Bunların yanında da ülkemizde doğan 152.000 çocuk sığınmacımız vardır.
Sığınmacı sayısı yöre halkını aşmış görünüyor.
Bazı illerimizde sığınmacı sayısı yöre halkını aşmış görünüyor.  Örneğin; Kilis’in yerel insan sayısı 108.000 iken, sığınmacı sayısı 110.000 den fazla olmuştur.  Urfa, Hatay, Gaziantep en çok sığınmacı barındıran şehirlerimizdir.  Kahramanmaraş insanı ise kendi topraklarına yeni bir sığınmacı yerleşkesi kurulmasına tepki koyar hale gelmiştir.
Anlaşıldığı kadarı ile Suriyeli ve diğer ülke sığınmacıları ülkemizi basamak olarak kullanarak Avrupa’ya yerleşmek istiyorlar.  Bu amaçla Yunanistan’a transfer olmak için insan tacirleri denen aracılara yüksek meblağlar ödüyorlar.  Deniz yolu ile yapılan bu geçişler ise maalesef çok acıklı insani kayıplara neden oluyor.   Mali krizinin sancılarını çözememiş Yunanistan ise gelen sığınmacılardan kurtulmak isteyerek batı sınırlarını açmış olsa bile diğer ülkeler sınırlarını kapatınca geçişler trajediye dönüyor.
AB, sonunda kendince bir çare bularak Türkiye ile anlaşma yolunu seçti.  Ülkemizdeki her dört sığınmacıdan 3 tanesi bizde kalacak ve 1 tanesi AB’ye kabul edilecekti.  AB’ye transferler ise azami 400.000 sığınmacı ile sınırlanacak ve bu kabuller dört yılda gerçekleşecekti.  AB ülkeleri sınırlarımızın içinde kalan yabancıların bakım ve eğitim ile sağlık giderlerine katkı adı altında bize 6 milyon avro ödeyecekti ki, bunu da taksitlendirmişlerdi.  Konu halen çözümsüz boyuttadır denebilir.
Almanya bizden alacağı Suriyeli göçmenleri eğitim formasyonuna bakarak kabul edecektir.  Şu ana kadar kabul edilenlerin % 70 kadarı üniversite mezunu olanlardır.  Bizdeki kalan sığınmacıların ise % 50 kadarı okuryazar bile değildir.
İstanbul’da İnsani Zirve
Göçmen sorunu BM nezdinde de çözüm arayışları için üzerinde çalışılan bir konudur.  Bu yazı yazılırken, İstanbul’da İnsani Zirve denen bu konulu çözüm arayışları tartışılıyordu.
Milenyum ile birlikte sermaye ve anapara ülkeler arası serbest dolaşıma girmiş olmakla birlikte, aynı kolaylık insanlar adına gösterilmemektedir.  Hâlbuki bazı ekonomistler göçmen işçilerin yeni ülkelerine kazanç getirdiği kanısındadırlar.  Onlara göre ucuz işçi talebini göçmenler karşılamakta, keza o ülke insanlarının yapmak istemediği işleri göçmenlere yaptırmak kolayca sağlanabilmektedir.  Uluslararası İşçi Örgütü (ILO), göçmen sayısının % 1’lik artışına karşılık olarak sığınılan ülkenin büyüme hızının 1.25 ile 1.5 arası artmakta olduğunu iddia etmektedir.
Daha başka olumlu rakamlar söz konusu olmakla birlikte, pek çok ülke insanları sığınmacı alımına ve göçmenlerin kendi vatan topraklarına yerleşmesine sıcak bakmamaktadır.  Sıradan insanlar, her yeni gelenin kendi ülkelerinin işgücü sıkıntısını daha çok bozacağı ve işsizlik riskinin artacağına inanmaktadır.  Bir diğer etken ise yeni gelenlerin kendi toplumsal birliklerine karşı olumsuzluklar yansıtacağı inancının varlığıdır.  Keza göçmenler için ayrılacak sosyal yardım fonlarının kendilerinin hakkından kesileceği korkusu egemendir.  Yeni bir endişe ise kültürel farklılıkların ve bilhassa kadın erkek eşitliği uyuşmamasının suç oranını arttıracağı korkusudur.  Özellikle Almanya’da Köln şehrinde tanık olunan taciz ve tecavüz benzeri olaylar insanları ürkütmüştür.  Ayrıca yabancıların yaşadıkları kentlerin uç yörelerinde kendi alanlarını (getto) yaratmalarının ve böylece etnik farklılıklarına devam etmelerinin, yeni katıldıkları ülke içinde karşılıklı güven tesisi yönünden sakıncaları olabileceği dile getirilmektedir.
Araştırmacı Scott Page, kültür farklılıklarını zenginlik olarak görmekte ve alternatif uyuşma modellerinin gelişebileceğini savunmaktadır.  Kanada Başbakanı Justin Trudeau ise, toplumsal çeşitliliğin yatırımlar için lokomotif olacağını ve yaratıcılığı teşvik edeceği inancındadır.
Bu konu uzun süre gündemi meşgul edecektir. 
Anlaşılacağı kadarı ile bu konu uzun süre gündemi meşgul edecektir.  Çok uzun yıllar sonra dünyamız yeni bir büyük jeolojik değişim gösterir ve ayrılmış kıtalar yeniden birleşirse, o zaman sınırlar kavramı ortadan kalkabilir ve bu sorunda kökünden çözülmüş olabilir.  Aksi halde, ülkeler ve toplumlar arası varsıllık farkları gittikçe açıldıkça ve bazı ülkeler açlık sınırında yaşadıkça, göçmenler ve sığınmacılar sayıları artarak varsıl ülke topraklarına akacaktır.  Ki, bunu insani bir talep olarak görmek haklılığı belki de galip gelecektir!..

17 Mayıs 2016 Salı

Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisi WALD Vakfı 23. Yılını Kutladı...

WALD 23. YILINI KUTLADI
Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisi Vakfı (WALD) 23. kuruluş yıl dönümünü kutladı. Vakıf merkezinde gerçekleşen programa; WALD Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Av. Mustafa ÜNAL, WALD Yönetim Kurulu Başkanı ve UCLG-MEWA Genel Sekreteri Mehmet DUMAN, İstanbul aşığı olarak da bilinen Prof. Dr. Semavi EYİCE, Türkiye-Tunus İşbirliği Platformu Başkanı İbrahim TUNUSLUOĞLU, Yerel Yönetim Temsilcileri ve Akademisyenler katıldı.
Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisi Vakfı (WALD) 23. kuruluş yıl dönümü etkinlikleri kapsamında Prof. Dr. Semavi EYİCE “Osmanlı’dan Günümüze Vakıflar” konulu bir söyleşi yaptı. EYİCE "Vakfiyeler çok önemli bilgiler içermesine rağmen ne yazık ki derlenmiş halde değillerdir." dedi.
Katılımcılara teşekkür eden WALD Başkanı Mehmet DUMAN, “WALD olarak 23 yıldır Yerel Yönetimlere birçok hizmet sağladık bundan sonrada çalışmalarımız tüm hızı ile devam edecek” dedi. Program 23. kuruluş yıl dönümü pastasının kesilmesi ile sona erdi.

13 Mayıs 2016 Cuma

Adnan Menderes Demokrasi Plâtformu: "14 MAYIS 1950 Milli İradenin İlk Zaferi"

"14 MAYIS 1950-MİLLİ İRADENİN İLK ZAFERİ"
14 Mayıs 1950'nin bir Ak Devrim olduğunu, "Milli İrade ve Demokrasi Bayramı" ilan edilmesinin milletimizi sevindireceğini söyleyen Bayındır Menderes'ten Erdoğan'a milletin rotasının hep dosdoğru olageldiğini, böyle ferasetli bir milletin mensubu olmanın her zaman gururunu yaşadıklarını ifade etti.
ERCAN KUTLU
Adnan Menderes Demokrasi Platformu’nca çıkarılan aynı adlı derginin Bahar 2016 sayısını görenler maşallah diyor. 304 sayfa olarak hazırlanan derginin sadece adı dergi. Nesilden nesile bırakılacak bir kültür hazinesi olarak şimdiden raflardaki yerini aldı.
Dergide Devlet Adamlarının, Milletvekillerinin, Akademisyenlerin, Sivil Toplum Temsilcilerinin, Gazetecilerin makalelerinin yanı sıra, Aydın Menderes’ten seçme yazılar, Menderes’li Yıllar Kronolojisi ve Bibliyografyası, Anekdotlar, Şiirler, Orijinal fotoğraflar ve daha bir çok ilgi çekici konular var.
Platform Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Şerif Bayındır bu yıl 10-15 Mayıs arasında Sirkeci Garında7.si düzenlenen Uluslararası Dergi Fuarına da katılacaklarını, ziyaretçileri standlarına da beklediklerini ifade etti.
Ayrıca 14 Mayıs 2016 Cumartesi günü Saat: 18.00’da Sirkeci Garındaki Dergi Fuarı Salonunda “14 Mayıs 1950-Milli İradenin İlk Zaferi ” konulu etkinlik düzenlediklerini; AK Parti İstanbul Milletvekili Metin KÜLÜNK ile AK Parti İzmir Milletvekili Hüseyin KOCABIYIK’ı konuk edeceklerini belirtti.
14 Mayıs 1950’nin bir Ak Devrim olduğunu, “Milli İrade ve Demokrasi Bayramı” ilan edilmesinin milletimizi sevindireceğini söyleyen Bayındır Menderes’ten Erdoğan’a milletin rotasının hep dosdoğru olageldiğini, böyle ferasetli bir milletin mensubu olmanın her zaman gururunu yaşadıklarını ifade etti. (May 11, 2016 Ercan Kutlu Gündem)

11 Mayıs 2016 Çarşamba

Paralellere tasfiye. Lâkin; "Anarşi, terör ve tedhiş örgütlerinin yardım ve yataklık unsurları ile uzantı ve bağlantıları halâ kamuda, 'devlet memurluğunda' işi ne?.."

BAŞBAKANLIK'TA KRİTİK TOPLANTI
Fethullah Gülen cemaatinin paralel yapılanmasıyla ilgili ayağının devletten tasfiyesine yönelik olarak bugün Başbakanlık’ta önemli bir toplantı yapılacak. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın başkanlığındaki toplantıya; MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da aralarında bulunduğu kamu birimlerinin müsteşarları ve ilgili kuruluşların başkanları katılacak. Toplantının ana gündemini, paralel yapıyla bağlantılı memurların devletin bütün birimlerinden tasfiyesi oluşturacak.
Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın, bu yılın ilk günlerinde verdiği talimatın ardından devletin bütün birimleri paralel yapıyla mücadele konusunda teyyakuz durumuna geçirildi. Paralel yapılanma, Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında ulusal güvenliğe yönelik tehdit olarak kabul edilmişti. Başbakanlık’ta da, 'Fethullahçı Terör Örgütü Paralel Devlet Yapılanması' ile  mücadele çerçevesinde bir koordinasyon birimi oluşturulmuştu. Cumhurbaşkanlığı, Devlet Denetleme Kurulu, paralel yapı ile ilgili araştırmasını sürdürürken, Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun da incelemesinin devam ettiği belirtildi. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü ile Maliye Bakanlığı Mali Suçlar Araştırma Kurulu da çalışma yürütüyor.
BAŞBAKANLIK’TA KOORDİNASYON TOPLANTISI
Paralel yapı ile mücadele çerçevesinde bu gün saat 14.00’de Başbakanlık’ta bir koordinasyon toplantısı yapılacak. Toplantıya; Başbakan Yardımcısı Akdoğan başkanlık edecek. Toplantıya; ilgili bakanlıkların müsteşarları katılacak. TİKA, TİB gibi önemli kurumlar da toplantıda başkan seviyesinde temsil edilecek. MİT Müsteşarı Hakan Fidan da toplantıda yer alacak.
Toplantıda; önce paralel yapı ile mücadelenin 3 yıllık envanteri çıkarılacak. Ardından da bundan sonra ne yapılacağı ele alınacak. Bu çerçevede ilgili bakanlıkların bürokratları, kendi kurumlarında çektikleri röntgenle ilgili kapsamlı sunumda bulunacak. Bu değerlendirmelerin ardından paralel yapıyla bağlantılı personelin devletten nasıl tasfiye edileceği ele alınacak.
ERDOĞAN TALİMAT VERMİŞTİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, 26 Ocak’ta yaptığı açıklamada Devlet Denetleme Kurulu'na paralel yapıyla ilgili talimat verdiğini belirterek, şunları söylemişti: "Ben talimatı verdim ve dedim ki, ‘Devletin bütün kurum ve kuruluşlarında, nereden ne istihbarat alıyorsunuz, hepsini inceleyecek, araştıracak, burada paralel devlet yapılanmasına yönelik kimler var, titizlikle inceleyecek, tespit ettikten sonra bunlarla ilgili suç duyurusunda bulunacaksınız.’ Şu anda DDK bu çalışmaları başlattı. Sayın Başbakan’la da bu konuyu konuştum, dedim ki ‘Başbakanlık Teftiş Kurulu’nu devreye sokun’. Böylece koordinasyon içinde bir çalışma yapılacak, bu koordinasyon olmazsa arada kaçanlar olur. Şu anda da iki grup da çalışmalarını başlattı."
30 Mart’ta da Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında Çankaya Köşkü'nde Paralel Devlet Yapılanması ile Mücadele Koordinasyon toplantısı düzenlenmişti. Paralel yapı ile mücadelede Başbakanlık Teftiş Kurulu da devreye sokulurken, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın koordinasyonunda paralel yapıyla mücadele çalışma ve koordinasyon birimi oluşturulmuştu.