5 Haziran 2019 Çarşamba

SİNAN MEYDAN : FARKINDA MISINIZ ??? SEVR’İ UYGULUYORSUNUZ


SİNAN MEYDAN : FARKINDA MISINIZ ??? SEVR’İ UYGULUYORSUNUZ !!!.
Sinan Meydan 

Sevr Antlaşması 152-155 arası maddelere göre; 50 bin kişilik bir askeri birlik dışındaki tüm ordu terhis ediliyordu. 168. maddeye göre tüm askeri okullar kapatılıyordu. “Askere Alma” başlığını taşıyan 165. maddeye göre “zorunlu askerlik” kaldırılıyor ve askerlik süresi 12 aya indiriliyordu
Yeni askerlik kanununa göre bedelli askerlik süreklilik kazanacak; parası olanlar 30 bin TL vererek askerlik yapmayacak parası olmayanlar ise sadece 6 ay askerlik yapacak. Bu kanun kabul edildiğinde askerlik yapmakta olanlardan 6 aylık askerliğini tamamlamış olanlar üç ay içinde terhis edilecek. Böylece mevcut ordunun dörtte üçü terhis edilmiş olacak. Bugün dört bir yandan kuşatılmış Türkiye bir anda neredeyse “ordusuz” kalacak. İşte o zaman ciddi bir “beka” sorunumuz olacak!
Peki neler oluyor?
Türkiye'nin “Ordusuzlaştırılması” ne anlama geliyor?
Cevap “seçmeli ders” yapılan tarihte gizli!
İngiliz Lord Curzon
YENİ ASKERLİK KANUNUYLA ESKİYE DÖNÜŞ
Başkanlık sistemiyle (anayasa+meclis+saray düzeniyle) fiilen cumhuriyetten meşrutiyete dönen Türkiye bu yeni askerlik kanunuyla meşrutiyetin de gerisine Tanzimat'a dönüyor. Anlayacağınız nerede biteceği belli olmayan geri dönüş tüm hızıyla sürüyor.
Şöyle ki Osmanlı'da 1846'da “Bedel-i Şahsi” uygulamasına geçildi. Buna göre “kura” çıkıp 5 yıllık zorunlu askerlik yapmak istemeyenler bedel parası ödeyerek kendilerinin yerine bir başkasını askere gönderebilecekti. 1865'te “Bedel-i Şahsi” kaldırılıp “Bedel-i Nakdi”ye geçildi. Böylece zorunlu askerlik yapmak istemeyen Osmanlı zenginleri “bedel akçesi” ödeyerek askerlikten kurtuldu. Osmanlı'da askerlik fakir Anadolu delikanlılarının Türk çocuklarının işi haline geldi.
İkinci Meşrutiyet'ten sonra 1909'da çıkarılan askere alma kanunuyla askerlikten muaf olan İstanbul halkının ve Müslüman olmayanların da askerlik yapması zorunlu hale getirildi. Mart 1914'te çıkarılan askerlik kanununa göre ise 18 yaşını dolduran her erkek askerlik yapacaktı.
Cumhuriyet döneminde 1927'de 1111 Sayılı Askerlik Kanunu çıkarıldı. Bu kanuna göre askerlik “bir vatan görevi” kabul edildi. Bu kanun sadece -askerlik süreleri değiştirilerek- bugüne kadar geldi. Bu yeni askerlik kanunu ise sadece askerlik süresini değil cumhuriyetin askerlik sistemini tamamen değiştiriyor.
Bu yeni askerlik kanunu bir geriye dönüştür. Öyle ki Osmanlı'nın 1846 Askerlik Kanunnamesi'ne göre padişahın özel ferman çıkararak “askerlikten muaftır” dediği kişiler askerlik yapmıyordu. Yeni askerlik kanununun 45. maddesinde de aynen şöyle denilmektedir: “Cumhurbaşkanınca gerekli görülen sahalarda özel olarak görevlendirilen gönüllüler Cumhurbaşkanınca belirlenen şartlara uydukları takdirde askerlik hizmetinden muaf tutulur. ”
Yani 1846'da “padişaha” verilen yetkinin bir benzeri 173 yıl sonra 2019'da “cumhurbaşkanına” veriliyor.
ÖNCE ORDUYU BİTİRMEK İSTEDİLER
1. Dünya Savaşı'nda yenilen Osmanlı'ya 30 Ekim 1918'de imzalatılan Mondros Ateşkes Antlaşması aslında orduyu bitirme planıydı. Antlaşmaya göre Osmanlı ordusu dağıtılacaktı. Düzeni sağlamak için sınırlı sayıdaki geçici birlikler dışındaki tüm ordu silahlarıyla birlikte İtilaf devletlerine teslim olacaktı.
Padişah Vahdettin Mondros'tan hemen sonra 5 Kasım 1918'de “İngilizleri memnun etme politikası gereği” ordunun onda dokuzunun terhis edilerek erlerin memleketlerine gönderilmesine ilişkin kararnameyi hiç itiraz etmeden imzaladı. (Tarih Vesikaları Dergisi 3387 Harp Tarihi Vesikaları Dergisi S.29 Belge 745. )
Mondros'tan sonra İngilizler büyük bir hızla Türk ordularını dağıtıp ordu komutanlarını tutuklayıp silah ve cephaneye el koymaya başladılar.
O günlerde Konya'da Kolordu Komutanı Fahrettin Altay Paşa anılarında şöyle diyor: “Konya'ya bir İngiliz subayı gelip demiryolunun denetimini eline aldı bütün cephane ve silah depolarının kapısına kilit taktırdı. Silahların mekanizmalarını toplayıp bir sandığın içine doldurttu. Ve üzerine işgalin mührünü bastı. ”
YERLİ İŞBİRLİKÇİLERİN ORDU DÜŞMANLIĞI
VI. Mehmet Vahdettin
Padişah Vahdettin'in vazgeçemediği Sadrazam Damat Ferit İstanbul'daki İngiliz Yüksek Komiser Vekili Amiral Webb'e aralarında Ahmet İzzet Mustafa Kemal Kazım Karabekir ve Ali Fuat paşaların da bulunduğu gizli bir liste vererek “siyasi düşmanlarım” diye nitelediği bu kişilerin tutuklanarak Malta'ya sürgün edilmelerini istedi.
İngilizler Medine Müdafii Fahrettin Paşa'yı Irak Cephesi komutanlarından Ali İhsan Paşa'yı ve Kafkas Cephesi komutanlarından Yakup Şevki Paşa'yı tutuklayıp Malta'ya sürdü. Kafkasya'da başarılı işler yapan Nuri Paşa'yı Albay Mürsel Bey'i ve Albay Rıfat Bey'i hapsettiler. Kut Zaferi'nin kahraman komutanı Halil Paşa'yı da tutukladılar.

"Madde 168 Osmanlı askeri kuvvetleri gelecekte yalnız gönüllü askerlerden oluşacaktır. ”
Osmanlı Genelkurmayı'nda “İtilaf devletlerine güçlük çıkaracak” ne kadar gözü pek general varsa hepsi görevden alınıp tutuklandı.(Bugünde aynısı yapılmadı mı?)
Damat Ferit “Kuvayı Milliye'nin hakkından ben gelirim” diyen emekli Süleyman Şefik Paşa'yı Harbiye Nazırı yaptı. 14 Ağustos 1919'da Harbiye Nazırı olan Süleyman Şefik Paşa Vahdettin'in Kuvayı Milliye'yi ezmek için kurduğu Kuvayı İnzibatiye'nin başına geçmekle kalmadı Türk ordusunun kalburüstü birçok komutanını da görevden aldı.
Vahdettin'in Şeyhülislamı Mustafa Sabri ordunun tasfiye edildiği o günlerde üstelik İzmir'in işgalinden 15 gün sonra “Ordunun görevi oruç tutmaktır!” diye bir açıklama yaptı. Şeyhülislamın bu açıklamasından üç ay sonra 27 Ağustos 1919'da Alemdar Gazetesi'nde çıkan bir yazıda “Ordunun beş vakit namazda padişaha duadan gayrı bir şey bilmemesi lazımdır!” deniliyordu. İstanbul Müftüsü Dürrizade de 11 Nisan 1920'de yayınladığı fetvada “Millici paşaların öldürülmelerinin dinen caiz olduğunu” bildiriyordu.
Yerli işbirlikçilerin ordu düşmanlığı İngilizleri aratmıyordu.
Ordusuz Türkiye projesi: SEVR
Saray hükumetinin görevlendirdiği Osmanlı heyeti 10 Ağustos 1920'de Paris'te Sevr'i imzaladı. Atatürk'ün önderliğinde Milli Mücadele kazanıldı. Emperyalist paylaşım planı Sevr tarihin çöplüğüne atıldı. Lozan imzalandı. Ancak emperyalizmin Sevr hayali hiç bitmedi.
433 maddelik “idam fermanı” Sevr Anadolu'nun ortasına sıkıştırılmış ve iyice küçültülmüş Türkiye'nin aynı zamanda “ordusuz bir Türkiye” olmasını amaçlıyordu.

Sevr Antlaşması'nda Türk ordusunun asker subay silah sayısı hatta subay başına ve tabanca başına kurşun sayısı bile tek tek belirlenmişti.
İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon Sevr Antlaşması öncesinde 20 Mart 1920'de “Türklere askerliği yasaklayacaklarını” söylüyordu: “Türkler için askerlik mesleği tümüyle kapanmıştır. 
Lord Curzon

Kuşkusuz Türkler askerlik yapmak isterlerse başka bir yere gidebilirler. Fransız lejyonu onları kabul edecektir. Ancak İngiltere buna bile karşıdır. Çünkü Türkler öteki düşmanlarımızdan farklıdır başka bir yerde bile askerlik yapmaları iyi değildir. Türkiye'ye dönüp yeni bir askeri dönem başlatabilirler. ” (Doğan Avcıoğlu Milli Kurtuluş Tarihi C.1 İstanbul 1998 s. 106. )
Gerçekten de Sevr'in 152'den 208'e kadar tam 56 maddesi “Ordusuz Türkiye” projesine yönelikti.
Sevr'in 152-155 arası maddeleri Türk ordusunu dağıtırken silahlı güç olarak yalnızca üç küçük yapı bırakıyordu. 
Bunlar:
1. Padişahın güvenliğini sağlayacak 700 kişilik özel koruma birliği (hassa alayı) 
2. İçeride düzen ve güvenliği sağlayacak 35 bin kişilik jandarma birlikleri 
3. Jandarma birliklerini destekleyecek 15 bin kişiyi aşmayacak özel birlikler. Toplam 50 bin kişi civarındaki bu askeri birlik dışında kalan tüm ordu 6 ay içinde terhis edilecekti.
Sevr'in 168. maddesi; tüm askeri okulları kapatıyordu.
(Bugün okullar bir bahane ile kapatılmadı mı?)
Sadece izin verilen birlikler için 1 subay okulu ve her yersel bölgede 1'er küçük astsubay okulunun açılmasına izin veriyordu.
Sevr'in “Askere Alma” başlığını taşıyan 165. maddesi zorunlu askerliği kaldırıyor barış döneminde 36 ay olan askerlik süresini 12 aya indiriyordu.
Sevr Türkiye'nin kara deniz ve hava gücünü tamamen yok ediyor hava sahasını yabancılara açıyordu: 184. madde “Türkiye'de yapılmakta olan -denizaltılar da dâhil- bütün gemiler yok edilecektir” diyor; 
188. madde Deniz Kuvvetleri'ne alınacak subay ve erlerin sayı ve niteliğine Müttefiklerarası Deniz Kuvvetleri Denetleme Komisyonu'nun karar vereceğini söylüyor; 
191.madde “Türkiye'nin askeri kuvvetlerinde hiçbir kara deniz hava kuvveti bulunmayacaktır” diyor; 192. madde “işbu antlaşma yürürlüğe girişinden başlayarak iki ay içinde Türk kara ve deniz kuvvetlerinde kadrolu olan bütün havacı personel terhis edilecektir” diyor; 193. madde “Müttefik devletlerin uçakları Türkiye'nin tümünde; havadan transit geçiş ve iniş özgürlüğüne sahip olacaktır” diyordu.
Sevr'in 207. maddesi Türkiye'nin herhangi bir yabancı ülkeden askeri destek veya askeri eğitim almasını yasaklıyordu. Ayrıca Müttefik Devletlerin de kendi ordularına hiçbir Osmanlı uyruğunu almayacakları belirtiliyordu. Böylece Lord Curzon'un istediği gibi Türklere askerlik yasaklanmak isteniyordu.

Atatürk'ün önderliğinde Milli Mücadele kazanılıp Lozan imzalanmasaydı işte Sevr'in bu maddeleriyle “Ordusuz Türkiye” projesi hayata geçirilecekti.

SEVR'E UYGUN ADIMLAR
Benim gördüğüm şu: Önce NATO sonra FETÖ eliyle TSK zayıflatıldı. Son 15 yılda Sevr'in askeri maddeleri tek tek hayata geçirildi geçiriliyor.
Önce 2007'den itibaren TSK'ya yönelik Ergenekon Balyoz ve Askeri Casusluk gibi FETÖ kumpasları başladı. TSK sanık PKK tanık yapıldı. Bu süreçte ordunun “Kozmik Oda”sına bile girildi. Özellikle “MİLGEM” gibi projelerle güçlenen Deniz Kuvvetleri bitirilmek istendi?
15 Temmuz sonrası OHAL kararlarıyla Jandarma İçişleri Bakanlığı'na kuvvet komutanlıkları Milli Savunma Bakanlığı'na bağlandı. Sivillerin Jandarma Genel Komutanı olabilmesine olanak sağlandı. Genelkurmay Başkanı sivil dönemlerde ordu komutanı olmaktan çıkarıldı. Böylece Sevr'in 152. maddesinde istenildiği gibi ordunun adeta bir polis gücüne dönüştürülme yolu açıldı.

“Madde 168 Türkiye'de ancak izin verilen birlikler için subay ve astsubay yetiştirmek amacıyla kesinlikle zorunlu bulunan aşağıdaki okullar kalacaktır. Subay okulu… Her yersel bölge için birer küçük astsubay okulu. ”
15 Temmuz sonrasında OHAL kararlarıyla 1800'lerde kurulan askeri liseler Kara Harp Okulu Deniz Harp Okulu ve Harp Akademisi kapatıldı. Böylece Sevr'in 168. maddesinde istenildiği şekilde askeri okullar kapatılmış oldu. Sevr'in 168. maddesinde askeri okullar kapatıldıktan sonra 1 subay ve her yersel bölgede 1'er astsubay okulu açılması istenmişti. Bilindiği gibi! 15 Temmuz sonrasında Milli Savunma Üniversitesi açıldı.
Son olarak da yeni askerlik kanunuyla Atatürk'ün 1111 Sayılı Askerlik Kanunu değiştirilerek askerlik parası olan için bedelli parası olmayan için 6 aya indirildi. Böylece Sevr'in “Askere Alma” başlığını taşıyan 165. maddesinin istediği biçimde “zorunlu askerliğin kaldırılması” yolunda önemli bir adım atıldı.
Şimdi soruyorum; Türkiye üstelik dört bir yandan kuşatılmışken neden anayasadaki ifadesiyle “hak ve ödev” olan askerlik “hak ve ödev” olmaktan çıkarılmak isteniyor? Neden ordunun büyük bir bölümü terhis ediliyor? Askeri okullar niye kapatıldı?
İktidar son yıllarda yapılan askeri düzenlemelerle Sevr'e uygun adımlar atıldığını görmüyor mu?
 Kaynak:
[status draft]
[nogallery]
[geotag on]
[publicize off|twitter|facebook]
[category araştırma]
[tags GÜNDEM ANALİZİ, SİNAN MEYDAN, SEVR]
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
Prof.Dr.Sadık Rıdvan Karluk’un 29 Temmuz 2017 tarihinde LOZAN ANLAŞMASI TÜRK ULUSUNUN VE BAĞIMSIZLIĞININ YENİDEN DOĞUŞ BELGESİDİR, makalesinin son bölümünü buraya aktarmak istedik.
Lozan Anlaşması konusunda son sözü Mustafa Kemal Atatürk  söylemiştir: “Saygıdeğer Efendiler, Lozan Barış Anlaşması’nın içine aldığı esasları, diğer  barış teklifleriyle  daha çok karşılaştırmaya gerek olmadığı kanısındayım. Lozan Barış Anlaşması, Türk Ulus’una yüzyıllardan beri hazırlanmış  ve Sevr Anlaşması ile  tamamlandığı sanılmış  büyük bir suikastın yıkılışını anlatan bir belgedir.  Osmanlı tarihinde benzeri bulunmayan bir siyasal utku eseridir” (1927, Söylev, II, s. 76, 24 Temmuz 1933, Hakimiyet-i Milliye Gazetesi)
Birleşik Krallık açısından değerlendirmeyi ise İngiliz Sir Andrew Ryan  yapmıştır:: “Lozan’da onursuz bir barış imzaladık. Lozan, Birleşik Krallığın  şimdiye  kadar imzalamış olduğu anlaşmaların en uğursuzu, en mutsuzu, en kötüsüdür.”
Son söz: 
Lozan, Türkiye Cumhuriyetinin tapu senedir.

Prof. Dr. S Rıdvan Karluk
AKEV Üniversitesi


https://ssl.gstatic.com/ui/v1/icons/mail/images/cleardot.gif

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder