24 KASIM
ÖĞRETMENLER GÜNÜ
Emekli Öğretmen
Cemal ÇALIŞKAN
“Ak
parti dönemiyle birlikte, eğitim-öğretimle, askerlik stratejilerinde bir saniye
içinde birisi birinin kulağına bir şey fısıldıyor, kulaklarına fısıldananlarda
kimsenin haberi olmadan bir araya geliyor, Meclise birisi öneri veriyor,
diğerleri de bir robot gibi sorgulamadan ellerini kabule kaldırıp” evet
diyorlar. İşte kanun. Bu gün okullarda yaşanan eğitim sorunu ve Suriye’de
yaşanan askeri – siyasi başarısızlıkların her birisi kulaklara gizlice
fısıldanan uğursuz ilhamlardan geliyor. Bunu inkâr edenler kimler? Belli
oluyor, beşinci sınıf gazeteciler, beşinci sınıf fikir sahipleridir. Aldıkları
para, işkâl ettikleri makamları ise, beş yıldız üstü yerler.
Efendimiz
“ İnsana iki vadi dolusu altını olsa, bir üçüncü vadi dolusu altın ister”
buyurdu. Sınıf öğretmenliği yağan ve yapmayan değerli öğretmenlerimize şunu
söyleyebilirim. Görev esnasında öğrencilerin, kendilerinde hayat boyu huzurlu
olmak, bu huzurla yaşamak istiyorlarsa, varsın bazı öğretmenler öğrencilerden
hediye kabul etmeye devam etsinler. Sen vicdanı huzurlu öğretmenim, sen 24
Kasımlarda öğrencilerden hediye kabulüne kabul etmek ve engel ol! Atatürk’ün
direktifleriyle kurulan Milli Eğitim ne hale gelmiş? Her şey siyasetin seçtiği
insanların kazanabileceği şekle sokulmuş, birinci sınıf eğitimci ve
yönelteciler görevlerinden alınıyor, yerlerine beşinci sınıf yandaşlar
yerleştiriliyorlar.
SINIFLARDA
İLİM VE İRFAN- HÜR FİKİR YERİNE PATİ FİKRİ VE İNANCI GEÇMİŞ DURUMDADIR”
Bu
sene öğretmen gününü kutlarken öğretmenler öncelikle, meleklerin ve
peygamberlerin- velilerin meslekleri yaptıkları bilincinde olmalıdır. Bütün
ilahi dinler bu mesleği yüceltmişlerdir. Bedi zaman ”bu zamanın öğretmenleri,
eski zamanın halka hizmet eden evliyaları gibidirler! İmkanım olsaydı her gün
öğretmene 10 altın verirdim, der.
Siyasiler için eğitimin kaliteli olup olmaması
önemli değil, bu okullardan yetişenlerin kaçı kendilerine oy verecek kıvama
getirilmesi önemlidir. Bu sebeple bakanlıklar arasında en fazla yazboz tahtası
Milli Eğitim bakanlığıdır.
Bu mesleği siyasiler sıradanlaştırmamaktır.
Cumhuriyeti kuranlar, öğretmenliği en öne almışlardı. Atatürk ülkenin
geleceğini hür fikirli öğretmenlerin yetiştirecekleri gençliğe emanet etmişti, unutmayalım. Günümüz eğitimde Cumhuriyet ruhu
unutturulmak istenmektedir. Din ve
Atatürk eğitimde iyi ve doğru anlatılmalı ve öğretilmelidir. Atatürk eğitim
konusunda “Bir halkın yüzde sekseni cahildir. O halk için bu yüz karasıdır” demiş
dinin öğretilmesi içinde devletin parasıyla “Buhari’yi ve Elmalı’ya tefsiri yazdırmış”
basımını sağlamıştır. eğitimi ve
okulları en ücra köylere kadar götürmüştür.
Bu
mesleğin toplumda saygı görmesini sağlamak gerekir. Belediye otobüslerine
Polisler bedava biniyorsa, öğretmenler bu haktan öncelikli hak sahibi
olmalıdır. Öğretmenlik riskli meslekler haline gelmiştir.
Bu gün
öğretmenlerimize öğrencilerin hediye getirmesini idareciler yasak etmelidir. Öğretmenin
biri bu gibi günlerin birinde, fakir öğrencilerin hediyesi olmadığı için okula
gelmediğini öğrendiği için bu hediye işini sınıfında yasaklamıştır. Ecdadımızın alimleri, “çocuklarına özel ders vermesini isteyen
devlet adamına, ilim ayağa gitmez, ilmin ayağına gidilir” cevabını vermiştir.
Kuranda ”Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” “Allah’tan ancak gerçek ilim
sahipleri korkar” buyrulmuştur. Peygamberimiz ”İlim beşikten mezara kadar, her
kadın ve erkek üzerine farzdır.” “İlim öğrenmekte kaba bakılmaz; ilim müminin
yitik malıdır; onu nerede bulursa oradan alır” buyurmuştur. Geldiğimiz nokta,
bize uyarsa ilim, diğerleri batıl oldu. İlimde tekrarların rağbet edilmeye
başladı. eğitim kalite haline nasıl getirebilire kafa yormalıdır.
Peygamberimiz: “Ya öğretici ol, ya öğrenci, ya da bunlara yardım edenlerden ol.
Sakın bunlara düşmanlık yapanlardan olma! Helak olursun.” Buyurdu.
Melekler
ve peygamberler insanların ilk öğreticileridir. Önce Melekler peygamberleri
eğitti, sonra onlarda insanları. 24 Kasımlarda öğretmenliğin manevi yönü öne
çıkarılmalıdır. Lokman hekime sormuşlar: “Baban mı, annen mi daha büyük, yoksa
öğretmenin mi?” Lokman Hekim: hocam diye cevap vermiştir. Çünkü annem babam
beni yeryüzüne getirdiler; öğretmenim ise beni, gökyüzünde uçmayı öğretti”
demiştir.
***
Öğretmenler Günümüz Kutlu Olsun
Aytekin ERTUĞRUL
Her
günümüzü öğretmenler günüdür. Neden böyledir. Çünkü gün geçmez ki bir
öğretmenimizin bize öğrettiklerini kullanmadığımız bir gün olsun.
Öğretmenler
günü nedir nereden gelmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu ile
birlikte her şey bilime göre yapılmaya başlanmıştır. Yüce dinimiz de buna
dâhildir. Yüce yaratanın “OKU” emri ile Yüce peygamberimizin “ Bilim Çin’de
bile olsa gidin alın” ve “ Beşikten mezara bilim okuyun” Hadis-iş şerifleri
hayata geçirmiştir. O zaman da öğretmenler değer kazanmıştır. Öğretmen toplumun
en önemli mesleği olmuştur. Bilim yolunda yürüyen Cumhuriyetimiz altın
başarılar elde etmeye başlamıştır. Atatürk bu gelişmeleri memnuniyetle izlerken
kendisine Millet mektepleri başöğretmenliği önerilmiştir. Ve Atatürk bu öneriyi
sevinçle kabul etmiştir. Bu tarih 24 Kasım 1928 dir. Ancak bu tarihten sonra da
böyle bir tarih süreci yaşandığı nerdeyse unutulmuş iken 12 Eylül müdahalesinin
hükümeti 24 Kasım Atatürk’ün Millet mektepleri Başöğretmenliğini kabul
buyurdukları 24 Kasım tarihini öğretmenler günü olarak kabul etmiştir. Ve bu
tarihten itibaren de Türkiye’mizde 24 Kasım Öğretmenler günü olarak
kutlanmaktadır. Böyle bir günün kabul ve ilan edilmesinde emeği geçmiş olan
Öğretmen Tuğgeneral Osman Güngör Feyzoğlu’nun halen 86 yaşında aramızda
yaşadığını da bir kadirşinaslık olarak yazmak isterim.(*)
Herkes
öğretmen olamaz ama herkes bir veya birden fazla öğretmenin bir üründür.
Öğretmenler iyi olursa ürünleri de iyi olur. Öğretmen iyi olmazsa ürünleri de
iyi olmaz. Büyük Atatürk bu gerçeği şöyle ifade etmiştir.
“
Muallimler yeni nesil sizlerin eseri olacaktır” Bu yeni nesil nedir.
Atatürk direktiflerinde vardır.
“
Cumhuriyeti biz kurduk onu yaşatacak ve yükseltecek olan sizlerisiniz” dediği
gençliktir.
14 Mayıs
1950 tarihinden itibaren Türk milletini bilimden uzaklaştırarak onu tam
bağımsız alnı açık özgür bir millet olmaktan çıkararak haçlıların
kölesi/kapıcısı durumuna indirgemek isteyen dâhili ve harici bedhahlar önce
öğretmenlere saldırdılar.1946-50 arasında başlayan bu ihanet uygulaması 14
Mayıs 1950 den itibaren yüksele yüksele bu gün tavan yapmıştır.
Bu gün
vardığımız noktada Yüce Yaratanın “ OKU” emri, “Beşikten mezara bilim okuyun”
ve “Bilim Çin’de bile olsa gidin alın” hadis-i şerifleri Atatürk’ümüzün”
Hayatta en hakiki mürşit bilimdir” özdeyişi ile Hazreti Ali’nin” Bilim olmayan
yolun sonu karanlıktır” özdeyişleri hepsi ama hepsi kenara itilmiştir. Neden bu
böyle olmuştur. Düşman tarifi yapılmıştır. En öz en kısa düşman tarifi benim
sevdiğim şu tanımdır. ” Düşman elindekini alan seni ilerletmeyendir” İnsan
elinde ne vardır para mal mülk vs. Düşman bunları elimizden tek tek aldı. Benim
Ata’mın gününde bir ABD doları 80 kuruş iken bu gün 2.900.000 TL dir. Emeğimiz
alın terimiz para etmiyor. Elimizdeki üretim araçlarını Özelleştirme adı
altında onlara altın tepsi ile verdik. Sahip olduğumuz bilgiler artmasın
diye eğitim 4+4+4 eğitim uygulaması ile orta çağ eğimine doğru süratle
değişmektedir. Prof dr Muammer Aksoy “Devrimci Öğretmenin Kıyımı ve Mücadelesi”
diye iki ciltlik kocaman kitap yazmıştır. İlk çilekeş öğretmenlerimizden Mahmut
Makal acı anılarını” Anımsı Acımsı” adı
ile kitaplaştırmıştır. Andan Gündüz hocamızın Şekilsiz Ömer adı ile topladığı
anılar daha şimdiden bir cilt doldurmuştur.
Eskiden
evlerimizde anlatılanlar hep güzel öğretmen anıları idi bu gün ise her evde en
az bir tane acı öğretmen anısı vardır. Bu neden böyledir. Harici bedhahların
dâhil bedhahlarla işbirliği yaparak iktidara geldikleri tarih 14 Mayıs 1950 dr.
O tarihte harici bedhahlar şüphesiz ki birçok tecavüz planladılar. O zaman
yönetircilerimizin harici bedhahların ilerleme plan ve tecavüzlerini bozacak
fikri hür irfanı hür vicdanı hür nesiller yerine her şeyin Allahtan geldiğini
kabul eden her şeye kader diyen bir nesil ihtiyacı doğdu. İşte bu gün
yaşadıklarımız DP nin başlattığı, Demirel’in, Özal’ın ve Tansu Çillerin
Ecevit’in ve nihayet sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın başında bulundukları siyası
partilerin, iktidarları Türkiye’nin gelecekteki ihtiyacı olan fikri hür irfanı
hür ,vicdani hür nesiller yerine harici bedhahların ilerlemelerine itiraz
etmeyen onu kader olarak benimseyen nesiller yetiştirdiler. Bu nesiller AKP de
örgütlenerek iktidara getirildiler. Yetişen yeni!!!! nesil maalesef
Milletimizin sofrasından yiyeceklerin alınması ve ceplerinden paralarının
alınması demek olan açık bütçeleri anlamıyorlar ve Türk Milletinin yanında yer
alarak Türk milletinin yaptığı mücadeleye katılmıyorlar. Dahili ve harici
bedhahlar yaptıkları eğitimlerin kendilerine getiri sağladığını da görmüş
oluyorlar.
Bana bir
kelime öğretenin kölesi olurum diyen hazreti Ali’nin “ Bana bir kelime
öğretenin kölesi olurum” sözü yere düşmüş” 14 Mayıs 1950 den sonra laik eğitim
baltalanarak Türk milleti emperyalizme köle yapılmıştır. Hazreti Ali’nin sözü
de “ Bana hiçbir şey öğretmeyenin kölesi olurum” şekline dönüşmüştür. Türk milletine adeta 14 Mayıs 1950 den bu
yana köleliğe evet denilmeye doğru sürüklenmektedir. Öğretmenini iyi
yetiştirmeyen onu maddi ve manevi olarak desteklemeyen milletlerin gelecek
nesillerini de iyi yetiştiremez. Dost acı söyler.
(*) Osman
Güngör Feyzoğlu bildiğim kadarı iler TSK lerinin en son öğretmen generalidir.
Hep düşünmüşümdür Askeri Liselerin ve Harp okullarının komutanları neden
öğretmen General/Amiral değildir diye. Öznel düşüncem de ünlü öğretmen şairimiz
Bekir Sıtkı Erdoğan’ın bilindiği gibi Dz. Öğretmen Albaydır. Neden terfi
ettirilerek önce Deniz Lisesi sonra da Deniz Harp Okulu Komutanı olmamıştır
diye. Bilindiği gibi kendisi 50. Yıl marşımızın
Cumhuriyetimizin
50. Yıl Marşı
Müjdeler
var yurdumun toprağına taşına,
Erdi Cumhuriyetim elli şeref yaşına,
Bu rüzgârla şahlanmış dalga dalga bayrağım,
Başka bir tuğ yaraşmaz Türk’ün özgür başına.
Cumhuriyet,
özgürlük, insanca varlık yolu,
Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu…
ve
Kara
gözlüm, efkarlanma gül gayri!
İbibikler, öter ötmez ordayım.
Mektubunda diyorsun ki: 'Gel Gayri! '
Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım.
Ah çekerim resmine her bakışta!
Bir mahzunluk var o boyun büküşte.
Emin ol ki, her sigara yakışta,
Sanki, duman tüter tütmez ordayım...
Aramıza dağlar girmiş koskoca!
Meraklanma, gönlüm dağlardan yüce...
Bir gün değil, beş gün değil, her gece,
Yatağıma yatar yatmaz ordayım...
Bahar geldi; koyun, kuzu koklaştı,
İki aşık, senelerdir bekleşti...
Kara gözlüm, düğün dernek yaklaştı;
Vatan borcu biter bitmez ordayım!