KUZEY
KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ YAŞAYACAKTIR
AŞAĞIDA
İMZALARI BULUNAN BİZLER; HASSAS DÖNEMEÇTE BULUNDUĞUMUZ BİR SIRADA, MİLLÎ
DAVAMIZ KKTC’NİN BEKASI KONUSUNDA, TÜRK MİLLETİNİN AKLISELİMİNE SESLENİYOR, TÜRK
MİLLETİ VE DEVLETİ ADINA HAREKET EDENLERİ UYARIYORUZ!
Kıbrıs’ta;
352 yıl Türkler, 37 yıl İngilizler ve 3 yıl 4 ay Türk - Rum ortak Kıbrıs
Cumhuriyeti egemen olmuştur. 1960’da kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Rumlar
1963’de kanlı Noel Darbesiyle yıkmış; 1974’de Yunan Cuntasının ikinci bir darbe
ile Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak amacıyla başlattığı katliamlar üzerine,
Türkiye Barış Harekatı ile bu girişimi önleyerek bugünlere gelinmiştir.
KIBRIS’TA,
“FEDERAL BİR DEVLET KURMA” MÜZAKERELERİNDE, VAZGEÇİLMEZLERİMİZ: (*)
Kıbrıs
Türk Halkını yeni bir Rum darbe ve katliamından koruyacak, Türkiye’nin etkin ve
fiili garantörlük hakkından ve Kıbrıs’taki Türk askeri varlığından asla taviz
verilemez.
Zürih –
Londra uluslararası antlaşmalarıyla iki halkın eşit kurucu (co-founder)
ortaklığı temelinde kurulan 1960 “Kıbrıs Cumhuriyeti”’ni kanlı bir darbe ile
yıkan, katliamcı ve ırkçı Güney Kıbrıs Rum Yönetimi meşru; Türk halkının
uluslararası hukuka göre self determinasyon hakkını kullanarak kurduğu Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gayrimeşru sayılamaz; hukuka aykırı çifte standart
üzerine devlet kurulamaz.
Eşit
egemenliğe dayanmayan federasyon; veto yetkisi tanınmayan siyasi eşitlik
olamaz.
Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bölgesine 90-100 bin Rum’un yerleşmesi; ayrıca Rumlara serbest yerleşim,
serbest mülk edinme, serbest iş kurma haklarının tanınması suretiyle iki kesimlilik yok edilemez; Rumlarla iç içe
yaşamayı dayatarak yeniden çatışma ortamını hazırlayıp, 1963 – 1974 şartlarına
dönülemez.
Kuzey
Kıbrıs topraklarında, Türklerin sahibi olduğu Güzelyurt, Karpaz ve Maraş gibi
şehit kanıyla sulanmış, Türk varlığı açısından hayati ve stratejik bölgeler,
hiçbir şekilde Rumlara verilemez; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları
değiştirilemez. Mülkiyet
sorunu, tüm dünyada olduğu gibi, ancak toplu/global takasla çözülebilir; Türk
vakıf mülkleri Rumlara, hukuken de verilemez.
Kurucu
devletin kendi bölgesinde kalıcı nüfus ve mülkiyet çoğunluğuna sahip olması
şarttır. Kıbrıs Türk halkı; yeterli toprak, yeterli ekonomi, yeterli hukuk ve
yeterli güvenlikten mahrum bırakılamaz; hiçbir şekilde yeniden göçe zorlanamaz.
Kıbrıs Türk halkının nüfusu, Rum nüfusuna oranlanıp, sabit tutulamaz.
Kıbrıs Türk halkının nüfusu, Rum nüfusuna oranlanıp, sabit tutulamaz.
Kıbrıs
Türk halkı, Rum azınlığı yapılamaz;
Kıbrıs, Girit gibi Helen adası yapılamaz.
Kıbrıs, Girit gibi Helen adası yapılamaz.
Tarihte
352 yıl Türk yurdu olan ve 1974’den beri gelişen bir demokrasi, barış ve huzur
içinde yaşayan meşru Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yok sayılamaz. Kıbrıs’ta,
“Federal Cumhuriyet”i kuracak antlaşmanın, AB müktesebatı kullanılarak
değiştirilmesini önlemek üzere, yine AB’nin birincil hukuku olarak tescili
şarttır, bundan asla vazgeçilemez.
KKTC yok
edilerek, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de kuşatılmasına izin verilemez. “Türklerin
can-mal güvenliğinin garantisi olacağız” vaadiyle askerlerimizin çekilmesini
sağlayarak, yaygın katliam ve kitle göçüyle Türkleri Girit’ten çıkarıp, adanın
Yunanistan’a teslim edilmesinde olduğu gibi, Kıbrıs’ta da bir defa daha Haçlı
tuzağına düşülemez.
Türk’ün
Türk kimliğiyle hür ve egemen olarak yaşamasını garanti altına almayan hiçbir
antlaşma kabul edilemez. Türk
kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Birlikte
Türk Milletiyiz Hareketi ve Milli Düşünce Merkezi
(*) Türk ve Rum liderlerinin görüşmeleri, 9-10
ve 11 Ocak’ta Cenevre’de sürdüreceklerdir. Arkasından 12 Ocak’ta, Sayın
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılacağı 5’li veya muhtemelen, asla
kabul edilemez bulduğumuz çoklu (BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri ve AB) zirve
konferansı toplanacaktır. Ancak, Türkiye’yi baskı altına alıp, Güvenlik ve
Garanti haklarımızı etkisiz hale getirerek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yok
etmek amacını güttüğünü bildiğimiz çoklu konferansı şiddetle reddediyoruz.
İnanıyoruz
ki; uluslararası Zürih ve Londra antlaşmalarıyla kazandığımız etkin ve fiili
garantörlük haklarımızdan asla taviz verilmeyecektir. Haklı olduğumuz millî
davamızda dik durduğumuz sürece, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilelebet
yaşayacak; Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal güvenliği ile bölgedeki hak ve
çıkarlarının gereği yapılarak teminata bağlanacaktır.
Bu
ümidimize rağmen, iktidar, muhalefet
partileri ve medyadaki sessizlik bizi derinden endişelendirmektedir. Özellikle
de, Cenevre’ye Cumhurbaşkanı yerine Başbakanın gideceği haberlerini düşündürücü
bulmaktayız.
Bilindiği
gibi, ada üzerindeki Zürih ve Londra
Antlaşmalarıyla kazandığımız “Garanti ve Güvenlik” haklarımızın sulandırılıp
etkisiz hale getirileceği beklenen
tarihi Cenevre konferansı hayati önemi haizdir. Bu
bakımdan Milli Davamız dediğimiz Kıbrıs meselesi acilen TBMM gündemine
getirilmeli ve bütün dünyaya güçlü bir kararlılık mesajı verilmelidir. “Tam
bağımsızlık politikası yürütüyoruz, kararlar artık Ankara’dan verilecektir”
söyleminin gereği yapılmalıdır. 08 Ocak 2017"
Birlikte
Türk Milletiyiz (572 bilim adamı,
sivil-asker bürokrat, kanaat önderi ve uzman Türkiye Sivil Toplum Birliği (şubeleriyle
birlikte 1445 STK).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder