26 Ağustos 2016 Cuma

KORKUNÇ GERÇEK! Güney Doğu halâ "paralel devletin" yani "fetö terör örgütünün" kanlı ve kalleş elinde mahsur. ANKARA'da bölgeyi temizleyecek güç ve irade yok mu?

SON DAKİKA HABERİ: 
ŞIRNAK CİZRE'DEKİ HAİNLERİN KALLEŞ SALDIRISINDAN ÜZÜCÜ HABERLER!..
(DHA/AA/İHA &  26 Ağustos 2016 - 07:41S // son Güncelleme: 26 Ağustos 2016 - 12:32)
Son dakika haberleri gelmeye devam ediyor. Bu sabah Şırnak'ın CİZRE ilçesinde İlçe Emniyet Müdürlüğü ve Çevik Kuvvet Şubesi binalarına terör örgütü PKK tarafından bomba yüklü hafriyat kamyonuyla intihar saldırısı düzenlendi. Hain saldırıda 11 polis şehit oldu, 78 kişi yaralandı. Yaralılardan 75'i polis, biri 7 aylık bir bebek. Bombalı saldırıda yaralanan 78 kişiden bazıları helikopterle çevre illerdeki hastanelere sevk edildi. Patlama ilçenin tamamında hissedilirken, kaçan teröristlerin yakalanması için bölgede geniş kapsamlı operasyon başlatıldı. Ayrıca Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Başbakanlığın yazısı ile Cizre'deki terör saldırısına ilişkin geçici yayın yasağı getirildiğini bildirdi.
SON DAKİKA: 
Şırnak'ın Cizre ilçesinde PKK'lı teröristlerce bomba yüklü kamyonla düzenlenen saldırıda, şehit polis sayısı 11'e çıktı. Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Grup Amirliğine yaklaşık 50 metre uzaklıktaki polis kontrol noktasına PKK'lı teröristlerce bomba yüklü kamyonla düzenlenen hain saldırıda, yaralanan polislerden 3'ü müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Saldırıda şehit düşen polislerin sayısı 11'e yükseldi.  Bombalı saldırıda yaralanan 78 kişiden bazıları da helikopterle çevre illerdeki hastanelere sevk edildi. Yaralıların bir bölümü ise Cizre Devlet Hastanesi'nde tedavi altına alındı.
VALİLİK AÇIKLAMA YAPTI: İNTİHAR SALDIRISI
Şırnak Valiliği, PKK’lı teröristlerin bomba yükledikleri hafriyat kamyonu ile düzenlediği saldırının intihar saldırısı olduğunu, 11 polisin şehit olduğunu, 75 polis, 3 sivil olmak üzere 78 kişinin yaralandığını açıkladı. Valilik açıklaması şöyle: "İlimiz Cizre ilçesinde bu sabah saat 06.45 civarında PKK Terör örgütünce Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Birim Amirliği’nin bulunduğu bina girişine patlayıcı yüklü hafriyat kamyonu ile intihar saldırısında bulunulmuş olup; hain saldırı sonucu 11 polis memurumuz şehit olmuştur. 3 sivil 75 polis memuru olmak üzere toplam 78 yaralımız mevcut olup bunlardan 4’ü ağır olmak üzere 5 yaralımız Diyarbakır Dicle Üniversitesi’ne, 4 yaralımız Mardin Devlet Hastanesi’ne sevk edilmiştir. 2 yaralımızın Cizre Devlet Hastanesi’nde tedavisi devam etmektedir. Diğer yaralılarımız birkaç saat gözetim altında kaldıktan sonra taburcu edilecektir. Konu ile ilgili çalışmalar titizlikle sürdürülmektedir. Şehit Polislerimize Allahtan rahmet yaralılarımıza acil şifalar diliyorum."
ALÇAK VE HAİN SALDIRI NASIL GERÇEKLEŞTİ?
Cizre’nin Konak Mahallesi’nde bulunan İlçe Emniyet Müdürlüğü ve Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü binalarının bulunduğu sokağa bu sabah saat 07.00 sıralarında bomba yüklü araçla gelen PKK’lı teröristlere polis noktasında müdahale edildi ve çatışma çıktı. Teröristler emniyet binalarına yaklaşık 50 metre uzaklıktaki polis kontrol noktasını aşamayınca bomba yüklü aracı burada infilak ettirdi. Kulakları sağır eden ve deprem etkisi yaratan patlamayla birlikte Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü binasının ön cephesi tamamen çökerken, yan tarafta polislerin kaldığı bölümler yıkıldı, malzeme deposu alev aldı. Olay yerine takviye polis ekipleri TOMA’lar ve itfaiye araçları sevk edildi. Yangına itfaiye ile birlikte TOMA’lar da su sıkarak müdahale etti.
YARALILARDAN BİRİ 7 AYLIK BEBEK
Patlamanın etkisiyle 7 aylık bir bebek de yaralandı. İsmi öğrenilemeyen 7 aylık bebek kaldırıldığı Cizre Devlet Hastanesi'nde tedavi altına alındı.
'TAŞERON CİNAYET ÖRGÜTLERİ'
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Şırnak'ın Cizre ilçesinde polis kontrol noktasına PKK'lı teröristlerce bomba yüklü araçla düzenlenen saldırıyla ilgili, "Birliğimize ve bütünlüğümüze kasteden gözü dönmüş taşeron cinayet örgütleri ve patronları şunu bilsinler:Türkiye'ye diz çöktüremeyeceksiniz" ifadelerini kullandı. Çavuşoğlu, twitter hesabından yaptığı açıklamada, Cizre'de şehit olanlara Allah'tan rahmet, yakınlarına ve Türk milletine başsağlığıyla sabır ve yaralananlara da acil şifalar diledi. Mevlüt Çavuşoğlu, "Birliğimize ve bütünlüğümüze kasteden gözü dönmüş taşeron cinayet örgütleri ve patronları şunu bilsinler: Türkiye'ye diz çöktüremeyeceksiniz." görüşünü paylaştı.
SAĞLIK BAKANLIĞI'NDAN ACİL ÇAĞRI
Sağlık Bakanlığı, saldırıdan hemen sonra yapılan açıklamada Şırnak-Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğü binasında meydana gelen patlamaya 12 ambulans, UMKE ve 2 helikopterle müdahale edildiğini, uçak ambulansın ise hazır bekletildiğini duyurdu. Bakanlıktan yapılan açıklamada, "Şırnak-Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğü binasında meydana gelene patlamaya 12 ambulans ve UMKE, 2 helikopterle müdahale edilmekte, uçak ambulans ise hazır bekletilmektedir" denildi. Açıklamada, "Şırnak’taki hastanelerimizin sağlık personeli acil göreve çağrılmış ve hastaneye intikal ettirilmişlerdir. Çevre illerdeki hastanelerimiz de teyakkuza geçirilmiştir" ifadesi kullanıldı.
YAYIN YASAĞI GELDİ
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Başbakanlığın yazısı ile Cizre'deki terör saldırısına ilişkin geçici yayın yasağı getirildiğini bildirdi. RTÜK'ten yapılan yazılı açıklamada, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un 7'nci maddesinde "Milli Güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde veya kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasının muhtemel olduğu durumlarda" geçici yayın yasağı getirilebileceğinin öngörüldüğü belirtildi. 
Bugün Cizre'de meydana gelen patlamanın da anılan hüküm çerçevesinde olduğu değerlendirildiğinden, söz konusu olayla ilgili Başbakanlığın yazısı ile geçici yayın yasağı getirilmesinin uygun görüldüğü ifade edilen açıklamada, medya hizmet sağlayıcılarının patlamaya ilişkin yapılacak yayınlarda 6112 sayılı Kanun'da ve diğer kanunlarda sayılan yayın ilkelerine uyması gerektiği bildirildi. Toplumda korku, panik ve kargaşa oluşturabilecek, terör örgütlerinin amaçlarına hizmet edebilecek yayınlardan kaçınılması gerektiğinin altı çizilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Bu çerçevede yayın yasağı, patlamaya ilişkin olarak, patlama anı, patlama sonrası olay yeri, kamu görevlilerinin olay yerinde yürüttükleri çalışmalar, varsa patlama sonucu yaralanan veya hayatını kaybeden kişilere ait görüntü, görsel öğe ve benzeri unsurlara ve bunlarla ilgili abartılı anlatımlara, olayın aydınlatılması, şüphelilerin yakalanması ve irtibatlarının deşifre edilmesinin engellenmemesi için, resmi makamlarca yapılan açıklamalar dışında olaya iştirak etme şüphesi bulunan kişilere, bu kişilerin bulundukları yerlere, kullandıkları araçlar ve benzeri diğer hususlara, yayınlarda kesinlikle yer verilmemesini içermektedir."

22 Ağustos 2016 Pazartesi

Hükümete rağmen gerçekleşen bir DOMUZ SALDIRISI ve..."9 AYLIK BEBEĞE TECAVÜZ EDİLİYOR VE KIYAMET KOPMUYORSA..." ENVER AYSEVER

9 AYLIK BEBEĞE "ALÇAKÇA, KANCIKÇA VE KALLEŞÇE" TECAVÜZ EDİLİYOR VE KIYAMET KOPMUYORSA!
ENVER AYSEVER
Memleketimize sığınmış, çaresiz insanları korumak namus borcu olmalıyken, alçaklığın en büyüğünü yaşıyor/yaşatıyoruz, kıyamet kopamıyor bir türlü! “Kandırıldık” diye sihirli bir sözcük tutturmuşuz, her türlü pisliği temizliyor. İtirafçılık, ispiyonculuk yaşam biçimine dönüşüyor. Bir bataklığın içinde kıvranıyoruz, farkında değiliz boğazımıza dolanan pisliğin! Kimse “elimden ne gelir” diyemez, bir bebeği koruyamayan insanların yaşadığı yere ülke/devlet, yönetenlere devlet adamı, göz yumanlara da halk denemez! Darbe oldu işte! Tüm değerlerimize, duygularımıza, insanlığımıza oldu darbe!
Ne inancın, ne milli birliğin, ne bölünmez bütünlüğün, ne bayrağın, ne ezanın, ne hukukun, ne ahlakın koruyamadığı bir yavrudan söz ediyoruz. Bir insan yavrusundan… Milliyetsiz, dinsiz, mezhepsiz, ülkesiz bir canlı… Birkaç kilometre uzakta anasının babasının yaşadığı topraklar vardı, muhtemelen doğduğu yer orası. Mecburen kalkıp göç ediyor insanlar. Evlerini, işlerini, sevdiklerini, dostlarını, tarihlerini, belleklerini geride bırakarak sığınıyorlar az öteye. Biliyoruz ki, doğanın çizili sınırları yoktur. Ama insan beyninin var. Öte yanda ev sahibiyken, bu yanda yabancı sayılan bir bebek!
Sanıyoruz ki; o kadarcık yavrunun duyguları ve belleği olmaz. Yanlış. Artık bilim, daha ana rahminden başladığını ortaya koydu duyguların oluşumunun. Kim bilir, henüz tek bir sözcük etmemiş o yavrucağın gözyaşları nasıl akıyor artık? Kim bilir, nasıl bir acıyla inledi minnacık bedeni? Kim bilir, ömrünün kalanında o alçak saldırı nasıl etkileyecek varlığını? Kim bilir, biz kaç günde, kaç saatte, kaç dakikada unutacağız, bir bebeğin bizim toprağımızda en aşağılık acıyı yaşadığını? Suçlu saymayacağız kendimizi değil mi? 
Hakikat bu değil işte…
IŞİD nereden, nasıl çıktı, dünyanın başına nasıl bela oldu, biliyoruz. İnsanlar yurtlarından göçe nasıl zorlandı, kim kurguladı, kim göz yumdu, biliyoruz. Aynı toprakta, Antep’te bir bebeğin ırzına geçenle, düğün salonunu kana bulayanların aynı yerden beslendiğini de biliyoruz. İşte bunca bilgiye karşın, hâlâ evimizde oturuyor, sadece hayıflanıyorsak, suça ortağız demektir!
Cunta kalkışması gecesi gördük, hepimizin yaşamı pamuk ipliğine bağlı. Bugün konforlu görünen hayatlarımız bir anda yerle bir olabilir! O gün; Antep’te düğünde halay çekenlerden biri biz olabilirdik. Tıpkı Ankara Garı’nda can verenler gibi… Bir gün yerimizi yurdumuzu terk etmez zorunda kalıp, bebeğimizin, el kadar yavrunun, uzak topraklarda ırzına geçilebileceğini de, biliyoruz yazık ki! Tüm bunları çocuklarımızı toprağa vererek öğrendik, iğrenç savaşlarda! Pis kumpaslarda zindanlarda bedel ödeyen insanlarımızla öğrendik tüm bunları ve şimdi karşımızda acının en koyusu var!
Şimdi biri çıkıp: “Her ülkede böyle sapıklar çıkabilir” diyebilir mesela hepimizi avutmak, içimize su serpmek için. Öyle değil arkadaş hakikat! Bizim siyasilerimiz IŞİD için “Bir grup öfkeli genç” dediği için başımıza geliyor bu felaketler. Ensar tecavüzcüleri; siyasetçiler, hukukçular tarafından korunduğu için bu iğrençliği yapmakta hak buluyor sapıklar! Bir trans kadının kaçırılıp, ırzına geçilmesine, yakılmasına, sadece “öteki” olduğu için kafa çevirmemizden, günlük sıradan vakalara indirgeniyor bu vahşet! Tecavüze uğrayanı koruyacağına, tecavüzcünün yanında olduğumuz için oluyor tüm bunlar…
“Allah topumuzun belasını versin” diyeceğim de, vermiş zaten. Bundan daha kötüsü ne ola ki dostlar? Bir bebeğe tecavüz ediliyor ve kıyamet kopmuyorsa, niçin yaşıyoruz ki? Bu apaçık, tüyler ürperten hakikati yazan gazeteci tehdit ediliyor da, bu iklimi yaratan haydutlara tek çıt çıkmıyorsa, bundan daha büyük felaket ne ola ki dostlar? Elleri kınalı bir gelinin tüm sevdikleriyle birlikte geleceği bombalanıyorsa ve biz hâlâ “mili birlik beraberlik” deyip, paramparça olan kalplerimizi duyamıyorsak; daha ne olmalı ki dostlar, ne olmalı?
Bizi ne saray, ne sultan, ne ordu, ne polis, ne o büyük güruh korumayacak. Ne zaman ki, bu olan bitende “benim de payım var” dersin, ne zaman ki, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” demekten vazgeçersin ve zaman ki şeyhlerin, imamların önünde diz çöküp medet ummak yerine vicdanını, haysiyetini, onurunu korumak için haykırırsın/ayağa kalkarsın, işte o gün ancak bu pislikten kurtulursun.
Tüm bunları yapsan da o dokuz aylık yavrunun hayaleti peşini bırakmayacak, bunu da iyi bilesin!
__._,_.___ [kaynak: Posted by, Tamer Olgun htamerolgun@gmail.com]

20 Ağustos 2016 Cumartesi

TAM BİR GAFLET, DALÂLET, İHANET, REHAVET VE HIYANET İÇİNDEKİ "ALLAHIN BELÂSI LÂNETLİ MUHALEFET" SAYESİNDE BAKIN MEMLEKETTE NELER OLMUŞ

BAKAN EFKAN ALA AÇIKLADI (İTİRAF ETTİ): 
'7000 İSTİHBARAT ELEMANININ 6500'Ü FETÖ'CÜYDÜ'
İçişleri Bakanı Efkan Ala, "Bizim şu anda emniyette daire başkanlığı seviyesinde bir istihbarat örgütümüz var. Bu İstihbarat Daire Başkanlığı'nda 17-25 Aralık'tan önce yaklaşık 7 bin çalışandan 6 bin 500'ü fetö mensubuydu. Buranın durumu yükseltilecek, belki daire başkanlığından başkanlık seviyesine, şimdi çalışıyoruz. Onların hepsi temizlendi, başka yerlere tayin edildi, gönderilenler oldu, çıkarılanlar oldu. Jandarmada bir istihbarat başkanlığımız var. Bu da yeniden yapılanacak" dedi. Ala, göreve geldiğinde 81 ilin 74'ünün emniyet müdürünün de FETÖ'cü olduğunu açıkladı.
İşte NTV yayında konuşan Ala’nın sözlerinden satır başları:
Elazığ’daki saldırı intihar saldırısı ve bir minibüsle düzenlendi. Diyarbakır’dan yola çıkıp köy yollarından gelmiş. Orada bir kameraya takılıyor. Ama bu plaka bildirilmiş plaka değil.
Yüzlercesi yakalanıyor ama yakalanamayan birisi de bu patlamayı yapıyor. Elazığ’da patlamanın olduğu yerdeki duvar son olaylardan sonra yükseltilmiş bir duvar ve bu olayda çok faydası görüldü.
Nusaybin’deki operasyonlarda fazla sayıda şehit gelince yapılan değerlendirmelerde yeni bir konsepte geçildi ve ondan sona hızlı bir biçimde netice alındı ve çok az sayıda şehit verildi.
Siz karar veriyorsunuz ama orada işlemi yapacak komuta kademesidir. Feto terör örgütü teröristlere yardım etti. Çok açık bir gerçektir bu. Van’da bir araç yanıyor ve o araç yanarken araç emniyetin aracı. Sapasağlam emniyet aracını o yanan aracın üzerine atan yine bu örgüte bağlı polislerdi.
6-7 Eylül olayları sırasında zırhlı polis aracından kadınların üzerine maytap atan polisleri belirledik ve görevden aldık. Biz şunu garanti etmeliyiz devlet olarak: Kim hainlik yaparsa devletin kurallarına aykırı hareket ederse onu soruşturur ve gereğini yaparız.
İSTİHBARAT YENİDEN NASIL YAPILANACAK
Bizim şu anda emniyette daire başkanlığı seviyesinde bir istihbarat örgütümüz var. Bu İstihbarat Daire Başkanlığı'nda 17-25 Aralık'tan önce yaklaşık 7 bin çalışandan 6 bin 500'ü FETÖ mensubuydu. Onların hepsi temizlendi, başka yerlere tayin edildi, gönderilenler oldu, çıkarılanlar oldu. Buranın durumu yükseltilecek, belki daire başkanlığından başkanlık seviyesine, şimdi çalışıyoruz. Jandarmadaki istihbarat başkanlığımız da yeniden yapılanacak, içerideki kişilerin performansı değerlendirilecek, bu yapılara ait olanlara izin verilmeyecek ve onlar değiştiriliyor. İçişleri Bakanlığındaki istihbarat birimlerinin hepsinin hem yapısı hem teşkilat şeması hem de fonksiyonları yeniden ele alınıyor. Burada çeşitli alternatifleri hem Cumhurbaşkanımıza hem de Başbakanımıza sunacağız. Hükümetle alacağımız kararlarla da sonuca ulaşacağız
İstihbarat teşkilatlarının yapısı ve fonksiyonları yeniden ele alınıyor. MİT’in hem yağısı hem fonksiyonu eksiği fazlası hepsi ele alınıyor. Bir de aldığı istihbaratı çok daha iyi değerlendirecek olan bir kurumsal yapının ihtiyacı görülüyor. Bu da yapılacak. Devletin istihbarat örgütlerinin aldığı istihbaratı değerlendirip oluşacak politikaların oluşmasına katkıda bulunacak değerlendirecek bir kurum bir koordinasyon birimi oluşacaktır.
Daha çok istihbarat örgütlerinin birden çok ayrı ayrı ve güçlü olmalarında yarar var.
“MİT DIŞ, EMNİYET VE JANDARMA İSE İÇ İSTİHBARATA BAKACAK”
MİT ağırlıklı olarak dış istihbarata bakacak. Ancak iç istihbarata ne kadar görevli olacak ona bakıyoruz. Jandarma ve emniyet istihbarat da iç istihbarata bakacak. Ancak farklı kararlar da alabiliriz. Şu anda MİT koordine ediyor istihbaratı. Yeni bir koordine birimi oluşturursak o kurum tüm istihbarat teşkilatlarından aldığı bilgileri koordine edecek.
EMNİYETTE HALA BU ÖRGÜTE AİT POLİS VAR MI?
Şimdi kripto olarak gizlenmiş 50 kişi 60 kişi belki oluyor. Buna dünya üzerinde söylenebilecek en son kelime cemaattir. Daha da olur var yani tespit edilen. Açığa aldığımız sayısı da çok fazla. 81 il emniyet müdüründen 74’ü bunlardandı 17-25 Aralık sonrasında geldiğimde. Daire başkanlarının yüzde 90’ı bunlardandı onları da aldık. Yasa çıkardık ve polis kolejlerini kapattık. Öğrencilerini dağıttık. 35 bin polisin birimlerini değiştirdik. Hatta bir kısmını çıkardıktan sonra emekli ettikten sonra dava açıp getri geldiler. Çünkü yargı da onlardandı, yeni düzenleme yaptık.
POLİSTE AĞIR SİLÂH OLACAK MI?
Şimdiden attık ve alıyoruz. Gücün dengelenmesi lazım. Ayrı ayrı silahları olmalıdır. Güçlerin sivil halka tehdit olmayacak şekilde kurgulanması lazım. Bu şekilde dizayn ettiğinizde ayrı ayrı güçlü silahlar bağlı birimleriniz olur.
“15 TEMMUZ’DA MİT’İN FÜZELERİ KULLANILDI”
Hem terörle mücadelede hem de bu tür işlerde bir saldırı olduğu ZAMAN, F 16’ları kaldırdılar ve milleti bombaladılar o zaman bile MİT’in elinde olan birkaç füze işimize yaradı TBMM’ye gönderildi ve atıldı.
“ADİL ÖKSÜZ’Ü İKİ BİRİM ARIYOR”
Adil Öksüz için emniyette ve jandarmada iki birim kuruldu. Bir şey diyemeyiz şu anda arıyoruz.
ÖZEL HAREKÂT POLİSİ ALIMINDA KPSS ŞARTI NEDEN KALDIRILDI
Şu anda 10 bin polis için şu an itibariyle ilana çıkmışız. KPSS’de 60 ve üzeri olanlar müracaat ediyor. Ama özel harekata alacağımız adaylardan KPSS’yi kaldırdık. Bir de askerlik şatı arıyoruz. İlana çıkacağız daha çıkmadık. KPSS şartını kaldırdık. Neden? Geçtiğimiz nisan ayında biz özel harekat için 4 bin kişi ilana çıktık. KPSS şartı aradık 50 ve üzeri diye. 4 bin kişi için 7 bin kişi başvurdu. Elemelerden sonra elimizde kimse kalmıyor. Şimdi 10 bin kişi için ilana çıkıyoruz isteriz ki 100 bin kişi başvursun. Biz 15 Temmuz gecesi Ankara’ya doğu ve güneydoğudan özel harekât polisi getirttik. Ankara’ya inemediğimiz için Nevşehir’den intikal ettirdik.

18 Ağustos 2016 Perşembe

Devlette otorite boşluğu, Hükümette atalet, zaaf ve görevi ihmal şüphesi!.. Elâzığ'da Hain Saldırı, güvenlik zaafı, istihbarat aczi ve bundan istifade devlete karşı kalkışma...

ELAZIĞ'DA HAİN SALDIRI, BÜYÜK PATLAMA, 
TAAMMÜDEN CİNAYET VE DEVLETE KARŞI KALKIŞMA
DHA |  18 Ağustos 2016 Perşembe
“Kesinlikle ve öncelikle hükümetin, muhtemelen AKP ile kamu kurum ve kuruluşlarının bünyesinde anarşi, terör ve tedhiş, eşkıya örgütü yandaşları; yardım, yataklık, yaltakçı ve istihbarat unsurları var. Bunlar, titizlikle tespit edilip, tıpkı FETÖ’cüler gibi, khk (Kanun Hükmünde Kararname)'ler ile acilen temizlenmedikçe “hükümetin hukuki meşruiyeti” kellem yekûn yok hükmünde demektir…” Zira, devletin var olduğu yerde anarşi, terör-tedhiş, kanunsuzluk ve haksızlık olmaz. Eğer oluyorsa, bu, hükümetin görevi ihmal, derin zaaf, aleni suiistimal, yasa dışı "anarşi, terör ve tedhiş unsuru eşkıyayı" himaye, akıl tutulması malûlu veya ruh hastası "kifayetsiz muhterislerin" ahmakça müsamahası yüzündendir!..  
Son dakika haberleri bu kez Elazığ'dan geldi. Elazığ Emniyet Müdürlüğü yakınlarından patlama meydana geldiği olay yerine çok sayıda ambulansa sevk edildiği duyuruldu. Elazığ Valiliği yetkilileri: "Saldırıda 3 kişi şehit oldu,170 yaralıdan 14'ünün durumu ağır" dedi. Bölgeden gelen son dakika haberlerini anında size ulaştıracağız....
Son dakika haberleri: ELAZIĞ Emniyet Müdürlüğü'ne bu sabah PKK'lı teröristler bomba yüklü araçla saldırı düzenledi,  3 şehit, 100'ün üzerinde de yaralı var. ELÂZIĞ Valisi Murat Zorluoğlu'un açıkalamasına göre; "Şehitlerimiz ilk belirlemelere göre emniyet mensubu.170 yaralıdan 14'ünün durumu ağır".
Malatya yolu üzerindeki, Sürsürü Mahallesi Çayda Çıra Kavşağı'nda bulunan Elazığ Emniyet Müdürlüğü'ne saldırı saat 09.20'de yapıldı. Teröristler bomba yüklü aracı kent merkezine 6 kilometre uzaklıkta bulunan 4 katlı Emniyet Müdürlüğü'nün hemen yanındaki otoparka giden yolda infilak ettirdi. Kulakları sağır eden patlamayla Emniyet Müdürlüğü binasının ön cephesi büyük hasar görüp ağaçlar köklerinden sökülürken yerde büyük bir çukur oluştu. Silah seslerinin duyulduğu bölgeye yaralılar için çok sayıda ambulans sevk edildi. 
Patlamanın meydana geldiği bölge güvenlik çemberine alınırken, saldırıyı gerçekleştiren teröristlerin yakalanması için operasyon başlatıldı. Sağlık Bakanlığınca, Elazığ'daki terör saldırısı  sonrasında yaralıların hastanelere kaldırılarak tedavi altına alındığı ve  herhangi bir kan ihtiyacının söz konusu olmadığı belirtildi. 
YOLDA GİDEN ARAÇLAR SAVRULDU, AĞAÇLAR KÖKÜNDEN SÖKÜLDÜ
Malatya yolu üzerindeki, Sürsürü Mahallesi Çayda Çıra Kavşağı'nda bulunan Elazığ Emniyet Müdürlüğü'ne saat 09.20 sıralarında bombalı araçla düzenlenen saldırıda 3 polis memuru şehit oldu, 14'ü ağır olmak üzere 146 kişi ise yaralandı. Patlama sonucu Elazığ Emniyet Müdürlüğü bahçe duvarının dışında yaklaşık 2 metre derinliğinde ve 5 metre çapında bir çukur oluştu. Patlamanın şiddetiyle bahçede bulunan Emniyete ait araçlar alev alarak yanmaya başladı. Patlamayla birlikte emniyet müdürlüğü binasının kapı, pencere ve duvarları yıkılırken, içeride de büyük çaplı tahribata yolaçtığı görüldü. Patlamanın yaşanmasının ardından olay yerine gelen onlarca ambulans, yaralıları kent merkezindeki kamu ve özel hastanelere kaldırarak tedavi altına alındı. Patlamanın etkisiyle Malatya karayolunda ve seyir halindeki onlarca araçlarda büyük tahribatlar oluşurken, orta refüjde dikili bulunan ağaçlar da kökünden söküldüğü gözlendi. Bölgede yanan araçlar söndürülürken polis, olay yerini güvenlik şeridiyle koruma altına aldı.  
VALİLİK AÇIKLADI: 3 ŞEHİT, 14’Ü AĞIR 170 YARALI
Elazığ Valiliği, Emniyet Müdürlüğü önünde meydana gelen patlama yazılı açıklama yaptı. Saldırıda 3 polisin şehit olduğu belirtilirken, 14’ü ağır 170 kişinin de yaralandığının belirtildiği Valilik açıklamasında şunlar yer aldı: "18 Ağustos 2016 tarihinde saat 09.15’te transit minibüs tipi bombalı bir araçla Elazığ İl Emniyet Müdürlüğümüze saldırı düzenlenmiştir. Bomba yüklü araç, Emniyet Müdürlüğünün çevre duvarının dışında patlatılmıştır. Saldırı neticesinde, 3 emniyet mensubu şehit olmuş, 14’ü ağır 170 kişi de yaralanmıştır. Yaralıların tedavileri ilimizdeki değişik hastanelerde devam etmektedir. Olayla ilgili soruşturma tüm yönleriyle sürdürülmektedir."
Yerel gazeteci: Herkes yere yuvarlandı
Görgü şahidi yerel gazeteci Erol Kara, "Çocuğumu kursa bıraktım iki yüz metre mesafedeyken Emniyet Müdürlüğü’ne patlama oldu. Çok büyük patlamaydı herkes yere yuvarlandı. Şu an emniyetin yanındayım binada çok büyük hasar var. Yaralı çok fazla, ambulanslar taşıyorlar. Yaşamını yitirenlerin de olduğunu sanıyorum" diye konuştu.
DHA muhabiri Şah İsmail Gezici, CNN Türk canlı yayınında "Patlama sesi şehrin birçok noktasından duyuldu. Siyah dumanların yükseldiğini gördük. Çok sayıda yaralı var. Bina harap olmuş durumda, deprem olmuş gibi. Ortalık savaş alanı gibi." dedi. Belediye Başkan Yardımcısı Mahmut Varol Habertük ekranlarında "Patlamaya bombalı araç neden oldu" dedi. Yerel muhabir Fırat Akgün, Malatya istikametinden gelen aracın Emniyet binası önünde infilâk ettiğini aktardı.
YAYIN YASAĞI GETİRİLDİ
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Başbakanlığın yazısıyla, Elazığ  Emniyet Müdürlüğüne PKK'lı teröristlerce bugün bomba yüklü araçla düzenlenen  saldırıya ilişkin geçici yayın yasağı getirildiğini duyurdu.
TOKMAK (RAHMİ TURAN): “Üst akıl”
Hainler yine kan ve dehşet saçtı.
Elazığ, Van ve Bitlis'teki kalleş, ahlâksız, rezil saldırılarda, 4'ü polis, 5'i asker, 2'si sivil ve biri korucu olmak üzere 12 kişi şehit oldu, 85'i polis 200'den fazla yaralı var.
Elazığ'da, 8 ton patlayıcı yüklü minibüsün infilak ettiği yerde yaklaşık 10 metre çapında, 5 metre derinliğinde çukur oluşması, bir kilometre uzaklığa kadar binaların duvarlarının çatlaması, terörün dehşetini gösteriyor.
Terör olaylarının birdenbire alevlenmesi, 15 Temmuz'daki darbe girişiminin uzantısı gibi görünüyor.
“Biri FETÖ, diğeri PKK… Nasıl olur bu?” diyeceksiniz.
Strateji uzmanlarına göre FETÖ'yü de, PKK'yı da aynı “ÜST AKIL” yönetiyor. Hedefi de Türkiye'yi hizaya getirmek!
Kim bu ÜST AKIL? Uzmanlar isim vermiyor ama CIA örgütünü (Amerika Merkezi İstihbarat Teşkilatı'nı) işaret ediyorlar.
Dünyadaki tüm kötülüklerin yaklaşık yüzde 80'inde CIA parmağı olduğu belirtiliyor.
FETÖ, PKK, PYD… Aynı kaba pisleyen bu cani örgütleri yöneten “ÜST AKIL” iddiaları yabana atılacak gibi değil.
Amerika gibi dostun (!) olursa,
başın dertten kurtulmuyor!
Daha az göster

17 Ağustos 2016 Çarşamba

CUMHURBAŞKANLIĞI SARAYINDA: "MİT'TEN ÇARPICI FETÖ BRİFİNGİ"

MİT'TEN ÇARPICI FETÖ BRİFİNGİ
(17 Ağustos 2016 – Ajanslar)
MİT bilgi paylaştı: 'Suikast istihbaratı var 'Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında MİT’in sunumunda ilginç bilgiler paylaşıldığı ortaya çıktı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın da katıldığı toplantıda, FETÖ’ye yönelik yeni bilgiler paylaşıldı. Verilen bilgiye göre, FETÖ mensuplarının hükümet üyelerine karşı suikast olasılığı halen sürüyor, önlemler devam edecek. Siber saldırı konusunda bir girişim, geçen hafta püskürtüldü. Güneydoğu Bölgesinde terörle mücadelede görevli komutanların zaafiyetiyle ilgili çarpıcı örnekler paylaşıldı.
Edinilen bilgiye göre, önceki gün yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında, FETÖ ile mücadelede gelinen nokta ve elde edilen bilgilere ilişkin brinfig alındı. MİT başta olmak üzere ilgini bürokratların verdiği brifinglerde ilginç bilgiler paylaşıldı. 15 Temmuz darbe girişiminden önce Güneydoğu Bölgesinde görev yapan komutanların, verilen emirler ve paylaşılan istihbaratların gereğini yapmadığına ilişkin örnekler anlatıldı. Bu durum, FETÖ-PKK işbirliğinin önemli kanıtlarından biri olarak yorumlandı.
PKK’Yİ VURMADILAR İDDİASI
Buna göre, geçen bir yıl içerisinde, PKK’nın lider kadrosunun Kuzey Irak’ta toplantı yapacağı bildirilerek, toplantının yeri, saati ve katılanların isimleri bölge komutanlarıyla paylaşıldı. Buraya operasyon düzenlenmesi konusundaki istihbarat, ilgili komutanlara iletildi. Bölge komutanlarının hiçbir gerekçe göstermeden operasyon yapmadığı öğrenildi. Operasyon yapmayan komutanların tamamının, bugün FETÖ üyeliğinden tutuklu olduğu saptaması da yapıldı. İstihbaratın komutanlara ulaştırıldığına ilişkin resmi belgeler de Bakanlar Kurulu üyeleriyle paylaşıldı.
SEMİH TERZİ VE EKİBİ
Toplantıda, darbe girişimi sırasında özel kuvvetleri basmaya gelen Tuğgeneral Semih Terzi’nin Silopi’de görev yaptığı, ancak darbe günü bir çok üst düzey askerle birlikte, darbede görev almak için Ankara’ya geldiği de anlatıldı. Terzi ve diğer FETÖ’cü komutanların bulunduğu bölgelerde, PKK’ya yönelik bir çok operasyonun, talimatlara rağmen yapılmadığı, Hatay’ın Suriye sınırındaki birliklerin çekilmesinin de FETÖ’cü komutanların talimatıyla olduğu bilgisi paylaşıldı. Genelkurmay ve MİT’in sunumunda, bu ve buna benzer çok sayıda örneğin, terörle mücadelede FETÖ ile PKK’nın işbirliğini ortaya koyduğu analizi yapıldı. 
SUİKAST VE SİBER SALDIRI
Toplantıda, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bu gruptan gelen tehditlerin henüz ortadan kalkmadığı, önlemlerin devam edeceği bilgisi de paylaşıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere hükümet üyeleri, bazı siyasetçiler ve gazetecilere yönelik suikast istihbaratının bulunduğunu, önlemlerin devam edeceğini anlattığı öğrenildi. Devletin bazı kurumlarına siber saldırı tehditinin bulunduğu, bir girişimin de geçen hafta püskürtüldüğü anlatıldı.
MARDİN’DE HEDEF ŞAŞIRTTILAR
Toplantıda, Mardin’in Nusaybin ilçesinde yürütülen operasyonlarda, TSK’nın diğer yerlere oranla daha fazla şehit vermesinin de FETÖ’cü komutanlardan kaynaklandığı, bu operasyonların başındaki isimlerin tamamının şu anda tutuklu olduğu bildirildi. O dönem, dikkatlerin Mardin Valisi’ne yöneldiği ve bilinçli olarak suçlandığı, sorunun kaynağının vali değil, o bölgedeki FETÖ’cü komutanlar olduğunun saptandığı anlatıldı. Brifingde, “Vali dışarda ama kendisini suçlamaya çalışan tüm komutanlar FETÖ’den içerde” ifadesi kullanıldı.

16 Ağustos 2016 Salı

MHP'de flaş Meral Akşener kararı; AKŞENER: YANGINDAN MAL KAÇIRMAK!...

MHP'de flaş Meral Akşener kararı
MHP, Meral Akşener dahil 4 parti üyesinin, kesin ihraç talebiyle MHP disiplin kuruluna sevk edildiğini açıkladı. Akşener, karara 'Yangından mal kaçırmak' atasözüyle tepki gösterdi.
MHP tüzüğünün 11. maddesinin ihlali gerekçesiyle Meral Akşener, Ayhan Erel, AliSağır ve Mehmet Bilgiç'in, parti üyeliğinden kesin çıkarma cezasının uygulanması talebiyle tedbirli olarak Merkez Disiplin Kuruluna sevklerine karar verildi.       
MHP Genel Merkezi Basın Birimi’nden yapılan açıklamada, “Parti üyelik görev ve sorumluluklarını gösteren Milliyetçi Hareket Partisi Tüzüğünün 11. Maddesinin ihlali sebebiyle, her biri için ayrı ayrı tatbik olunmak üzere aynı sevk maddeleri ile Meral Akşener, Ayhan Erel, Ali Sağır ve Mehmet Bilgiç hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Tüzüğünün 'Kesin Çıkarma Gerektiren Haller' başlıklı 78. Maddesinin 4. Fıkrasının c-e-g-h-i bendleri ve parti tüzüğünün 81. Maddesinin kapsamı ve gereğince kesin çıkarma cezasını gerektiren hallerin varlığı karşısında parti üyeliğinden kesin çıkarma cezasının uygulanması talebiyle Milliyetçi Hareket Partisi Merkez Disiplin Kurulu’na tedbirli olarak sevklerine karar verilmiştir” denildi.
AKŞENER: YANGINDAN MAL KAÇIRMAK
Meral Akşener, ihraç talebine twitter'dan yanıt verdi. 
Akşener, disipline sevk edilmesini sosyal medya hesabından paylaştığı, "Güzel bir atalar sözümüz var: "Yangından mal kaçırmak" Tedbirli ihraç istemiyle disipline sevk edildiğimi öğrenince, hatırıma geldi" mesajıyla tepki gösterdi.

11 Ağustos 2016 Perşembe

ALİ COŞKUN, Hakkındaki yalan ve iftiraları şiddetle "RED, TENZİH ve TEKZİP" etti.

Ali COŞKUN
TOBB E. BAŞKANI
58 ve 59 HÜKÜMETLER SANAYİ VE TİCARET BAKANI
BASIN AÇIKLAMASI
5 Ağustos 2016 tarihinde CNN-TÜRK televizyonunda Didem Arslan Yılmaz'ın yönettiği Nurettin Veren ve Prof.Dr. Ahmet Keleş'in katıldığı “Türkiye'nin Gündemi” açık oturum programının gece yarısı devam eden yaklaşık 4.üncü saat sularında konuşmacı Nurettin Veren'in FETÖ örgütü olarak ortaya çıkmış olan Fetullah Gülen Cemaatinden ve siyasi gelişmelerden bahsederken benim de adım zikredilmiştir.
Tamamen yakıştırma olarak yaptığı açıklamada belirttiği şekilde benim bu cemaatle hiç bir bağım yoktur ve olmamıştır.
1992 yılında geçirmiş olduğum elim trafik kazasında eşimi ve kızım kaybetmemin ardından yüzlerce taziye ziyaretlerinin birinde adı geçen şahsın Zaman Gazetesi heyetiyle gelerek taziye ziyaretinde bulundukları ve acımı unutmamda yapacağım sadaka ve yardımların sabır gücümü artıracağı tarzında telkinler olmuştu.
İstanbul Maltepe'de annem – eşim ve kızım hayrına yaptırmak istediğim cami inşaatı o zaman ki bölgeden sorumlu Kartal Belediyesinin talebi red ederek merhum eşime ait arsayı yeşil saha ilan etmesi üzerine bana okul yaptırma teklifinde bulundular. Ancak bu konuda ki kararım Prof. Dr. Sabahattin Zaim, Prof. Dr. Ayhan Songar'ın ve bazı iş adamlarının lise ve üniversite kurmak amacı ile vakıf oluşturulacağı teklifleri üzerine arsayı sadece Allah rızası ve rahmete vesile olması amacıyla bağışladım başkaca maddi desteğim olmadı. Coşkun Kız Lisesi hayır sevenlerin destekleri ile yapıldı.
Ali COŞKUN
TOBB E. BAŞKANI
58 ve 59 HÜKÜMETLER SANAYİ VE TİCARET BAKANI
Sonra ki yıllarda, başka hayır sevenlerin yaptırdığı okullarda bu kez Coşkun Eğitim Kurumları adı altında toplandı.
Ben hayatım boyunca dini özünden yaşamaya çalıştım hiç bir dini örgüt ve cemaatle ilişki kurmadığım gibi Dini siyasetleştiren, Dini ticaretleştiren şahıs ve cemaatlerden daima uzak durmuşumdur.
Nurettin Veren yaptığı talihsiz konuşmasında acılı günlerimde iyi niyetle yapmış olduğum arsa bağışı ve okuldan bahsettikten sonra “Ali Coşkun cemaati benim vasıtamla tanıdı, Coşkun Kollejleri kuruldu sonra da cemaatle ilişkisi devam etti” iddiaları tamamen gerçek dışı, hedef saptırıcı yorumlardır.
Siyasi hayatım boyunca suçu ortaya çıkmamış diğer sivil toplum kurum ve kuruluşlarla olduğu gibi cemaatin özel toplantıları dışında Gazete, Televizyon, açık oturum, sohbet programlarına katılma, Hastane, Üniversite, Okul, ziyaret ve umuma açık toplantılar sebebiyle görevli bir kaç şahısla tanışmamız ve görüşmemiz olmuştur, bunun dışında cemaatle ve üyeleriyle ilişkim olmamıştır.
NURETTİN VEREN'İN TALİHSİZ AÇIKLAMALARININ ÇİRKİN TARAFI
Nurettin VEREN
Amansız iftira ve karalama kampanyaları ile
"acaba" ne yapmaya!.. Neye ve kimlere
hizmet etmeye çalışıyor?
 
Tahminen 20 yılı aşkın zamandır karşılaşmadığım Nurettin Veren'in talihsiz açıklamalarının çirkin tarafı:, Milli iradeye, Demokrasiye ve Cumhuriyetimize karşı bir avuç, cinnet geçirmiş çılgının vatan hainliğine sürüklenerek Peygamber Ocağı olarak bilinen Ordumuz içinde emir komuta zinciri dışında girişmiş oldukları darbe harekâtı sonrası Milletimizin Demokrasi ve Cumhuriyete sahip çıktığı, Milli İrade nöbeti tuttuğu, meydanları şanlı bayraklarımızla doldurduğu bir ortamda yapılabilmiş olmasıdır…
ŞİDDETLE KINIYORUM
Kaldı ki kutsal dinimizin arkasına gizlenerek halkımızın samimi inançlarını istismarla Vatan hainliğine soyunduğu ortaya çıkan Nurettin Veren'in içinde bulunduğu bir örgütten bahsederken 24 yıl önce acılı günlerimde yapmış olduğum arsa bağışını, okul yapılışını çarpıtarak sarf ettiği sözleri benim cemaatle ilgimin devam ettiği şeklinde yorumlanabilecek şekilde ifade edilmiştir. Şiddetle kınıyorum.
Birlik Vakfı, İş Dünyası Vakfı, Aydınlar Ocağı gibi sivil toplum kuruluşlarında kurucu ve yönetici, İstanbul Sanayi Odasında, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği başkanlık divanında, 58 ve 59 Hükümetlerde Sanayi ve Ticaret Bakanı olarak görev yaptım. Hayatım boyunca ülkemin menfaatlerini kişisel ve her türlü menfaatin üstünde tutarak Devletime, Milletime onurla hizmet etmiş bir kişi olarak Devletim ve Milletime karşı ters düşecek hiç bir menfaat grubu ve örgütle ilişkim olmamıştır. Hukuki haklarım saklı kalmak üzere Durumu kamuoyuna arz ederim.
[Ankara, 08.Ağustos.2016]

8 Ağustos 2016 Pazartesi

BİRLİKTE TÜRK MİLLETİYİZ HAREKETİ YÜRÜTME KURULU

15 TEMMUZ KALKIŞMASINA DAİR
BASIN AÇIKLAMASI
Ankara: (8 Ağustos 2016) 15 Temmuz 2016 gecesi millî egemenliğimize kasteden kanlı darbe girişimi, devletimizin meşru güçleri tarafından 3-4 saat gibi kısa bir sürede bastırıldı. Bu haince saldırıyı şiddetle kınıyor, şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Bütün devlet kurumları gibi Türk Silahlı Kuvvetlerine de sızan ve gördükleri geniş himayeyle güçlenip devleti ele geçirmeye cüret eden darbeciler, karşılarında yine Türk devletini ve Türk Milleti’ni buldu. Böylece Büyük Türk Milleti, Anadolu’da kesintisiz olarak sürdürdüğü bin yıllık egemenliğine, dost ve düşmanın önünde tekrar sahip çıktı.
Bu silahlı kalkışmanın bastırılmasında büyük payı olan başta Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma ve Güvenlik güçlerimiz olmak üzere; Siyasi Partileri, TV’den ilk defa Türk Milletine duyuran ve Ankara’ya ulaşan Başbakanı, vatandaşlarımızı meydanlara çağıran Cumhurbaşkanı ve medyayı yürekten kutluyoruz.
Hain darbeye karşı yükselen direniş bir defa daha göstermiştir ki, bu toprakların mayası ve yaşatıcı gücü Türk Milleti’nin egemenlik bilincidir.
Devletlerin bir defa kurulacağı gerçeğinden hareketle; bütün yurttaşlarda Türk egemenliğinin bölünmezliği ve ortağının olamayacağı şuur ve müşterek aklının güçlendirilmesi zorunludur. Bu amaçla eğitim ve öğretim başta olmak üzere, her türlü tedbir alınmalıdır. İlk adımda kurumlarımızdaki, Türk Milleti’nin birliğine, vatanımızın bütünlüğüne ve devletimizin bağımsızlığına olan inancın kökleştirilmesi gelir/gelmelidir. Bu değişmez milli hedefimizdir ve Türk Milleti kimliğinin üstünde veya eşitinde hiçbir egemenlik ve kimlik olamaz.
Bu gerçeklerin ışığında Büyük Türk Milletinin ve ilgililerin dikkatlerine; Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve O’nun en büyük teminatı olan Türk Silahlı Kuvvetlerini, kuruluş amaç ve esaslarına sadık kalarak güçlendirmek ve varlığımıza yönelen tehlikeleri önlemek için aşağıdaki tespit ve önerileri sunuyoruz:
1. Darbe girişiminin hedefi ve darbeyi önleyen temel güç Şanlı Ordumuzken, Türk Ordusunu darbeciymiş gibi gösteren tehlikeli tutumlar, büyük bir endişe kaynağı olmaktadır. Açıktır ki, ne Türk Devleti “darbeci”dir, ne de darbecilerin “devlet” ile bir ilgisi vardır. Kurumlarımız ise “darbeci” üretmemektedir. Darbecilerin ve hamilerinin kimler olduğu, bunların hangi çevrelerde üretilerek devlete nasıl sızdırıldığı da bilinmektedir.
2. OHAL kanunu, Cumhurbaşkanının ifadesi ile “sıfır kilometre devlet” yapılanmasının maymuncuğu olamaz. Bu yönde, Devletin yetkili organlarında incelenmeden alınan emrivaki şeklindeki kararlar, çok yanlış ve tehlikelidir; Millî - Üniter Devlet yapımızla bağdaşmaz, hiçbir meşruiyet kapsamına sığdırılamaz.
Bu bakımdan, darbe girişimi ileri sürülerek OHAL Kanunu ile devletin yeniden yapılanması Anayasaya aykırıdır. Eğer devlet organlarının yeniden yapılandırılmasına ihtiyaç varsa, bunun anayasaya uygun olarak ve TBMM zemininde muhalefetin de katılımıyla yapılması gerekir.
3. Devletimize sızan darbeci zihniyet ve darbecilerle mücadele sürerken; benzer taktiklerle devlet kurumlarında yuvalanan PKK, DHKPC, IŞİD gibi bölücü, yıkıcı ihanet örgütleriyle de çok yönlü, sürekli ve yaygın mücadele yapılmalıdır. Bu hain unsurlar başta TBMM olmak üzere, kamu kuruluşlarından temizlenmeli; bu arada masum kişilerin zarar görmemesi için azami titizlik gösterilmelidir.
4. Suriye ve Irak’ta savaş gittikçe şiddetlenmekte ve ülkemizi de içine alacak bir istikamette ilerlemektedir. Böyle bir ortamda, kalkışma girişimiyle zaten zor duruma düşen Türk Silahlı Kuvvetlerimizin yapısıyla oynayarak emir-komuta zincirini bozacak adımlar atmak, ordumuza, savaş ruhuna sahip fedakâr subaylar yetiştiren askerî liseleri kapatmak çok sakıncalıdır. Böylesine düzenlemeler, Türk Ordusunun iç siyasete alet edilmesinin önünü de açarak, bizi ikinci bir Balkan faciasına sürükleyebilecektir. Bunun için, yanlışta ısrardan vazgeçip, karşı karşıya olduğumuz yakın tehlikelere; özellikle Suriye, Irak, KKTC ve Ege Denizi’ndeki toprak bütünlüğümüz ve egemenliğimizi tehdit eden kuşatma ve tuzaklara karşı acil ve köklü tedbirler alınmalıdır.
5. Yüce Türk Milletini inanç alanında bölünmeye ve çatışmaya sürüklediği görülen tarikatçı, cemaatçi, mezhepçi ya da etnikçi yapılanmaların üzerinde hassasiyetle durulmalı; kişilerin iradelerine konulan vesayet kaldırılarak din, inanç ve ibadet hürriyeti tam olarak sağlanmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin laiklik ilkesine sahip çıkılmalı; din ve inançların siyasi, kişisel çıkar ve nüfuz sağlama amacıyla kullanılması mutlaka önlenmelidir.
6. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı yeniden ve süratle sağlanmalıdır. Hâkim teminatı garanti altına alınarak “adalet, mülkün temeli” yapılmalıdır.
7. Darbe girişiminden sonra ortaya çıkan milli birlik arzusunun hayata geçirilmesi için, aynı kaygıları taşıyan, siyasi partilerin bir araya gelmesi ile en az iki yıllık bir dönem için Milli Onarım Hükümeti kurulmalıdır.
Hayati derecede önemli gördüğümüz bu samimi uyarılarımızın dikkate alınacağını ümit ediyor, aksini düşünmek istemiyoruz!
YÜCE TÜRK MİLLETİNİN DİKKATLERİNE SUNARIZ.
BİRLİKTE TÜRK MİLLETİYİZ HAREKETİ
YÜRÜTME KURULU
(700 akademisyen, sivil ve askeri bürokrat ile fikir ve kanaat önderleri adına)

6 Ağustos 2016 Cumartesi

Adalet Partisi (AP) Genel Başkanı: Prof. Dr. Vecdet ÖZ, "Bir Darbenin Anatomisi ve Adalet Partisi'nin, Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarına Tavsiyesi"

ADALET PARTİSİ (AP) GENEL BAŞKANI , Prof. Dr. Vecdet ÖZ'ÜN TÜRK MİLLETİNE TAVSİYESİ:
"Bir Darbenin Anatomisi ve Adalet Partisi'nin Türk Milleti'ne Tavsiyesi"
Saygıdeğer Türk Halkı,
Müttefik güçleri, İstiklal Harbi neticesinde ele geçiremedikleri ülkemizi Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün hemen ardından başlattıkları planlı çalışmalarla 22 yıl sonra iç karışıklık çıkararak 27 Mayıs 1960 askeri darbesiyle dolaylı olarak kontrol altına almayı başarmışlardır.
Darbe sonrası ülke yönetiminde hep söz sahibi oldular. Orduyu, bankacılık sektörünü, siyaseti ve diplomasiyi dışarıdan yönetmeye başladılar. Ülkemiz kısa sürede milli ekonomisi zayıflatılmış, dışa borçlandıkça büyüyen, büyüdükçe dış borcu artan dışa bağımlı bir ülke haline gelmiştir.
Devletin kontrolü artık ele geçmiş sıra toplumu kontrol altına almaya gelmişti! Bu amaçla 1965 yılından itibaren ikinci bir proje olarak planlanan siyasal islam projesi uygulamaya kondu. Bu proje ile toplumun en hassas olduğu konu olan inanç dünyasına sızma ve toplumun din eksenli yönetimi amaçlanmıştır.
Toplum içende ağzı laf yapan hatipleri bulmakla işe başladılar
Toplum içende ağzı laf yapan hatipleri bulmakla işe başladılar, buldukları hatiplere cemaatler kurdurdular; Cemaatlere her tür maddi ve lojistik desteği esirgemediler. Kısa sürede proje tuttu ve cemaatler çok sayıda mürit kazandı. Bu arada orduyu, bankacılık sektörünü, siyaseti ve diplomasiyi kontrol altında tutmayı da ihmal etmediler zira bu yapılarla oynayıp arasıra topluma ekonomik krizle ve orduyla ince ayar vermek gerekiyordu!
DARBELER, MUHTIRALAR VE İNCE AYAR KALKIŞMALARI!...
Bu ince ayarlardan biri de 12 Mart 1971 askeri muhtırası olmuştur. 
Muhtıra sonrası sıra cemaat yapılarını siyasete entegre etmeye gelmişti ki tam o anda ülkeyi bu amaçla tekrar karıştırıp 12 Eylül 1980 askeri darbesini yaptırdılar.
Darbe sonrası kurulan hükümette cemaatler yerini aldı ve devlet içinde kadrolaşma çalışmalarını başlattılar.
O tarihte bu tür çalışmalarda başarılı olup öne geçen Gülen cemaati batının dikkatini üzerinde toplamayı başardı. Cemaatler 1965 yılından itibaren hukuk fakülteleri, mülkiye, askeri okullar, polis okulları ve parti teşkilatlarına yıllarca eleman yerleştirdiler!. Yıllar sonra cemaate bağlı hakim, savcı, kaymakam, vali, emniyet müdürü, milletvekili, bakan ve işadamı sayısı hızla artmaya başladı. Diğer taraftan toplumun her katmanında cemaat mensubu olup ağzı laf yapan din tacirlerinin sayısıda hızla çoğaldı. Din solüsyonu toplumu bir arada tutan en önemli unsur haline geldi ve bu durum artık batının gözünde tamamıyla cemaat kontrolünde bir siyasete Türkiye'yi teslim etme zamanın geldiğinin de habercisi oldu!
Batı bir kez daha düğmeye basarak ülkeyi karıştırdı ve din eksenli Vatikan destekli Gülen cemaatinin kontrolünde Tayyip Erdoğan komutasında Adalet ve Kalkınma Partisi'ni kurdurarak partiyi iktidara taşıdı. AKP, maniple edilerek içi boşaltılan sağ partilerle sol partilerdeki cemaat bağlantılı olanları da bünyesine katarak her şeye rağmen 2002 yılından günümüze dek batının kontrolünde iktidar olmayı sürdürdü! Artık siyasal İslam prim yapmış, siyaset bağlantılı din tacirleri türemiş ve toplumun her alanını kontrol altına almaya başlamıştı! İnanç işe yaradıkça din tacirleri oluk oluk para kazandılar, kazandıkça tekrar dine ve siyasete yatırım yaptılar, bir süre sonra İslam dini bazı kesimler için amaç değil araç haline gelmeye başladı, iktidar bağlantılı istismar arttı, toplumda dindarlık bir statü ve gösteriş unsuru haline geldi.
Bu durum 2011 yılına kadar sürdü.
Her ne olduysa bir anda Gülen cemaatiyle Tayyip Erdoğan'ın arası açıldı ve Türkiye 17-25 Aralık 2013 tarihli yolsuzluk olaylarıyla çalkalandı. Hükümet bunun bir komplo olduğunu ve Gülen hareketinin başının altından çıktığını öne sürdü, derhal Gülen hareketi paralel yapı ve terör örgütü ilan edildi. PKK bağlantıları ortaya kondu ve devlet içindeki uzantılarının üzerine gidilmeye başlandı.
Batının oyunu bozulmaya ve plan çökmeye başlamıştı! Devleti sarmış olan cemaat terörünün başta askeriye olmak üzere tüm birimlerden tasfiye edilmesi için düğmeye basılmıştı ki batı erken davranıp devlet içindeki hainlerle hükümete darbe planladı! 15 Temmuz günü istihbaratın bu planı ortaya çıkarması oyunu bozdu, maskesi düşen darbe güçleri ağır bir kalkışma ve saldırıya geçtiler ancak polis teşkilatımız ve halkın sağ duyulu müdehalesiyle bozguna uğradılar.
Şu an yargı önünde hesap veriyorlar ancak sadece bilinenler. Bağlantılı olanlar devlet kadrolarından açığa alınarak sorgulanıyorlar ancak yine sadece bilinenler! Geçmişten günümüze tüm siyasi partilerin Atatürk sonrası uyguladıkları yanlış ve sapkın politikaların acı neticelerini yıllarca yaşamış bir neslin evlatları olarak son darbe teşebbüsünü de Allah'ın inayetiyle ucuz atlattık.
Ancak batı ve işbirlikçi hainlerin arta kalanları bu yenilginin ve kuyruk acısının peşini bırakmayacaklardır. 
Teyakkuz halinde, son derece dikkatli ve meydanlara hakim olmak zorundayız! Toplum içinde aldığımız duyum ve istihbari bilgileri en yakın emniyet birimine bildirmeliyiz.
Ülkemiz son derece kritik ve tehlikeli bir tarihi süreçten geçmektedir; Bu sağ duyu ve bilinçle bizler de Adalet Partisi olarak hükümete katkı ve destek vermeyi sonuna kadar sürdüreceğiz.
Adalet Partisi olarak çözüm önerimiz, Sayın Cumhurbaşkanımızın himayesinde tüm partileri içine alacak şekilde bir "milli mutabakat hükümetinin" kurularak toplumun tamamını temsil eden bir güç birliğinin oluşturulmasıdır.
Bu çalışma ülkemizi güçlendirmekle kalmayacak, Türkiye bölge coğrafyasındaki istikrarın da teminatı haline gelecektir.
Allah yâr ve yardımcımız olsun..
Saygılarımla;
Prof. Dr. Vecdet Öz
Adalet Partisi (AP) Genel Başkanı