DR. ESAT
KIRATLIOĞLU’NUN BASIN AÇIKLAMASI VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ HALKINA MESAJI:
“Bu konuda 62 yıllık politik geçmişi olan, uzun yıllar
Parlamentoda bulunan, Bakanlıklar, Genel Başkan Yardımcılıkları, Grup
Başkanvekilleri ve 13 yıl Avrupa Konseyi Parlamento üyeliği ve yüksek tahsilini
ile doktorasını Avrupa'da yapan birisi olarak düşüncelerimi sunacağım.
Cumhurbaşkanlığı
sisteminin içeriğine şöyle bir bakalım:
Cumhurbaşkanı ve TBMM aynı günde ve 5 yıl için seçiliyor.
Başbakanlık kalkıyor.
Cumhurbaşkanlığı yardımcıları ve bakanların tayinini
Cumhurbaşkanı yapıyor. Bunların milletvekili sıfatlığı yok ama milletvekili
dokunulmazlığı var.
Yüksek memurlar da
Cumhurbaşkanlığınca atanıyor.
KYK çıkartma yetkisi Cumhurbaşkanına veriliyor. Bakanlar hakkında Meclis’in denetim için vereceği gensoru ve sözlü soru kakkı kaldırılıyor. Bakan ancak milletvekilinin yazılı sorusuna cevap veriyor. Adeta bakanlarla milletvekillerinin ilişkisi kesiliyor.
Hükümeti tek başına yöneten Cumhurbaşkanı ve bakanlar
hakkında TBMM'nin tek denetim yetkisi var o da cumhurbaşkanı ve bakanlar
hakkında 301 imza ile soruşturma isteyebiliyor, 360 oyla soruşturmaya karar
veriyor, 400 oyla Yüce Divana gönderiyor. (Meclis 600 üyeli) Ayrıca Cumhurbaşkanının Meclis’i fesih yetkisi var.
Cumhurbaşkanı isterse Yüce Divanı engellemek için 301 imza verildiğinde
Meclis’i fesheder, kendisi de Meclis’te seçime gider.
Aslında Yüce Divan da Cumhurbaşkanının emrindedir Yüce Divan
görevini de yapacak olan Anayasa Mahkemesi'nin 15 üyesinin 12’sini
cumhurbaşkanı doğrudan seçiyor (eskisi gibi), 3 üyeyi Meclis basit çoğunlukla
seçiyor.
Cumhurbaşkanı aynı zamanda Parti Genel Başkanıdır.
Meclis’teki bu seçim de onun kontrolü altındadır. Dolayısıyla Yüce Divana
gitmek için 400 imza bulmak da imkânsızdır.
Bu şartlar altında Cumhurbaşkanı ve Hükümet, TBMM'nin
denetimi dışındadır. Cumhurbaşkanı sorumsuzdur. Bu durumda TBMM'nin tek yetkisi
kalıyor, kanunu yapmak.
Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçim aynı gün olduğu için;
kazanan Partili Cumhurbaşkanının partisi de Meclis’te çoğunlukla olacaktır.
Cumhurbaşkanı KHK’larla ülkeyi yönetecek ve Meclis’te kanun
çıkararak bu kararnameleri kaldırmak zorlaşacaktır ve Cumhurbaşkanının OHAL’de
çıkaracağı KHK’yı kanun çıkararak kaldıramayacaktır.
Bir Cumhurbaşkanı ikinci defa seçildikten sonra, döneminin
bitmesine 1 ay kala isterse Meclis’i fesheder. Bu durumda Anayasa O’na üçüncü
defa seçilme hakkı tanıyor.
HSYK 22 üyeden 13 üyeye düşürülüyor. Bunlardan 6’sını
eskisi gibi Cumhurbaşkanı seçiyor, 7’sini de Cumhurbaşkanının Genel Başkanı
olduğu Parti'nin Meclis'teki çoğunluğu seçiyor. Dolayısıyla bu kurul da
Cumhurbaşkanının emrindedir.
HSYK Yargıtay üyelerini seçiyor ve tüm savcılar ve
hakimlerin amiri oluyor. Yargıtay Başsavcısı ve vekilini Cumhurbaşkanı atıyor.
90 üyeye indirilen Danıştay'ın 3’te 1’ini Cumhurbaşkanı, 4’te 3’ünü de
Cumhurbaşkanının kontrolündeki HSYK seçecek, böylece topyekun yargı da
Cumhurbaşkanının kontrolünde olacak.
Bütçeyi Meclis’e Cumhurbaşkanı getirecek. Meclis kabul
etmezse, Cumhurbaşkanı yeni bütçe kabul edilene kadar, bir önceki yılın
rakamlarını yeniden değerlendirme oranına göre artıracak ve uygulayacak, Meclis
devre dışı kalacak.
Türkiye 1960 ve 1980
Türkiye’si değil artık.
İhtilal koalisyonları
da olmaz artık. Halk sokağa ihtilal
desteklemek için değil, durdurmak için iniyor.
Türkiye’de en büyük şikâyet konusu olan iki başlılığı
önlemenin demokratik çözümü şudur: "Avrupa devletleri gibi parlamenter sistemdedir ve
halkoylamasıyla gelse dahi Cumhurbaşkanına yalnız temsil sıfatı vermektir. Başkanlık
sistemi, Cumhurbaşkanlığı sisteminin uymadığı ABD hariç, uygulanan tüm ülkeleri
diktatör yapmıştır. Bunun nesini deneyeceğiz. Bir Arap atasözü vardır der ki;
tecrübe edileni tekrar deneme, pişman olursun.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder