Canlı tanığı Dersim isyanını anlattı
(Referans: 27 Nisan 2015 Pazartesi, 10 : 59 - Sinem Gülcan / Ankara)
SALİHA Karakaş, 1919 doğumlu. 96 yaşında. Aslen Tunceli
Çemişgezekli. Babasının memuriyetinden dolayı Hozat ilçesinde doğmuş. Karakaş,
1938 Dersim harekatı sırasında 19 yaşında. Olayların yaşandığı sırada
Çemişgezek’te... Yaşananların canlı tanığı... Harekat sürecini ondan dinledik.
Hatırladıklarını, kayınvalidesi, annesi ve büyüklerinden dinlediklerini
anlattı. Seyit Rıza ve adamlarının köylere baskın yaparak köylülerin mallarına
el koyduğunu, insanları öldürdüğünü söyleyen Saliha Karakaş, “Dersim’de
katliam olmadı” diyor.
İşte Saliha Karakaş’ın anlattıkları:
Çemişgezek’e baskın olacak dediler. 19 yaşındayım. Sadece
Çemişgezek değil. Dersim, Hozat, Pertek, Erzincan’ın kazaları... Bütün gençler
silahlandı, nöbet tutmaya başladı. Biz kadınlar evlerde toplandık. Tespih
çektik, dualar ettik. Her tarafta baskınlar oluyor, insanlar ölüyor. Bu
günlerce devam etti.
İSYANLARIN BAŞINDA SEYİT RIZA VAR
İsyanların başında Seyit Rıza ve adamları vardı. Erzincan,
Çemişgezek, Keman, Pülümür... O taraflarda Koçuşağı diye bir aşiret vardı.
İnsanlar onlardan çok çekti. Gelir senin köyünü basar, malını mülkünü alır,
karşı çıkarsan da öldürürdü. Bizim memleketin ortasından çay akardı. Orada
değirmenler vardı. Gelirler buğdaylarına el koyarlar, değirmenciyi de öldürüp
giderlerdi.
Kayınvalidem, “Kızım bu isyanları çıkartan askerleri,
insanları öldüren hep Seyit Rıza’dır” derdi. Seyit Rıza adamlarına emir
veriyor. Köylere baskın yapıyorlar. İnsanların malını mülkünü alıp gidiyorlar.
Mal mülk dediğim de davar, at, katır.
İSYANCILAR 200 ASKERİ FIRAT’TA BOĞDU
Bunlar aşiretti. Aşiret reisi de Seyit Rıza idi. İnsanları
vahşice öldürüyorlardı. Halk, Seyit Rıza ve adamlarından çok korkardı. Fırat
nehri eskiden sallarla geçilirdi. 200 asker Fırat’tan geçmek için geliyor.
Salları işletenler de bu isyancılar. Askerler geceye kalıyor. Sala biniyorlar.
Salın sahipleri gece ışıkları kapatıyorlar. Kendileri tabi geçit yerlerini
biliyorlar. Ama zavallı askerler nereden bilecek geçit yerlerini. 200 asker
orada boğuluyor. Bu zalimlik değil mi?
Annemin amcası, davarları toplar kasaplara satarmış. Adı
Mevlüt efendi. Bir gün geliyorlar işte “Mevlüt efendi şuraya şu kadar
davar getirdik. Sen ne kadar paran varsa al gel” diyorlar. Adamcağız
düşüyor bunların arkasına. Şehirden çıktıktan sonra bu zavallının başını taşla
eziyorlar. Parasını alıp gidiyorlar. Jandarma ölüsünü bulup getiriyor. Annemin
dayısı. Ailesi Çemişgezek’te, kendi Hozat’ta memur. İzinde memleketine gelirken
isyancılar yolunu kesiyor. Genç çocuk daha. Yalvarıyor yakarıyor her şeyimi
alın ama beni öldürmeyin diye. Atını, her şeyini alıyorlar. “Bağışlıyoruz
ama bir yerini keseceğiz, burnunu mu keselim kulaklarını mı?” diye
soruyorlar. “Bari kulaklarımı kesin” diyor. Adamcağızın kulaklarını
kesiyorlar.
2 JANDARMAYI BALTAYLA ÖLDÜRDÜLER
Biz Ovacık’tayız. Yüzbaşı ile evlerimiz yakın. Oranın
postasını da jandarmalar getiriyor. Jandarma Elazığ’dan Hozat’a geliyor. 2
jandarma postayı almış gelirken yolda zavallılara pusu kuruyorlar. Arkalarından
baltayla vuruyorlar. Öldürüp silahlarını alıp gidiyorlar. Ben o zaman 11
yaşındaydım. Adamların cesetlerini getirdiler. Gözümle gördüm. Matem tutuldu,
mevlüt okundu. Bu hadiseyi hiç unutmam.
İsyan çıktı. Devlet bu isyanı elbette bastıracaktı. Hem
askerler öldü hem de isyancılar. Bir iki sene korku içinde yaşadık.
Çatışmalardan sonra sağ kalan isyancıları devlet başka illere gönderdi. Birkaç
sene sonra Tunceli vilayeti kuruldu. Af çıktı ve bazıları geri geldi, bazıları
gittikleri yerde kaldı.
ALEVİLER ATATÜRK’Ü ÇOK SEVER
Atatürk’ü herkes, hele Aleviler çok severlerdi. Hala
severler. Ben orada yaşadım, hiçbir kötü laf duymadım. Ben Cumhuriyet
çocuğuyum. Cumhuriyetle büyüdüm. Cumhuriyetten sonra bütün kazalarda okullar
açıldı. Bütün kadınlar okula gitti. Okuma yazma öğrendiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder