30 Kasım 2015 Pazartesi

MHP'DE "PARTİ İÇİ DEMOKRASİ, ADALET VE HUKUK" YANLILARI ATAKTA

M.Akşener: Her türlü sorumluluğu almaya hazırız
MHP'de Selim Kaptanoğlu, Sinan Oğan ve Koray Aydın'dan sonra eski İstanbul milletvekili Meral Akşener olağanüstü kurultay çağrısı yaptı
Akşener'in açıklamalarından satır başları şöyle;
* Bizi gizli ve kirli senaryoların bozulması için kararlıyız.
* Hiçbir Türk bitti demeden bitmez. Ne mutlu Türküm diyene.
* Kimse üst kurul delegelerimizibnn üstünde değildir.
"HİÇBİR SİYASETÇİ İLE GÖRÜŞMEDİM"
Buradan açıklıkla söylüyorum ne Sayın Bülent Arınç'la ne Sayın Abdullah Gül ile ya da diğer siyasetçilerle bir araya gelmedim, herhangi bir görüşme yapmadım. Bu iddiayı yalanlamam rağmen hala bunu bu şekildeymiş gibi lanse edenleri de şaşkınlıkla karşılıyorum.
MERAL AKŞENER ADAY OLACAK MI?
Ben ve arkadaşların ülkücü iradenin üzerimize yükleyeceği her türlü sorumluluğu almaya hazırız. 
Şu an itibariyle çok değerli arkadaşlarımız aday olacaklarını açıkladılar. Kendilerine başarılar diliyorum. Her ülküdaşımızın Genel Başkan adayı olmaya hakkı vardır. 
Olağanüstü kongre yapılırsa, seçimli kongreye geçilecek
Hukuki bir metin üzerinden imza toplayacağız.  İşbirliği için rekabet edeceğiz. 
" HİÇBİR KOLTUĞA ADAY OLMAYACAĞIM"
* Milletvekilliği için aday olmayacağım. MHP'de hiçbir koltuğa talip olmayacağım. Sade bir vatandaş olacak milliyetçi harekete destek vermeye devam edeceğim.
"NİÇİN OY ALAMADIK?"
* Yapılan araştırmalarda Ben milliyetçiyim diyen sayısı yüzde 80, Türk Milliyetçisiyim diyen yüzde 30 ve ben dindarım diyen sayısı da ortada. Biz bunun için çalışırsak çok farklı rakamlar elde etmek mümkün.
* Biz oy alamamışsak biz kalkıp milletimizi suçlayamayız. Biz niçin oy alamadık sorusunu kendi kendimize sormamız halinde seçmenimizin bize teveccühünün olacağına inanıyoruz.
* Ben istediğimi elde etmediğim halde hiçbir görev gayesinde olmayacağım. Bizim için tek yol var. başaracağız, başaracağız, MHP'de kimseyi ihbar etmeden, şikayetçi olmadan var olmuştur. Bizde kimse korkak yoktur. Ben bütün hayatım boyunca "Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın" diyen bir politikacıyım. Bizim için sokaktan çekilmiş tabirini kesinlikle reddetiyorum. MHP okumuş, yazmış, siyasi mantığı, bu ülke için hedefleri ve projeleri olan bir harekettir.
"SONUCUNA HEP BİRLİKTE KATLANALIM"
* Geçen Kurultay'da sayın Bahçeli'ye oy verdiler. Biz o üyelerin ferasetine inanıyoruz. Biz gelin Kurultay düzenleyelim ve eşit şekilde yarışalım. Sonucuna da hep birlikte katlanalım.
* Eğer MHP her seçimde daha fazla oy alsaydı o zaman bu toplantı yapılmayacaktı. Eğer sonuç bir başarısızlıkla genel başkan da o sorumluluğu üstlenmek zorundadır. Bu yarışı bir demokrasi şöleni içinde ortaya koyalım diye gönül isterdi.
TAHİR ELÇİ AÇIKLAMASI
Yakınlarına baş sağlığı diliyorum. Her türlü ölüm acıdır. Hiçbirimiz Türkiye'de bir yönetim içinde değiliz. Basında siz ne yazıyorsanız, hükümet ne diyorsa o hadiseler ışığında olaylara bakmalıyız. Bir korku iklimi artarak devam ediyor. Birbirimize karşı kullandığımız dilde saygı esas almamız gerekiyor. Bildiklerimiz basında söylenenlerden ibarettir.
(30 Kasım 2015 Pazartesi, Ulusal Ajans & Ulusal Haber)

28 Kasım 2015 Cumartesi

Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi öldürüldü. Çatışmada 1 polis memuru şehit oldu

TOPLUMSAL DÜŞÜNCE DERNEĞİ GENEL BAŞKANI AV. FETHİ BOLAYIR: 
“ŞEHİTLERİMİZ” HAKKINDA BASIN AÇIKLAMASI
YAZIKLAR OLSUN !...
“Açılım” denilen karanlık politikaların ürünü olarak hain PKK’nın palazlanması, insan ve silah gücü toplaması, kırsaldan şehir merkezlerine inmesi olmuştur. Bu oluş, ülkemize kan ve gözyaşı getirmiştir.
Lâik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bölünmez bütünlüğünü parçalamayı hedef seçmiş olan alçaklar, şerefsizler, namussuzlar, hainler, sonunda gaflet, dalalet ve hıyanet içinde olduklarını anlayacaklar ve bu anlamanın bedelini ağır ödeyeceklerdir.
Bu güzel vatanda Kürt-Türk, Alevi-Sünni, Laz-Çerkez laik ve demokratik Cumhuriyeti kanla, irfanla kurdu. Bu ulvi kuruluşu hiçbir hain güç parçalayamayacaktır. Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren karanlık güçler, Türkiye’yi Ortadoğu bataklığının içine çekemeyeceklerdir. Türk Ordusu’nu kumpaslarla hırpalayan, kozmik odasının altını üstüne getirenler amaçlarına ulaşamayacaklardır.
Bu aziz vatan için Mehmetçikler ve polislerimiz mertçe, yiğitçe, onurluca bir mücadele veriyorlar. Zaman zaman, aziz vatanın bölünmez bütünlüğü için şehit oluyorlar. Bu şahadet ay yıldızlı bayrağın yurdun her köşesinde göklerde dalgalanmasının güvencesi oluyor. Vatan dardaysa, mertçe savaşa giden, onurluca canını veren Mehmet’in ve polisimin yüreğimize düşen acısının siyasi hesaplara malzeme edilmesini istemiyoruz.
“Analar ağlamasın.” ninnisiyle halkı uyutarak bölücü örgütün ayrık otu gibi özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerimiz başta olmak üzere Anadolu’nun her tarafına yayılmasına fırsat veren siyasi anlayışlar, akan kanların sorumlularıdır.
Büyük vatan şairi Namık Kemal,
“Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yoğ imiş kurtaracak bahtı kara mağderini.” diyor.
Büyük devlet adamı Atatürk, Namık Kemal’e cevap veriyor:
“Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur elbet de kurtaracak bahtı kara mağderini.” diyor ve “Milli Mücadele Destanı”nı yazıyor.
Şimdi ülkemiz sanki Namık Kemal’in dediği noktaya gelmiş gibi. Haykıracak bir ses duymak istiyor Türk Milleti. Bu sese kulak tıkayanların Allah belasını versin. Dağlıca ve Iğdır’ da yüreğimize düşen ateşe sebep olanlara yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun.
Kamuoyuna saygılarımızla…

24 Kasım 2015 Salı

24 KASIM 2015 & ÖĞRETMENLER GÜNÜ'NÜZ KUTLU OLSUN!...

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ
Emekli Öğretmen
Cemal ÇALIŞKAN
            “Ak parti dönemiyle birlikte, eğitim-öğretimle, askerlik stratejilerinde bir saniye içinde birisi birinin kulağına bir şey fısıldıyor, kulaklarına fısıldananlarda kimsenin haberi olmadan bir araya geliyor, Meclise birisi öneri veriyor, diğerleri de bir robot gibi sorgulamadan ellerini kabule kaldırıp” evet diyorlar. İşte kanun. Bu gün okullarda yaşanan eğitim sorunu ve Suriye’de yaşanan askeri – siyasi başarısızlıkların her birisi kulaklara gizlice fısıldanan uğursuz ilhamlardan geliyor. Bunu inkâr edenler kimler? Belli oluyor, beşinci sınıf gazeteciler, beşinci sınıf fikir sahipleridir. Aldıkları para, işkâl ettikleri makamları ise, beş yıldız üstü yerler.
            Efendimiz “ İnsana iki vadi dolusu altını olsa, bir üçüncü vadi dolusu altın ister” buyurdu. Sınıf öğretmenliği yağan ve yapmayan değerli öğretmenlerimize şunu söyleyebilirim. Görev esnasında öğrencilerin, kendilerinde hayat boyu huzurlu olmak, bu huzurla yaşamak istiyorlarsa, varsın bazı öğretmenler öğrencilerden hediye kabul etmeye devam etsinler. Sen vicdanı huzurlu öğretmenim, sen 24 Kasımlarda öğrencilerden hediye kabulüne kabul etmek ve engel ol! Atatürk’ün direktifleriyle kurulan Milli Eğitim ne hale gelmiş? Her şey siyasetin seçtiği insanların kazanabileceği şekle sokulmuş, birinci sınıf eğitimci ve yönelteciler görevlerinden alınıyor, yerlerine beşinci sınıf yandaşlar yerleştiriliyorlar. 
            SINIFLARDA İLİM VE İRFAN- HÜR FİKİR YERİNE PATİ FİKRİ VE İNANCI GEÇMİŞ DURUMDADIR”
            Bu sene öğretmen gününü kutlarken öğretmenler öncelikle, meleklerin ve peygamberlerin- velilerin meslekleri yaptıkları bilincinde olmalıdır. Bütün ilahi dinler bu mesleği yüceltmişlerdir. Bedi zaman ”bu zamanın öğretmenleri, eski zamanın halka hizmet eden evliyaları gibidirler! İmkanım olsaydı her gün öğretmene 10 altın verirdim, der.
 Siyasiler için eğitimin kaliteli olup olmaması önemli değil, bu okullardan yetişenlerin kaçı kendilerine oy verecek kıvama getirilmesi önemlidir. Bu sebeple bakanlıklar arasında en fazla yazboz tahtası Milli Eğitim bakanlığıdır.
            Bu mesleği siyasiler sıradanlaştırmamaktır. Cumhuriyeti kuranlar, öğretmenliği en öne almışlardı. Atatürk ülkenin geleceğini hür fikirli öğretmenlerin yetiştirecekleri gençliğe emanet etmişti,  unutmayalım. Günümüz eğitimde Cumhuriyet ruhu unutturulmak istenmektedir.  Din ve Atatürk eğitimde iyi ve doğru anlatılmalı ve öğretilmelidir. Atatürk eğitim konusunda “Bir halkın yüzde sekseni cahildir. O halk için bu yüz karasıdır” demiş dinin öğretilmesi içinde devletin parasıyla “Buhari’yi ve Elmalı’ya tefsiri yazdırmış” basımını sağlamıştır.  eğitimi ve okulları en ücra köylere kadar götürmüştür.
            Bu mesleğin toplumda saygı görmesini sağlamak gerekir. Belediye otobüslerine Polisler bedava biniyorsa, öğretmenler bu haktan öncelikli hak sahibi olmalıdır. Öğretmenlik riskli meslekler haline gelmiştir.
            Bu gün öğretmenlerimize öğrencilerin hediye getirmesini idareciler yasak etmelidir. Öğretmenin biri bu gibi günlerin birinde, fakir öğrencilerin hediyesi olmadığı için okula gelmediğini öğrendiği için bu hediye işini sınıfında yasaklamıştır.  Ecdadımızın alimleri,  “çocuklarına özel ders vermesini isteyen devlet adamına, ilim ayağa gitmez, ilmin ayağına gidilir” cevabını vermiştir. Kuranda ”Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” “Allah’tan ancak gerçek ilim sahipleri korkar” buyrulmuştur. Peygamberimiz ”İlim beşikten mezara kadar, her kadın ve erkek üzerine farzdır.” “İlim öğrenmekte kaba bakılmaz; ilim müminin yitik malıdır; onu nerede bulursa oradan alır” buyurmuştur. Geldiğimiz nokta, bize uyarsa ilim, diğerleri batıl oldu. İlimde tekrarların rağbet edilmeye başladı. eğitim kalite haline nasıl getirebilire kafa yormalıdır. Peygamberimiz: “Ya öğretici ol, ya öğrenci, ya da bunlara yardım edenlerden ol. Sakın bunlara düşmanlık yapanlardan olma! Helak olursun.”  Buyurdu.
            Melekler ve peygamberler insanların ilk öğreticileridir. Önce Melekler peygamberleri eğitti, sonra onlarda insanları. 24 Kasımlarda öğretmenliğin manevi yönü öne çıkarılmalıdır. Lokman hekime sormuşlar: “Baban mı, annen mi daha büyük, yoksa öğretmenin mi?” Lokman Hekim: hocam diye cevap vermiştir. Çünkü annem babam beni yeryüzüne getirdiler; öğretmenim ise beni, gökyüzünde uçmayı öğretti” demiştir. 
            ***
Öğretmenler Günümüz Kutlu Olsun
Aytekin ERTUĞRUL
Her günümüzü öğretmenler günüdür. Neden böyledir. Çünkü gün geçmez ki bir öğretmenimizin bize öğrettiklerini kullanmadığımız bir gün olsun.
Öğretmenler günü nedir nereden gelmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu ile birlikte  her şey bilime göre yapılmaya başlanmıştır. Yüce dinimiz de buna dâhildir. Yüce yaratanın “OKU” emri ile Yüce peygamberimizin “ Bilim Çin’de bile olsa gidin alın” ve “ Beşikten mezara bilim okuyun” Hadis-iş şerifleri hayata geçirmiştir. O zaman da öğretmenler değer kazanmıştır. Öğretmen toplumun en önemli mesleği olmuştur. Bilim yolunda yürüyen Cumhuriyetimiz altın başarılar elde etmeye başlamıştır. Atatürk bu gelişmeleri memnuniyetle izlerken kendisine Millet mektepleri başöğretmenliği önerilmiştir. Ve Atatürk bu öneriyi sevinçle kabul etmiştir. Bu tarih 24 Kasım 1928 dir. Ancak bu tarihten sonra da böyle bir tarih süreci yaşandığı nerdeyse unutulmuş iken 12 Eylül müdahalesinin hükümeti 24 Kasım Atatürk’ün Millet mektepleri Başöğretmenliğini kabul buyurdukları 24 Kasım tarihini öğretmenler günü olarak kabul etmiştir. Ve bu tarihten itibaren de Türkiye’mizde 24 Kasım Öğretmenler günü olarak kutlanmaktadır. Böyle bir günün kabul ve ilan edilmesinde emeği geçmiş olan Öğretmen Tuğgeneral Osman Güngör Feyzoğlu’nun halen 86 yaşında aramızda yaşadığını da bir kadirşinaslık olarak yazmak isterim.(*)
Herkes öğretmen olamaz ama herkes bir veya birden fazla öğretmenin bir üründür. Öğretmenler iyi olursa ürünleri de iyi olur. Öğretmen iyi olmazsa ürünleri de iyi olmaz. Büyük Atatürk bu gerçeği şöyle ifade etmiştir.
“ Muallimler yeni nesil sizlerin eseri olacaktır”  Bu yeni nesil nedir. Atatürk direktiflerinde vardır.
“ Cumhuriyeti biz kurduk onu yaşatacak ve yükseltecek olan sizlerisiniz” dediği gençliktir.
14 Mayıs 1950 tarihinden itibaren Türk milletini bilimden uzaklaştırarak onu tam bağımsız alnı açık özgür bir millet olmaktan çıkararak haçlıların kölesi/kapıcısı durumuna indirgemek isteyen dâhili ve harici bedhahlar önce öğretmenlere saldırdılar.1946-50 arasında başlayan bu ihanet uygulaması 14 Mayıs 1950 den itibaren yüksele yüksele bu gün tavan yapmıştır.
Bu gün vardığımız noktada Yüce Yaratanın “ OKU” emri, “Beşikten mezara bilim okuyun” ve “Bilim Çin’de bile olsa gidin alın” hadis-i şerifleri  Atatürk’ümüzün” Hayatta en hakiki mürşit bilimdir” özdeyişi ile Hazreti Ali’nin” Bilim olmayan yolun sonu karanlıktır” özdeyişleri hepsi ama hepsi kenara itilmiştir. Neden bu böyle olmuştur. Düşman tarifi yapılmıştır. En öz en kısa düşman tarifi benim sevdiğim şu tanımdır. ” Düşman elindekini alan seni ilerletmeyendir” İnsan elinde ne vardır para mal mülk vs. Düşman bunları elimizden tek tek aldı. Benim Ata’mın gününde bir ABD doları 80 kuruş iken bu gün 2.900.000 TL dir. Emeğimiz alın terimiz para etmiyor. Elimizdeki üretim araçlarını Özelleştirme adı altında onlara altın tepsi ile verdik.  Sahip olduğumuz bilgiler artmasın diye eğitim 4+4+4 eğitim uygulaması ile orta çağ eğimine doğru süratle değişmektedir. Prof dr Muammer Aksoy “Devrimci Öğretmenin Kıyımı ve Mücadelesi” diye iki ciltlik kocaman kitap yazmıştır. İlk çilekeş öğretmenlerimizden Mahmut Makal  acı anılarını” Anımsı Acımsı” adı ile kitaplaştırmıştır. Andan Gündüz hocamızın Şekilsiz Ömer adı ile topladığı anılar daha şimdiden bir cilt doldurmuştur.
Eskiden evlerimizde anlatılanlar hep güzel öğretmen anıları idi bu gün ise her evde en az bir tane acı öğretmen anısı vardır. Bu neden böyledir. Harici bedhahların dâhil bedhahlarla işbirliği yaparak iktidara geldikleri tarih 14 Mayıs 1950 dr. O tarihte harici bedhahlar şüphesiz ki birçok tecavüz planladılar. O zaman yönetircilerimizin harici bedhahların ilerleme plan ve tecavüzlerini bozacak fikri hür irfanı hür vicdanı hür nesiller yerine her şeyin Allahtan geldiğini kabul eden her şeye kader diyen bir nesil ihtiyacı doğdu. İşte bu gün yaşadıklarımız DP nin başlattığı, Demirel’in, Özal’ın ve Tansu Çillerin Ecevit’in ve nihayet sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın başında bulundukları siyası partilerin, iktidarları Türkiye’nin gelecekteki ihtiyacı olan fikri hür irfanı hür ,vicdani hür nesiller yerine harici bedhahların ilerlemelerine itiraz etmeyen onu kader olarak benimseyen nesiller yetiştirdiler. Bu nesiller AKP de örgütlenerek iktidara getirildiler. Yetişen yeni!!!! nesil maalesef Milletimizin sofrasından yiyeceklerin alınması ve ceplerinden paralarının alınması demek olan açık bütçeleri anlamıyorlar ve Türk Milletinin yanında yer alarak Türk milletinin yaptığı mücadeleye katılmıyorlar. Dahili ve harici bedhahlar yaptıkları eğitimlerin kendilerine getiri sağladığını da görmüş oluyorlar.
Bana bir kelime öğretenin kölesi olurum diyen hazreti Ali’nin “ Bana bir kelime öğretenin kölesi olurum” sözü yere düşmüş” 14 Mayıs 1950 den sonra laik eğitim baltalanarak Türk milleti emperyalizme köle yapılmıştır. Hazreti Ali’nin sözü de “ Bana hiçbir şey öğretmeyenin kölesi olurum” şekline dönüşmüştür.  Türk milletine adeta 14 Mayıs 1950 den bu yana köleliğe evet denilmeye doğru sürüklenmektedir. Öğretmenini iyi yetiştirmeyen onu maddi ve manevi olarak desteklemeyen milletlerin gelecek nesillerini de iyi yetiştiremez. Dost acı söyler.
(*) Osman Güngör Feyzoğlu bildiğim kadarı iler TSK lerinin en son öğretmen generalidir. Hep düşünmüşümdür Askeri Liselerin ve Harp okullarının komutanları neden öğretmen General/Amiral değildir diye. Öznel düşüncem de ünlü öğretmen şairimiz Bekir Sıtkı Erdoğan’ın bilindiği gibi Dz. Öğretmen Albaydır. Neden terfi ettirilerek önce Deniz Lisesi sonra da Deniz Harp Okulu Komutanı olmamıştır diye. Bilindiği gibi kendisi 50. Yıl marşımızın  
Cumhuriyetimizin 50. Yıl Marşı
Müjdeler var yurdumun toprağına taşına,
Erdi Cumhuriyetim elli şeref yaşına,
Bu rüzgârla şahlanmış dalga dalga bayrağım,
Başka bir tuğ yaraşmaz Türk’ün özgür başına.
Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu,
Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu…
ve
Kara gözlüm, efkarlanma gül gayri!
İbibikler, öter ötmez ordayım.
Mektubunda diyorsun ki: 'Gel Gayri! '
Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım.

Ah çekerim resmine her bakışta!
Bir mahzunluk var o boyun büküşte.
Emin ol ki, her sigara yakışta,
Sanki, duman tüter tütmez ordayım...

Aramıza dağlar girmiş koskoca!
Meraklanma, gönlüm dağlardan yüce...
Bir gün değil, beş gün değil, her gece,
Yatağıma yatar yatmaz ordayım...

Bahar geldi; koyun, kuzu koklaştı,
İki aşık, senelerdir bekleşti...
Kara gözlüm, düğün dernek yaklaştı;
Vatan borcu biter bitmez ordayım!

20 Kasım 2015 Cuma

ANKARA'DA BAŞARILI BİR SANAT GALERİSİ: "GALERİ FINE ART"IN YENİ MEKÂNI

ANKARA'DA BAŞARILI BİR SANAT GALERİSİ
GALERİ FINE ART

Sanat ve Sanatçı’nın topluma öncü ve sesi olmasından yola çıkarak 2012 yılında Seramik Sanatçısı & Ressam Funda Tümer öncülüğünde FINE ART SANAT BİRLİĞİolarak international boyutta çalışmalarına başlamıştır.



2015 yılında Ressam ve Eğitmen Mehmet Atlı ile birlikte GALERİ FINE ART kuruluşu ileSanat Galerisi ve Sanat Atölyesi çalışmalarını da hızlandıran kuruluş profesyonel kadrosu ile tam bir SANAT hizmeti vermektedir.


Sanatçılar ve başta Koleksiyonerler olmak üzere Sanatseverler arasında bir köprü görevi üstlenmiştir.
Galeri Fine Art profesyonel kadrosu ile sanatçıların tanıtımından başlayan süreç ile eserlerinin koleksiyonerlere ulaşmasına kadar geçen süreçte tam ve titiz bir çalışma sergilemektedir. Sanat yolunda sanatçının izlemesi gereken tüm süreci profesyonel bir Piar ile gerçekleştiren Fine Art kurulduğu günden beri özellikle Genç ve Ortak Kuşak olmak üzere birçok sanatçının hak ettiği yere ulaşmasında ciddi bir emek sarf etmiştir.
İnternational boyutta, galeri kadrosu ve koleksiyonunda birçok önemli sanatçı bulunmaktadır.
2012 yılından beri Birlik olarak birçok başarılı Sanat Projesi, Sergi ve Sempozyumlara imza atan Fine Art artık galeri olarak kendi projeleri dışındaki her tür sanat organizasyonuna ( kişisel sergi, karma sergi, seminer vs. ) ev sahipliği yapmaya hazır bulunmaktadır.
125 m2 ve 3 kattan oluşan Galeri Fine Art bünyesinde 1 adet sergi salonu, 1 adet misafir odası, 1 adet Resim atölyesi ve showroom , 1 adet seramik-heykel atölyesi bulunmaktadır.
Atölye çalışmalarına da büyük önem veren Galeri Fine Art, tüm branş dersleriniAkademik düzeye yakın bir seviyede uygulama ve teorik olmak üzere hazırlamıştır.
Galeri Fine Art hedefi sanat dünyasında yaptığı başarılı çalışmalar ve izlediği yol ile international bir marka olmaktır. 

CHP'den "ANA MUHALEFET PARTİSİ" olur mu? İşte, olursa böyle olur!..


13 Kasım 2015 Cuma

AKİT TV'nin 10 Kasım Günü "ZULÜM 1938 DE SON BULDU" Yayınına suç duyusu

AKİT TV'nin 10 Kasım Günü "ZULÜM 1938 DE SON BULDU" Alt Yazılı Yayınına SUÇ DUYURUSU 
Ulusal Eğitim Derneği Isparta Şube Başkanı Mahmut Özyürek ve TEMAD Isparta Şube Başkanı O.Mümtaz Çapçı tarafından Isparta Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyusunda bulunuldu
***
CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
ISPARTA
ŞİKÂYETÇİ: Mahmut ÖZYÜREK
Ulusal Eğitim Derneği - Piri Mehmet Mah. Mimar Sinan cad. Uslu Ün Psj. Kat:2 No: 16-17 Isparta
ŞÜPHELİLER:         Akit TV. Yetkilileri
SUÇ:                           TC Anayasasının Giriş, Cumhuriyetin niteliklerini tanımlayan 2.    maddesi,  Anayasamızın “İnkılâp kanunlarının korunması” ile ilgili 174.maddesi ve 5816 sayılı kanun ihlali.
SUÇ TARİHİ:           10 KASIM 2015
AÇIKLAMALAR
Atatürk’ün yaşamını yitirmesinin 77. yılında Türkiye'nin ve Dünya’nın dört bir yanında anılırken, Akit TV isimli televizyon kanalında, ekrana "ZULÜM 1938'DE SON BULDU" başlığı yazılarak verilen haber içeriğinde şu ifadelere yer verilmiştir:
“Resmiyette öyle kabul edilen Türkiye Cumhuriyeti Kurucu Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’den bahsediyoruz elbette. İngilizlerin dahi yapamadığını yapmış ve de başarılı olmuştu nihayetinde. Bu konudaki başarısını takdir etmemek ne haddimize. Mesela bin yıllık tarihimiz onun marifetiyle bir gecede yok olup gitmişti. Anadolu’yu istila eden Moğol bile başaramazdı bunu. Öyle ya Müslüman kıyafetlerini ortadan kaldırmakta öyle Fransızların Maraş’ta yaptıkları gibi peçeye el uzatmakla olmazdı. Hem öyle olunca karşına bir Sütçü İmam dikiliveriyordu birden bire. Daha akıllıcası lazımdı. O da eksik olmasın Mustafa Kemal’in Kılık Kıyafet Kanunu’yla başarılıyordu. Öyle ya bunu Anadolu’yu işgal eden gâvur Fransız askeri bile başaramamıştı. (…) inananlara yapılan her zulüm O’nun adına O’nun kutsiyeti namına yapılacaktı. Ve şimdi bizler inanan insanların sözcüsü namında olan bizler, böylesi bir durumda ne diyelim ki, rahmetle anamıyoruz seni paşam! Anamıyoruz!”
Öncelikle, “Resmiyette öyle kabul edilen…” denilmek suretiyle Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti Kurucu Cumhurbaşkanı olduğu tarihsel ve vicdani gerçeğini yadsıyarak, bırakın kendi ülkesinin kurtuluşuna öncülüğü, tüm dünyanın sömürülen ülkelerinin “kurtuluş savaşlarına” öncülük eden Atatürk gerçeğini inkâra yönelecek kadar büyük bir hazımsızlıkla Atatürk’e karşı kin ve nefret içinde olduklarını daha haberin ilk cümlesinde göstermişlerdir.
Haberde, “İngilizlerin dahi yapamadığını yapmış (…) Mesela bin yıllık tarihimiz onun marifetiyle bir gecede yok olup gitmişti. Anadolu’yu istila eden Moğol bile başaramazdı bunu. (…)Öyle ya bunu Anadolu’yu işgal eden gâvur Fransız askeri bile başaramamıştı. (…) inananlara yapılan her zulüm O’nun adına O’nun kutsiyeti namına yapılacaktı.” Denilerek, Atatürk’ü bir vatan haini ve din düşmanı gibi göstermek suretiyle açıkça Atatürk'ün hatırasına hakaret edilmiştir.
Yine aynı haberde, “…inananlara yapılan her zulüm O’nun adına O’nun kutsiyeti namına yapılacaktı. Ve şimdi bizler inanan insanların sözcüsü namında olan bizler, böylesi bir durumda ne diyelim ki, rahmetle anamıyoruz seni paşam! Anamıyoruz!” denilmek suretiyle, dini duyguları kuvvetli insanların hamisi olduklarını açıkça deklare edip, bu insanların, Atatürkçü/laik insanlar aleyhine kin ve düşmanlığa, öç almayı gerektirecek şiddetli nefrete yönlendirilmek suretiyle “Halk kin ve düşmanlığa tahrik” edilmiştir.
Açıklanan bu nedenlerle, bahsi geçen Akit TV isimli televizyon kanalında bu eylemler ile:
1) Basın oluyla Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret edilerek, 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Yasa’nın 1/1, 2/1 maddesindeki “Basın  yoluyla Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret etmek” suçu işlenmiştir.
2) Halk kin ve düşmanlığa tahrik edilerek, 5237 sayılı TCY’nin 216/1. madde fıkrasındaki “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” etmek suçu işlenmiştir.
İSTEM:
Bu suçlar Cumhuriyet savcılıkları tarafından resen soruşturulması gereken suçlar olup; bu nedenle sorumlular hakkında yasal gereğinin yapılarak
1) Cezalandırılmaları için haklarında kamu davası açılması ile;
2) Kurtuluş Savaşı sırasında, düşman Yunan ordusu generali olarak görev yapan Trikopis’in bile Atatürk’ten bahsederken “…Bu büyük Komutana karşı içimde bir hayranlık duymaya başladım." Demiş olması gerçeği karşısında, asıl saygı duyması gerekenler olarak, kendi ülkesini ve halkını emperyalizmin işgalinden kurtaran büyük önder Atatürk’e hakaret eden sanıkların suç kastının yoğunluğu göz önünde bulundurularak, ceza adaletinin sağlanması bakımından, haklarında uygulanacak ceza belirlenirken, TCY 61. maddesi gereğince uygulama yapılırken alt sınırdan uzaklaşılarak uygulaması yapılması talep olunur   12.11.2015
Mahmut Özyürek

12 Kasım 2015 Perşembe

TOPLUMSAL ETİK DERNEĞİ 2015 YILI ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU

TOPLUMSAL ETİK DERNEĞİ 
"2015 YILI ÖDÜLLERİ" SAHİPLERİNİ BULDU
Toplumsal Etik Deneği Başkanı
AHMET AKGÜN
2015 Yılı Meslekte Etik Davranışları Teşvik Ödülleri; Yönetim Kurulu Adına Ahmet AKGÜN Başkanlığında Ankara merkezli olarak, kamu yararına hareket eden ve faaliyet gösteren "Toplumsal Etik Derneği'nin" 2015 Yılı "Meslekte Etik Davranışları Teşvik Ödülleri"nde Ödüle lâyık görülenler belirlendi ve ödülleri muhteşem bir törenle sahiplerine verildi  
Ödül'e Lâyık Görülenler ve Aldıkları Ödüller:
1- AHMET ACAR
ODTÜ Rektörü 
Onur Ödülü
2- ALİ COŞKUN 
Bilim, Sanayi ve Teknoloji (E) Bakanı
Onurlu Duruş Ödülü
3- PROF.DR. ÖMER ÖZKAN 

AKDENİZ Üniversitesi, Tıp Fakültesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi ABD. Öğretim Üyesi
Tıp Bilimi ve Tıp Sanatı Ödülü
4- ÖZGÜR ÖZEL 

Manisa Milletvekili 
İnsan Yaşamına Saygı Ödülü
5- FETHİ YAŞAR 

Yenimahalle Belediye Başkanı 
Yönetici Ödülü
6- HASAN BASRİ BOZKURT 

Hidromek A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı
İlkeli Sanayici Ödülü
TOPLUMSAL ETİK DERNEĞİ BAŞKANI AHMET AKGÜN'ÜN; 
TÖRENDE YAPTIĞI KONUŞMA METNİ
Sayın Katılımcılar, konuklar ve medyanın değerli temsilcileri;
Ödül törenimizi onurlandırdığınız için teşekkür ediyor ve hoş geldiniz diyorum.
Son 2 yılda; özellikle 2013 Haziran’ında başlayan gezi olayları, 2014 te Soma ve Ermenek maden kazaları, hızla artan kadın cinayetleri ve 8 Haziran 2015 ten beri artan terör nedeniyle bir çok can kaybımız olmuştur. Toplum olarak; etnik ve trafik terörü, bölgemizdeki iç savaşlar, aile cinayetleri, yolsuzluk vb. gibi olayların içinde yaşamaktayız. Mağdurlar büyük acılar çekerken, toplumumuzda yeterince empati yaratamıyor. Trafik terörüne yılda yaklaşık 3bin kişiyi kurban vermekteyiz. Trafikte yol verme yüzünden bile, cinayetler işlenmektedir. Toplum olarak hızlı bir bencillik ve çözülme yaşamaktayız. Yasalara ve kurallara uymamaktayız. Herkesin kendine göre kanunları ve anayasası vardır. Toplumun ruh sağlığı ve dengeleri bozuldu. Herkes; “Nereye gidiyoruz” endişesiyle günü karşılıyor. Ancak;
“KENDİMİZE YAPILMASINI İSTEMEDİĞİMİZ EYLEMİ;
BAŞKASINA YAPIYORUZ.”
Birçoğumuz, ahlakı anlamda bir başkasını yargılıyoruz. Ama başkasının bizi yargılamasını kabullenemiyoruz. Kendi yaptığımız eylemden dolayı “kendimizi yargılamayı” düşünmüyoruz. Hep kendimizin haklı olduğunu zannediyoruz. Onun içinde ülkemizde “hoşgörü ortamı”ve “hoşgörü kültürü” gelişmiyor. Medya organlarına çıkarak; kendimizi hâkim ve savcı yerine koyup, “suçu sabit olmayan” insanları suçlayarak anayasaya, yasalara ve insan haklarına aykırı olarak yargılayabiliyoruz.
Kötülüklerle mücadele etmek ve toplumumu iyiye yöneltmek amacıyla bu derneği kurduk. Bütün kurumlara karşı tarafsızız. Maddi ve organik hiçbir kuruluşla bağımız bulunmamaktadır. Etik değeri olan olaylarda, çözümü ile birlikte görüşlerimizi ilgililer ve kamuoyuyla paylaşmaktayız.  Biz gönüllü bir kuruluşuz. Çıkar gözetmeksizin çalışmaktayız. Etik sorunların giderilmesi, bizim kadar, herkesimi ilgilendirmelidir. Ahlaki, yozlaşma ve çöküntüyü ”terör” kadar tehlikeli görmekteyiz. Bundan dolayı dernek olarak,2004 yılından beri çaba sarf etmekteyiz.
Etik, bütün etkinliklerin ve amaçların yerli yerine konulması; neyin yapılacağı, ya da yapılamayacağının, neyin isteneceği ya da istenemeyeceğinin, neye sahip olunacağı ya da sahip olunamayacağının bilinmesidir. Bir başka ifade ile kişinin;yapacağı, ya da yaptığı eylemi yargılaması bilincidir. Bu bilinç çocuklukta kazandırılmalıdır. Sadece yazmakla, okumakla değil, sosyalleşme sürecinde doğru yaklaşımların pekiştirilmesi ile kazanılır. Önce aile, sonra çevreler ve eğitimle etik davranışlar şekillenir. Etik kurallar, ahlaki açıdan bağlayıcı, kısıtlayıcı ve yol gösterici kurallardır. Bilim, teknoloji ve uygarlıklar değiştikçe etik de evrim geçirmektedir. 
Meslekte etik davranışları teşvik ödülleri belirlenirken; Seçici kurulumuz, ödüle layık görülenlerin yaşamı, meslek onuru ve etik davranış ilkelerine bağlılığını göz önüne alarak seçim yapmıştır. Ödüle layık görülenleri kutluyor, örnek davranışlarının ve çizgilerinin devamını diliyoruz.
TOPLUMSAL ETİK DERNEĞİ BAŞKANI
AHMET AKGÜN 
Saygılarımızla.
İLETİŞİM & BİLİŞİM
03124187527 - Gsm: 05324343232 / 05434092939
2015 Etik Ödülleri

9 Kasım 2015 Pazartesi

Yunanistan Eğitim Bakanı Nikos Filis, ”Türkler Pontuslu Rumlara soykırım yapmadı."

"Soykırımı yok diyen" Yunan Bakan'a tepki!....‏
Haber: Aydogan Kekevi
Yunanistan Eğitim Bakanı Nikos Filis, ”Türkler Pontuslu Rumlara soykırım yapmadı. Bu başka bir şey “ deyince muhalefet ve Pontus dernekleri istifaya davet etti
“Soykırımı yok diyen” Yunan Bakan’a tepki
Yunanistan Eğitim Bakanı Nikos Filis, Türklerin Pontuslu Rumlara soykırım yapmadığını belirtti. Ülkede büyük tartışma koparan açıklamaları hükümet sahiplenmezken, muhalefet ve Pontus dernekleri Filis’i istifaya davet etti. Bazı tarihçiler ise bakana destek verdi.  Vatandaşların da katıldığı bir televizyon programda konuşan Filis, “Yıllar önce gazeteci olarak çok sayıda tarihçi ve uluslararası uzmanın görüşüne katılarak bu Pontus Hellenizmi’ne soykırım yapılmadığına ilişkin açıklama yaptım. Kan dökülerek yapılan ‘etnik temizlik’ ile ‘soykırım’ arasında bir ayrım yaptık. Bu, Jön Türklerin vahşetinden çeken Pontusluların acısını ve dökülen kanı tanımadığımız anlamına gelmez. Bilimsel anlamda soykırım başka bir şey” dedi. Filis’in açıklamaları ülkede gündemin ilk sıralarına yükseldi. Milli Eğitim Bakanı’nın açıklamalarına hükümet mesafeli bir tavır aldı. Muhafazakar Yeni Demokrasi (ND), PASOK, hükümet ortağı Bağımsız Yunanlar (ANEL) ve Pontos dernekleri ise sert tepki gösterdi. ND, topladığı 45 vekil imzası ile bakanın görevden uzaklaştırılmasını istedi. Hükümetin küçük ortağı Bağımsız Yunanlar (ANEL) da Filis’in açıklamalarına katılmadıklarını açıkladı. Sosyalist PASOK da Filis’e karşı çıktı. Dışişleri Bakan Yardımcısı Yanis Amanitidis ise Filis’in görüşünü dile getirebileceğini söyledi. Geçmişte Türkiye’den ayrılmak durumunda kalan Rumlara soykırım yapılmadığına ilişkin görüşü ile bilinen eski milletvekili ve Aristotelio Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Prof. Maria Repousi de Filis’e destek verenler arasında yer aldı. Geçmişte yaptığı açıklamalar ile büyük tepki çeken bir diğer akademisyen Prof. Alexis Heraklides de şunları söylemişti: “Kutuluş savaşında 1919’da Yunanlar da Türklere etnik temizlik yaptı. Yunan olmaktan utanıyorsun. Öldürüyor, katliam yapıyorlardı. Etnik temizlik, bir halkın bir ülkeden ayrılması şartlarını oluşturmak anlamına geliyor.”