"Bir Darbenin Anatomisi ve Adalet Partisi'nin Türk Milleti'ne Tavsiyesi"
Saygıdeğer Türk Halkı,
Müttefik güçleri, İstiklal Harbi neticesinde ele
geçiremedikleri ülkemizi Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün hemen ardından
başlattıkları planlı çalışmalarla 22 yıl sonra iç karışıklık çıkararak 27 Mayıs
1960 askeri darbesiyle dolaylı olarak kontrol altına almayı başarmışlardır.
Darbe sonrası ülke yönetiminde hep söz sahibi oldular.
Orduyu, bankacılık sektörünü, siyaseti ve diplomasiyi dışarıdan yönetmeye
başladılar. Ülkemiz kısa sürede milli ekonomisi zayıflatılmış, dışa
borçlandıkça büyüyen, büyüdükçe dış borcu artan dışa bağımlı bir ülke haline
gelmiştir.
Devletin kontrolü artık ele geçmiş sıra toplumu kontrol
altına almaya gelmişti! Bu amaçla 1965 yılından itibaren ikinci bir proje
olarak planlanan siyasal islam projesi uygulamaya kondu. Bu proje ile toplumun
en hassas olduğu konu olan inanç dünyasına sızma ve toplumun din eksenli
yönetimi amaçlanmıştır.
Toplum içende ağzı laf yapan hatipleri bulmakla işe
başladılar, buldukları hatiplere cemaatler kurdurdular; Cemaatlere her tür
maddi ve lojistik desteği esirgemediler. Kısa sürede proje tuttu ve cemaatler
çok sayıda mürit kazandı. Bu arada orduyu, bankacılık sektörünü, siyaseti ve
diplomasiyi kontrol altında tutmayı da ihmal etmediler zira bu yapılarla
oynayıp arasıra topluma ekonomik krizle ve orduyla ince ayar vermek
gerekiyordu!
DARBELER, MUHTIRALAR VE İNCE AYAR KALKIŞMALARI!...
Bu ince ayarlardan biri de 12 Mart 1971 askeri muhtırası
olmuştur.
Muhtıra sonrası sıra cemaat yapılarını siyasete entegre etmeye gelmişti ki tam o anda ülkeyi bu amaçla tekrar karıştırıp 12 Eylül 1980 askeri darbesini yaptırdılar.
Muhtıra sonrası sıra cemaat yapılarını siyasete entegre etmeye gelmişti ki tam o anda ülkeyi bu amaçla tekrar karıştırıp 12 Eylül 1980 askeri darbesini yaptırdılar.
Darbe sonrası kurulan hükümette cemaatler yerini aldı ve
devlet içinde kadrolaşma çalışmalarını başlattılar.
O tarihte bu tür çalışmalarda başarılı olup öne geçen Gülen cemaati batının dikkatini üzerinde toplamayı başardı. Cemaatler 1965 yılından itibaren hukuk fakülteleri, mülkiye, askeri okullar, polis okulları ve parti teşkilatlarına yıllarca eleman yerleştirdiler!. Yıllar sonra cemaate bağlı hakim, savcı, kaymakam, vali, emniyet müdürü, milletvekili, bakan ve işadamı sayısı hızla artmaya başladı. Diğer taraftan toplumun her katmanında cemaat mensubu olup ağzı laf yapan din tacirlerinin sayısıda hızla çoğaldı. Din solüsyonu toplumu bir arada tutan en önemli unsur haline geldi ve bu durum artık batının gözünde tamamıyla cemaat kontrolünde bir siyasete Türkiye'yi teslim etme zamanın geldiğinin de habercisi oldu!
O tarihte bu tür çalışmalarda başarılı olup öne geçen Gülen cemaati batının dikkatini üzerinde toplamayı başardı. Cemaatler 1965 yılından itibaren hukuk fakülteleri, mülkiye, askeri okullar, polis okulları ve parti teşkilatlarına yıllarca eleman yerleştirdiler!. Yıllar sonra cemaate bağlı hakim, savcı, kaymakam, vali, emniyet müdürü, milletvekili, bakan ve işadamı sayısı hızla artmaya başladı. Diğer taraftan toplumun her katmanında cemaat mensubu olup ağzı laf yapan din tacirlerinin sayısıda hızla çoğaldı. Din solüsyonu toplumu bir arada tutan en önemli unsur haline geldi ve bu durum artık batının gözünde tamamıyla cemaat kontrolünde bir siyasete Türkiye'yi teslim etme zamanın geldiğinin de habercisi oldu!
Batı bir kez daha düğmeye basarak ülkeyi karıştırdı ve din
eksenli Vatikan destekli Gülen cemaatinin kontrolünde Tayyip Erdoğan
komutasında Adalet ve Kalkınma Partisi'ni kurdurarak partiyi iktidara taşıdı.
AKP, maniple edilerek içi boşaltılan sağ partilerle sol partilerdeki cemaat
bağlantılı olanları da bünyesine katarak her şeye rağmen 2002 yılından günümüze
dek batının kontrolünde iktidar olmayı sürdürdü! Artık siyasal İslam prim yapmış, siyaset bağlantılı din
tacirleri türemiş ve toplumun her alanını kontrol altına almaya başlamıştı! İnanç işe yaradıkça din tacirleri oluk oluk para kazandılar,
kazandıkça tekrar dine ve siyasete yatırım yaptılar, bir süre sonra İslam dini
bazı kesimler için amaç değil araç haline gelmeye başladı, iktidar bağlantılı
istismar arttı, toplumda dindarlık bir statü ve gösteriş unsuru haline geldi.
Bu durum 2011 yılına kadar sürdü.
Her ne olduysa bir anda Gülen cemaatiyle Tayyip Erdoğan'ın
arası açıldı ve Türkiye 17-25 Aralık 2013 tarihli yolsuzluk olaylarıyla
çalkalandı. Hükümet bunun bir komplo olduğunu ve Gülen hareketinin başının
altından çıktığını öne sürdü, derhal Gülen hareketi paralel yapı ve terör
örgütü ilan edildi. PKK bağlantıları ortaya kondu ve devlet içindeki
uzantılarının üzerine gidilmeye başlandı.
Batının oyunu bozulmaya ve plan çökmeye başlamıştı! Devleti
sarmış olan cemaat terörünün başta askeriye olmak üzere tüm birimlerden tasfiye
edilmesi için düğmeye basılmıştı ki batı erken davranıp devlet içindeki
hainlerle hükümete darbe planladı! 15 Temmuz günü istihbaratın bu planı ortaya çıkarması oyunu
bozdu, maskesi düşen darbe güçleri ağır bir kalkışma ve saldırıya geçtiler
ancak polis teşkilatımız ve halkın sağ duyulu müdehalesiyle bozguna uğradılar.
Şu an yargı önünde hesap veriyorlar ancak sadece bilinenler. Bağlantılı olanlar
devlet kadrolarından açığa alınarak sorgulanıyorlar ancak yine sadece
bilinenler! Geçmişten günümüze tüm siyasi partilerin Atatürk sonrası
uyguladıkları yanlış ve sapkın politikaların acı neticelerini yıllarca yaşamış
bir neslin evlatları olarak son darbe teşebbüsünü de Allah'ın inayetiyle ucuz
atlattık.
Ancak batı ve işbirlikçi hainlerin arta kalanları bu
yenilginin ve kuyruk acısının peşini bırakmayacaklardır.
Teyakkuz halinde, son derece dikkatli ve meydanlara hakim olmak zorundayız!
Toplum içinde aldığımız duyum ve istihbari bilgileri en yakın emniyet birimine
bildirmeliyiz.
Ülkemiz son derece kritik ve tehlikeli bir tarihi süreçten
geçmektedir; Bu sağ duyu ve bilinçle bizler de Adalet Partisi olarak hükümete
katkı ve destek vermeyi sonuna kadar sürdüreceğiz.
Adalet Partisi olarak çözüm önerimiz, Sayın
Cumhurbaşkanımızın himayesinde tüm partileri içine alacak şekilde bir
"milli mutabakat hükümetinin" kurularak toplumun tamamını temsil eden
bir güç birliğinin oluşturulmasıdır.
Bu çalışma ülkemizi güçlendirmekle kalmayacak, Türkiye bölge
coğrafyasındaki istikrarın da teminatı haline gelecektir.
Allah yâr ve yardımcımız olsun..
Saygılarımla;
Prof. Dr. Vecdet Öz
Adalet Partisi (AP) Genel Başkanı
Prof. Dr. Vecdet Öz
Adalet Partisi (AP) Genel Başkanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder