Gazeteci, YURDAGÜL ATUN |
ŞEZLONG
OPERASYONU!..
Şaka değil,
kinaye hiç değil.
Başlık tam da anladığınız gibi.
Başlık tam da anladığınız gibi.
İki senedir can
çekişen turizm sezonunun en cafcaflı döneminde, Balıkesir Belediyesi’nce
görevlendirildiği bilgisine ulaştığımız, jandarma, zabıta vs. görevlilerden
oluşan 150’i aşkın görevli Ayvalık Sarımsaklı Plajında Şafak Operasyonu
gerçekleştirdi, hem de hava destekli!
Yüzlerce kişi
(orada olanlara göre 200) sabahın 5 buçuğunda Sarımsaklı plajını basarak
çitleri kaldırdı, şezlongları kenara çekti ama uçan tekmeyle kırıp dökerek!
Sabahın 5
buçuğunda jandarmayı gören uykulu çalışanlar bunu önce darbe zannetti, korkuyla
uykusu ağır arkadaşlarını uyandırdı “kalkın darbe oluyor” diyerek.
Kimse ne
olduğunu anlayamadı, o saatte sabah yürüyüşüne çıkanlar teröristlere operasyon
yapılıyor sandı.
Belli ki önemli
biriydi yakalanan. Kimbilir belki de uyuşturucu baronlarından biri!
Haberi alan
işletmeciler plaja vardıklarında küçük dillerini yutacaklardı.
Fırlatılan
şezlonglar, yerinden sökülen localar, hırsların alındığı lambalar…
Kimseyle bir
anlaşmazlıkları yoktu, şimdiye kadar kimsenin malına zarar vermemişler, devleti
kutsal görmüşler, polise, jandarmaya, askere ve tüm devlet çalışanlarına
dualarında yer açmışlar, devletine milletine ters bakanlara düşman
kesilmişlerdi.
Nitekim, kırılan
dökülen sadece çitler/şezlonglar değil, hayal ve inançlardı…
***
Çocukluğundan
beri her yazı Ayvalık’ta geçiren kızım bu yıl oradan bir plaj kiralamak
istediğini söyledi. “Annecim göreceksiniz, Ayvalık’ta tek olacak” diyordu.
Dünyanın ünlü
plajlarını inceledi, herkesten fikir edindi, çocuklu ailelere nasıl bir plajda
rahat edeceklerini sordu, dedesinden yaşlıların rahat etme tüyolarını aldı.
Çocukların rahat oynayacağı bir bölüm yaptı salıncaklı. En çok kitabın deniz
kenarında okunduğunu varsayarak kitaplık koydu, günlük gazeteleri dizdi.
Tüm bunları an
be an fotoğrafladı, bana gönderdi sevinçleriyle birlikte.
Hayatında
olmadığı kadar heyecanlıydı. Çitleri boyadı, eşya taşıdı, eşinin deyimiyle iki
ay “surviver” hayatı yaşadı.
Ama değmişti.
Işıl ışıl, ailelerin tercih ettiği nezih bir ortam yaratmışlardı.
Müşterilerin
“kadın eli değdiği belli” sözlerinin, bölgedeki yetkililerince de söyleneceği,
böyle bir yer yarattığı için kendisine teşekkür edileceği, komşularına örnek
gösterilip, “bakın ne güzel olmuş, siz de böyle yapın, Ayvalık’ın çehresini
değiştirelim” deneceği inancındaydı!
Yanıldığını
anlaması için çok zaman geçmedi.
***
Uçaktan indim,
telefonu açar açmaz arka arkaya mesajlar.
Kızım göndermiş.
“Anne plajı yıkıyorlar” diyerek…
İnanamadım, her zamanki gibi şaka yapıyor sandım.
Fotoğrafta
onlarca jandarma, zabıta, polis, sivil polis, sahil güvenlik ve bir de
helikopter. Sanki de Kuzey Irak’a operasyon düzenler gibi…
Hemen aradım,
korkudan ağlıyordu.
Sakin ol
diyemedim zira ben sakin değildim.
Neye
üzüleceğimi, kızımın korkusunu nasıl gidereceğimi, umutlarını tekrar nasıl
yeşerteceğimi bilemedim.
Biraz
araştırınca Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nce alınan bir karar olduğunu
öğrendim.
Zaten olay biraz
sonra büyük gazetelerin internet sitelerine düşmüştü, “Sarımsaklı Plajına hava
destekli operasyon” diye.
Fazla yer işgal
eden plajlara ayar vermekmiş niyet lakin, neden fazla şezlongları, çitleri uçan
tekmelerle kırdıklarını anlayamadım.
Led lambaları
neden yerlerinden söküp fırlattıklarını, havaya neden ateş açtıklarını,
yüzlerce kişinin oraya neden konuşlandığını, turizm sezonunda bunun neden
yapıldığını, bu işi yapan kişilerin turizme ne denli zarar verdiklerini
bilmemelerini, devletin onca parasının niye böyle basit bir amaca harcandığını,
daha az kişiyle, nazikçe uyararak çözümlenecek bir sorunun neden büyük
operasyon haline dönüştürüldüğünü, jandarmanın daha önemli işleri varken
(örneğin insan kaçakçılarına göz açtırmamak gibi) niye orada olduğunu, anaakım
medyanın bu olayı veriş biçimindeki amacı, sokaktan geçenlerin bu operasyonun
basit bir şemsiye- şezlong operasyonu olarak düşünmeyeceklerinin akıl
edilmemesini de…
Belediye
Başkanını aradık işin aslını sormak için. Telefona sekreteri olduğunu
sandığımız bir kişi çıktı. Bizim kim olduğumuzu ıcığımızı cıcığımızı sordu,
notlarını, telefonumuzu aldı, Belediye Başkanına ileteceğini söyledi.
Başkan aramadı.
Ben alttaki e-maili attım, yine cevap gelmedi.
“Sayın Başkanım;
Ben öncelikle kendimi tanıtmak isterim; Yurdagül Beyoğlu Atun. Gazeteciyim…
Bundan daha da önemlisi, devletin tüm unsurlarına kutsal anlamlar yüklemiş,
çocuklarını da bu düşünceyle büyütmüş bir anneyim. Çocuklarımıza verdiğimiz en
büyük haslet vatan sevgisi, dürüstlük ve kimsenin malına zarar vermemek
olmuştur. Bundan da gurur duyarız.
***
Ne var ki dün
yaşadığımız hadise kafalarımızı allak bullak etmiş, bazı kurumların samimiyet
ve iyi niyetini sorgulamamıza neden olmuştur. Sebebini siz biliyorsunuz ama ben
hatırlatayım; Çocukluğundan beri yazlarını Ayvalık’ta geçiren kızımın hayali
Ayvalık’ta bir plaj işletmekti. Bu yıl Allahın nasip etmesiyle o arzusunu
hayata geçirme fırsatı buldu. Herşeye o kadar özeniyordu ki “annecim göreceksin
Ayvalık’ta tek olacak” diyordu. Eşiyle birlikte yaklaşık 300 bin TL’ye yakın
bir yatırım yaptılar. Her gün fotoğraflarını atıp “bunu da yaptık, nasıl olmuş”
diye soruyordu. Dün de fotoğrafalar gönderdi. Kalbimin durmasına neden olacak
fotoğraflar. 100’e yakın jandarma, zabıta vs’nin fotoğrafı. Vurup kırarken…
Şaka yapıyor sandım. Sabah erken baskın yapılmış ki zaten gazete haberinde de
“hava destekli operasyon” yazıyor. Yasal olmayan bir parçanın yıkımı değil,
terörist baskını gibi. Şezlongları
fırlatmışlar, locaları yıkmışlar, çalışanları darp etmişler. İnanmak güç çünkü
bizim gibi vatanına devletine bağlı ve dürüstlüğü şiar edinmiş birinin başına
geliyor! Kızımın o korkusunu, paniğini ve sonraki umutsuz halini hayatım
boyunca unutamayacağım.
***
Sayın Başkanım;
Usulüne aykırı yerler için yıkma kararı almanızı anlayabilirdik. Zaten biz de
buna saygı duyardık. Da sabahın 5 buçuğunda, plajda kalan çalışanların ‘darbe
oluyor’ diye yataktan fırladığı 100’den fazla jandarma grubuyla baskın yapmak
neyin nesi? Siz orada terörist mi aradınız, uyuşturucu baronu ihbarı filan mı
aldınız? Turizm mevsiminde yapılan bu korkunç baskının turizme verdiği zararın
farkında mısınız? Peki bu baskını görenler o plajın yasadışı bir olay yüzünden
basıldığını düşünmeyecekler mi? (Ben görsem, ne vardı ki bastılar diye
düşünürüm.) Kırılan, parçalanan, yerlere fırlatılan eşyaların tazminini kim
yapacak? Peki işletemedikleri, yeniden düzene sokmak için uğraştıkları günün
tazminini? Çitleri yıkmak için, fazla şezlongu kaldırmak için gelen biri iyi
niyetliyse tepedeki lambalardan ne ister? Darp edilen çalışanların durumu ne
olacak? Terörist miydi bunlar? Şikayet aldığınızı biliyoruz. Şikayet
edebilecekleri de az çok tahmin edebiliyoruz ancak devletin, ticari rekabette
taraf olabileceğini anlayamıyoruz. Sizin sermaye düşmanı, turizm düşmanı,
yabancı düşmanı (Ayvalıklılar kendi memleketlerinde başkalarının iş yapmasından
pek hoşlanmazlar!) olduğunuzu düşünmüyorum ancak böyle talanlı, kırmalı,
dökmeli, dövmeli, korku salmalı bir baskının amacını sormak istiyorum. Sahile
dikilen çitler mi?
***
Konuyu basına ve
yargıya taşımadan önce size de yazmak istedim,
Saygılar.” YURDAGÜL ATUN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder