SİNAN MEYDAN :
FARKINDA MISINIZ ??? SEVR’İ UYGULUYORSUNUZ !!!.
Sinan Meydan |
Sevr
Antlaşması 152-155 arası maddelere göre; 50 bin kişilik bir askeri birlik
dışındaki tüm ordu terhis ediliyordu. 168. maddeye göre tüm askeri okullar
kapatılıyordu. “Askere Alma” başlığını taşıyan 165. maddeye göre “zorunlu
askerlik” kaldırılıyor ve askerlik süresi 12 aya indiriliyordu
Yeni
askerlik kanununa göre bedelli askerlik süreklilik kazanacak; parası olanlar 30
bin TL vererek askerlik yapmayacak parası olmayanlar ise sadece 6 ay askerlik
yapacak. Bu kanun kabul edildiğinde askerlik yapmakta olanlardan 6 aylık
askerliğini tamamlamış olanlar üç ay içinde terhis edilecek. Böylece mevcut
ordunun dörtte üçü terhis edilmiş olacak. Bugün dört bir yandan kuşatılmış
Türkiye bir anda neredeyse “ordusuz” kalacak. İşte o zaman ciddi bir “beka”
sorunumuz olacak!
Peki
neler oluyor?
Türkiye'nin
“Ordusuzlaştırılması” ne anlama geliyor?
Cevap
“seçmeli ders” yapılan tarihte gizli!
İngiliz
Lord Curzon
YENİ
ASKERLİK KANUNUYLA ESKİYE DÖNÜŞ
Başkanlık
sistemiyle (anayasa+meclis+saray düzeniyle) fiilen cumhuriyetten meşrutiyete
dönen Türkiye bu yeni askerlik kanunuyla meşrutiyetin de gerisine Tanzimat'a
dönüyor. Anlayacağınız nerede biteceği belli olmayan geri dönüş tüm hızıyla
sürüyor.
Şöyle
ki Osmanlı'da 1846'da “Bedel-i Şahsi” uygulamasına geçildi. Buna göre “kura”
çıkıp 5 yıllık zorunlu askerlik yapmak istemeyenler bedel parası ödeyerek
kendilerinin yerine bir başkasını askere gönderebilecekti. 1865'te “Bedel-i
Şahsi” kaldırılıp “Bedel-i Nakdi”ye geçildi. Böylece zorunlu askerlik yapmak
istemeyen Osmanlı zenginleri “bedel akçesi” ödeyerek askerlikten kurtuldu.
Osmanlı'da askerlik fakir Anadolu delikanlılarının Türk çocuklarının işi haline
geldi.
İkinci
Meşrutiyet'ten sonra 1909'da çıkarılan askere alma kanunuyla askerlikten muaf
olan İstanbul halkının ve Müslüman olmayanların da askerlik yapması zorunlu hale
getirildi. Mart 1914'te çıkarılan askerlik kanununa göre ise 18 yaşını dolduran
her erkek askerlik yapacaktı.
Cumhuriyet
döneminde 1927'de 1111 Sayılı Askerlik Kanunu çıkarıldı. Bu kanuna göre
askerlik “bir vatan görevi” kabul edildi. Bu kanun sadece -askerlik süreleri
değiştirilerek- bugüne kadar geldi. Bu yeni askerlik kanunu ise sadece askerlik
süresini değil cumhuriyetin askerlik sistemini tamamen değiştiriyor.
Bu
yeni askerlik kanunu bir geriye dönüştür. Öyle ki Osmanlı'nın 1846 Askerlik
Kanunnamesi'ne göre padişahın özel ferman çıkararak “askerlikten muaftır”
dediği kişiler askerlik yapmıyordu. Yeni askerlik kanununun 45. maddesinde de
aynen şöyle denilmektedir: “Cumhurbaşkanınca gerekli görülen sahalarda özel
olarak görevlendirilen gönüllüler Cumhurbaşkanınca belirlenen şartlara
uydukları takdirde askerlik hizmetinden muaf tutulur. ”
Yani
1846'da “padişaha” verilen yetkinin bir benzeri 173 yıl sonra 2019'da
“cumhurbaşkanına” veriliyor.
ÖNCE
ORDUYU BİTİRMEK İSTEDİLER
1.
Dünya Savaşı'nda yenilen Osmanlı'ya 30 Ekim 1918'de imzalatılan Mondros Ateşkes
Antlaşması aslında orduyu bitirme planıydı. Antlaşmaya göre Osmanlı ordusu
dağıtılacaktı. Düzeni sağlamak için sınırlı sayıdaki geçici birlikler dışındaki
tüm ordu silahlarıyla birlikte İtilaf devletlerine teslim olacaktı.
Padişah
Vahdettin Mondros'tan hemen sonra 5 Kasım 1918'de “İngilizleri memnun etme
politikası gereği” ordunun onda dokuzunun terhis edilerek erlerin
memleketlerine gönderilmesine ilişkin kararnameyi hiç itiraz etmeden imzaladı.
(Tarih Vesikaları Dergisi 3387 Harp Tarihi Vesikaları Dergisi S.29 Belge 745. )
Mondros'tan
sonra İngilizler büyük bir hızla Türk ordularını dağıtıp ordu komutanlarını
tutuklayıp silah ve cephaneye el koymaya başladılar.
O
günlerde Konya'da Kolordu Komutanı Fahrettin Altay Paşa anılarında şöyle diyor:
“Konya'ya bir İngiliz subayı gelip demiryolunun denetimini eline aldı bütün
cephane ve silah depolarının kapısına kilit taktırdı. Silahların
mekanizmalarını toplayıp bir sandığın içine doldurttu. Ve üzerine işgalin mührünü
bastı. ”
YERLİ
İŞBİRLİKÇİLERİN ORDU DÜŞMANLIĞI
VI. Mehmet Vahdettin |
Padişah
Vahdettin'in vazgeçemediği Sadrazam Damat Ferit İstanbul'daki İngiliz Yüksek
Komiser Vekili Amiral Webb'e aralarında Ahmet İzzet Mustafa Kemal Kazım
Karabekir ve Ali Fuat paşaların da bulunduğu gizli bir liste vererek “siyasi
düşmanlarım” diye nitelediği bu kişilerin tutuklanarak Malta'ya sürgün
edilmelerini istedi.
İngilizler
Medine Müdafii Fahrettin Paşa'yı Irak Cephesi komutanlarından Ali İhsan Paşa'yı
ve Kafkas Cephesi komutanlarından Yakup Şevki Paşa'yı tutuklayıp Malta'ya
sürdü. Kafkasya'da başarılı işler yapan Nuri Paşa'yı Albay Mürsel Bey'i ve
Albay Rıfat Bey'i hapsettiler. Kut Zaferi'nin kahraman komutanı Halil Paşa'yı
da tutukladılar.
"Madde
168 Osmanlı askeri kuvvetleri gelecekte yalnız gönüllü askerlerden oluşacaktır.
”
Osmanlı
Genelkurmayı'nda “İtilaf devletlerine güçlük çıkaracak” ne kadar gözü pek
general varsa hepsi görevden alınıp tutuklandı.(Bugünde aynısı yapılmadı mı?)
Damat
Ferit “Kuvayı Milliye'nin hakkından ben gelirim” diyen emekli Süleyman Şefik
Paşa'yı Harbiye Nazırı yaptı. 14 Ağustos 1919'da Harbiye Nazırı olan Süleyman
Şefik Paşa Vahdettin'in Kuvayı Milliye'yi ezmek için kurduğu Kuvayı
İnzibatiye'nin başına geçmekle kalmadı Türk ordusunun kalburüstü birçok
komutanını da görevden aldı.
Vahdettin'in
Şeyhülislamı Mustafa Sabri ordunun tasfiye edildiği o günlerde üstelik İzmir'in
işgalinden 15 gün sonra “Ordunun görevi oruç tutmaktır!” diye bir açıklama
yaptı.
Şeyhülislamın bu açıklamasından üç ay sonra 27 Ağustos 1919'da
Alemdar Gazetesi'nde çıkan bir yazıda “Ordunun beş vakit namazda
padişaha duadan gayrı bir şey bilmemesi lazımdır!” deniliyordu. İstanbul
Müftüsü Dürrizade de 11 Nisan 1920'de yayınladığı fetvada “Millici paşaların
öldürülmelerinin dinen caiz olduğunu” bildiriyordu.
Yerli
işbirlikçilerin ordu düşmanlığı İngilizleri aratmıyordu.
Ordusuz
Türkiye projesi: SEVR
Saray hükumetinin görevlendirdiği Osmanlı heyeti 10 Ağustos 1920'de Paris'te Sevr'i
imzaladı. Atatürk'ün önderliğinde Milli Mücadele kazanıldı. Emperyalist
paylaşım planı Sevr tarihin çöplüğüne atıldı. Lozan imzalandı. Ancak
emperyalizmin Sevr hayali hiç bitmedi.
433
maddelik “idam fermanı” Sevr Anadolu'nun ortasına sıkıştırılmış ve iyice
küçültülmüş Türkiye'nin aynı zamanda “ordusuz bir Türkiye” olmasını
amaçlıyordu.
Sevr
Antlaşması'nda Türk ordusunun asker subay silah sayısı hatta subay başına ve
tabanca başına kurşun sayısı bile tek tek belirlenmişti.
İngiltere
Dışişleri Bakanı Lord Curzon Sevr Antlaşması öncesinde 20 Mart 1920'de “Türklere
askerliği yasaklayacaklarını” söylüyordu: “Türkler için askerlik mesleği
tümüyle kapanmıştır.
Lord Curzon |
Kuşkusuz Türkler askerlik yapmak isterlerse başka bir yere
gidebilirler. Fransız lejyonu onları kabul edecektir. Ancak İngiltere buna bile
karşıdır. Çünkü Türkler öteki düşmanlarımızdan farklıdır başka bir yerde bile
askerlik yapmaları iyi değildir. Türkiye'ye dönüp yeni bir askeri dönem
başlatabilirler. ” (Doğan Avcıoğlu Milli Kurtuluş Tarihi C.1 İstanbul 1998 s.
106. )
Gerçekten
de Sevr'in 152'den 208'e kadar tam 56 maddesi “Ordusuz Türkiye” projesine
yönelikti.
Sevr'in
152-155 arası maddeleri Türk ordusunu dağıtırken silahlı güç olarak yalnızca üç
küçük yapı bırakıyordu.
Bunlar:
1. Padişahın güvenliğini sağlayacak 700 kişilik
özel koruma birliği (hassa alayı)
2. İçeride düzen ve güvenliği sağlayacak 35
bin kişilik jandarma birlikleri
3. Jandarma birliklerini destekleyecek 15 bin
kişiyi aşmayacak özel birlikler. Toplam 50 bin kişi civarındaki bu askeri
birlik dışında kalan tüm ordu 6 ay içinde terhis edilecekti.
Sevr'in
168. maddesi; tüm askeri okulları kapatıyordu.
(Bugün okullar bir bahane ile kapatılmadı mı?)
Sadece izin verilen birlikler
için 1 subay okulu ve her yersel bölgede 1'er küçük astsubay okulunun
açılmasına izin veriyordu.
Sevr'in
“Askere Alma” başlığını taşıyan 165. maddesi zorunlu askerliği kaldırıyor barış
döneminde 36 ay olan askerlik süresini 12 aya indiriyordu.
Sevr
Türkiye'nin kara deniz ve hava gücünü tamamen yok ediyor hava sahasını
yabancılara açıyordu: 184. madde “Türkiye'de yapılmakta olan -denizaltılar da
dâhil- bütün gemiler yok edilecektir” diyor;
188. madde Deniz Kuvvetleri'ne
alınacak subay ve erlerin sayı ve niteliğine Müttefiklerarası Deniz Kuvvetleri
Denetleme Komisyonu'nun karar vereceğini söylüyor;
191.madde “Türkiye'nin
askeri kuvvetlerinde hiçbir kara deniz hava kuvveti bulunmayacaktır” diyor;
192. madde “işbu antlaşma yürürlüğe girişinden başlayarak iki ay içinde Türk
kara ve deniz kuvvetlerinde kadrolu olan bütün havacı personel terhis
edilecektir” diyor; 193. madde “Müttefik devletlerin uçakları Türkiye'nin
tümünde; havadan transit geçiş ve iniş özgürlüğüne sahip olacaktır” diyordu.
Sevr'in
207. maddesi Türkiye'nin herhangi bir yabancı ülkeden askeri destek veya askeri
eğitim almasını yasaklıyordu. Ayrıca Müttefik Devletlerin de kendi ordularına
hiçbir Osmanlı uyruğunu almayacakları belirtiliyordu. Böylece Lord Curzon'un
istediği gibi Türklere askerlik yasaklanmak isteniyordu.
Atatürk'ün
önderliğinde Milli Mücadele kazanılıp Lozan imzalanmasaydı işte Sevr'in bu
maddeleriyle “Ordusuz Türkiye” projesi hayata geçirilecekti.
SEVR'E
UYGUN ADIMLAR
Benim
gördüğüm şu: Önce NATO sonra FETÖ eliyle TSK zayıflatıldı. Son 15 yılda Sevr'in
askeri maddeleri tek tek hayata geçirildi geçiriliyor.
Önce
2007'den itibaren TSK'ya yönelik Ergenekon Balyoz ve Askeri Casusluk gibi FETÖ
kumpasları başladı. TSK sanık PKK tanık yapıldı. Bu süreçte ordunun “Kozmik
Oda”sına bile girildi. Özellikle “MİLGEM” gibi projelerle güçlenen Deniz
Kuvvetleri bitirilmek istendi?
15
Temmuz sonrası OHAL kararlarıyla Jandarma İçişleri Bakanlığı'na kuvvet
komutanlıkları Milli Savunma Bakanlığı'na bağlandı. Sivillerin Jandarma Genel
Komutanı olabilmesine olanak sağlandı. Genelkurmay Başkanı sivil dönemlerde
ordu komutanı olmaktan çıkarıldı. Böylece Sevr'in 152. maddesinde istenildiği
gibi ordunun adeta bir polis gücüne dönüştürülme yolu açıldı.
“Madde
168 Türkiye'de ancak izin verilen birlikler için subay ve astsubay yetiştirmek
amacıyla kesinlikle zorunlu bulunan aşağıdaki okullar kalacaktır. Subay okulu…
Her yersel bölge için birer küçük astsubay okulu. ”
15
Temmuz sonrasında OHAL kararlarıyla 1800'lerde kurulan askeri liseler Kara Harp
Okulu Deniz Harp Okulu ve Harp Akademisi kapatıldı. Böylece Sevr'in 168.
maddesinde istenildiği şekilde askeri okullar kapatılmış oldu. Sevr'in 168.
maddesinde askeri okullar kapatıldıktan sonra 1 subay ve her yersel bölgede
1'er astsubay okulu açılması istenmişti. Bilindiği gibi! 15 Temmuz sonrasında
Milli Savunma Üniversitesi açıldı.
Son
olarak da yeni askerlik kanunuyla Atatürk'ün 1111 Sayılı Askerlik Kanunu
değiştirilerek askerlik parası olan için bedelli parası olmayan için 6 aya
indirildi. Böylece Sevr'in “Askere Alma” başlığını taşıyan 165. maddesinin
istediği biçimde “zorunlu askerliğin kaldırılması” yolunda önemli bir adım
atıldı.
Şimdi
soruyorum; Türkiye üstelik dört bir yandan kuşatılmışken neden anayasadaki
ifadesiyle “hak ve ödev” olan askerlik “hak ve ödev” olmaktan çıkarılmak
isteniyor? Neden ordunun büyük bir bölümü terhis ediliyor? Askeri okullar niye
kapatıldı?
İktidar
son yıllarda yapılan askeri düzenlemelerle Sevr'e uygun adımlar atıldığını
görmüyor mu?
Kaynak:
[status
draft]
[nogallery]
[geotag
on]
[publicize
off|twitter|facebook]
[category
araştırma]
[tags
GÜNDEM ANALİZİ, SİNAN MEYDAN, SEVR]
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
Prof.Dr.Sadık Rıdvan Karluk’un 29
Temmuz 2017 tarihinde LOZAN ANLAŞMASI TÜRK ULUSUNUN VE BAĞIMSIZLIĞININ YENİDEN
DOĞUŞ BELGESİDİR, makalesinin son bölümünü buraya aktarmak istedik.
Lozan
Anlaşması konusunda son sözü Mustafa Kemal Atatürk söylemiştir: “Saygıdeğer Efendiler,
Lozan Barış Anlaşması’nın içine aldığı esasları, diğer barış
teklifleriyle daha çok karşılaştırmaya gerek olmadığı kanısındayım. Lozan Barış
Anlaşması, Türk Ulus’una yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Anlaşması
ile tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın yıkılışını anlatan
bir belgedir. Osmanlı
tarihinde benzeri bulunmayan bir siyasal utku eseridir” (1927,
Söylev, II, s. 76, 24 Temmuz 1933, Hakimiyet-i Milliye Gazetesi)
Birleşik
Krallık açısından değerlendirmeyi ise İngiliz Sir Andrew Ryan yapmıştır:: “Lozan’da onursuz
bir barış imzaladık. Lozan, Birleşik Krallığın şimdiye kadar
imzalamış olduğu anlaşmaların en uğursuzu, en mutsuzu, en kötüsüdür.”
Son söz:
Lozan, Türkiye Cumhuriyetinin tapu senedir.
Prof. Dr. S Rıdvan Karluk
AKEV Üniversitesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder